BIST 9.487
DOLAR 32,60
EURO 34,82
ALTIN 2.494,89

Konferans finalleri belli oldu

NBA’de, Batı ve Doğu Konferansı finalleri belli oldu. Bana kalırsa talihsizlikler ve büyük hayal kırıklıklarından söz etmek gerekir...

NBA’de, Batı ve Doğu Konferansı finalleri belli oldu. Bana kalırsa talihsizlikler ve büyük hayal kırıklıklarından söz etmek gerekir.

Önce Cleveland Cavaliers – Toronto Raptors eşleşmesi…

Konferans çeyrek finallerine baktığımız zaman şunu net bir şekilde gördük: Cleveland, Indiana karşısında son derece zorlandı. Yarı finaldeki rakibi Toronto ise rakibini kolayca geçti. Playoff’larda sürekli Cleveland duvarına takılan Toronto için bu sene başka olabilirdi. Hem normal sezonu ligin 2.si olarak bitirmişlerdi, hem de Cleveland, sadece LeBron James ile ayakta durabiliyordu.

Bu iki takımın eşleşmesinde çeyrek finalleri izlemeyenler, geçmişten gelen ezberleriyle "Cleveland, Toronto'yu tabi ki eler" dediler. Ancak çeyrek final eşleşmelerine göz attığınız zaman tam olarak öyle gözükmüyordu.

Cleveland'ın hiçbir zaman iyi olmayan savunmasının yanında, hücumu da kötüydü. Öyle ki, Indiana'yı tek başına LeBron James yendi desek, sanırım abartmış olmayız. Toronto ise takım oyununa dayalı, her zaman olmasa da genel itibariyle güven veren oyununa devam ediyordu.

Ancak yarı finale gelindiğinde her iki takıma da bir şeyler oldu. Cleveland, hücumdaki sıkıntılarını aşmış durumdaydı. Kyle Korver ve JR Smith, şu sözü hatırlattı bize: "İyi bir şutöre güvenin. Ne zaman yıkıcı olacakları belli olmaz." Gerçekten ceza üçlüklerini çok iyi bir yüzde ile kullandılar. George Hill'in dövüşü muazzam oldu. Beklenilenden daha fazlasını verdiği kesin. Pota altını son derece iyi kullandı. Rakip savunmayı delip geçerek, rakibin savunma kurgusunu bozmayı başardı. LeBron James ise her zaman olduğu gibi sahanın hakimiydi.

Toronto ise oturmuş ve düşünmüş: "Nasıl oynarsak Cleveland bizi süpürür?" diye. Ve doğru formülü bulmuşlar. Serge Ibaka'nın performans düşüşü Toronto'yu çok etkiledi. Çünkü Toronto'nun sahadaki savaşçısı Ibaka. Savaşçılığının yanında, Ibaka'nın sayı performansının düşmesi bile Toronto'yu etkiledi. Şüphesiz kimse Ibaka'nın hücum gücünün ön planda olmasını beklemiyor. Ancak normal sezona göre maç başına yaklaşık beş sayı daha az attı. Toronto'nun Cleveland'a karşı, iki maçı son basketle kaybettiğini düşünürsek, o beş sayının önemini anlayabiliriz.

Biraz da şanssızlık var tabi. Sonuçta 1. ve 3. maçı birer hücum ile kaybettiler. O maçları kazanabilecek oyunu oynamadılar desem yanlış olur. Kazansalar bambaşka olurdu.

Ama bence hepsinden önemlisi DeMar DeRozan meselesi. Neden? Mesele DeRozan'a yüklenmek değil. Ancak bir şeyi ortaya koymak lazım; DeRozan iyi bir oyuncu ama hepsi bu! Ne bir fazla ne de bir eksik.

Şimdi bana kızanlar olabilir ama gerçek bu. Bakınız birlikte düşünelim. Son maç,  Amerikalıların deyimiyle Toronto için "Win or Go Home" maçı. Size sadece maç sonu istatistiklerinden bir tanesini söyleyeceğim. Toronto'nun en skorer oyuncusu 18 sayı ile Jonas Valanciunas oldu!

Bu takımın en çok sayı atan oyuncusu, böylesine önemli bir maçta Valanciunas mı olmalı? DeRozan; Anthony Davis gibi, LeBron James gibi, Kevin Durant gibi... takımı için 40 sayıyı bu maçta atmayacaksa ne zaman atacak?

Valanciunas'ın maçın en skoreri olmasını şöyle bir senaryoda anlayabilirim. Olmaz ama Valanciunas 45 sayı atmış olsaydı, DeRozan'da 37-38 sayıda kalsaydı, neden maçın en skoreri olamadı demezdim? Ama "Win or Go Home" maçında, seri 3-0 iken Toronto'nun en skoreri sadece 18 sayıyla Jonas oluyorsa, kusura bakmayın, DeRozan'a yıldız oyuncu falan denemez. Kaldı ki, karşıdaki takım NBA'in en iyi savunmasını yapan takım falan değil.

Nihayetinde psikolojik olarak Toronto kaybetmeye, ezilmeye devam ediyor. Psikolojik mi? Kesinlikle evet. Bu Toronto, normal sezonu ligin 2. si olarak bitiren Toronto, Indiana'dan daha kötü bir takım değil. Ancak Indiana, Cleveland'tan bir seride üç maç aldı. Toronto ise son üç senedeki playoff'larda, Cleveland'a karşı sadece iki maç kazanabildi. Bu sonuçta psikolojik mağlubiyet var.

Gelelim Houston Rockets - Golden State Warriors eşleşmesine...

Bu iki takımın Batı Konferansı finalinde eşleşeceğini daha playoff'lar başlamadan önce herkes tahmin ediyordu zaten. (Gerçi Amerikalı 22 NBA yorumcusu da dahil olmak üzere herkes, Portland Trail Blazers, New Orleans Pelicans'ı eler demişti ama olmadı. O eşleşmeyi konuşmuştuk.)

Şimdi Batı finalindeyiz. Bana kalırsa %51'e %49 GSW önde. Yüzdelerden de anlaşılacağı gibi net bir favori yok. Çünkü her iki takımın da son derece yıkıcı olduğu taraflar var. Ritim buldukları zaman rakibi paramparça edebiliyorlar.

Yani artık James Harden'ın Step Back'i ne kadar iyi yaptığını, nasıl durdurulamaz olduğunu konuşmaya gerek var mı? Chris Paul'un yaşlandıkça ne denli daha iyi ve olgun oynadığını? Stephen Curry ve Kevin Durant'in ikili oyun sonunda buldukları sayıları? Ya da Klay Thompson'ın boş şutu bulduğunda turnike atar gibi üçlük atmasını konuşmaya gerek var mı?

İzleyip göreceğiz. Tek bir şutun dahi son derece önemli olduğu maçlar izleyeceğiz. Çok zevkli olacak muhtemelen.

Sağlıcakla kalın…