BIST 9.548
DOLAR 32,51
EURO 34,57
ALTIN 2.493,66
HABER /  GÜNCEL

Kızılay Başkanı: Suriyeliler'in yarısı dönmez!

Kızılay Başkanı Kerem Kınık, Suriye'li sığınmacıların bölge terörden temizlendikten sonra ülkeye dönecekleri iddialarıyla ilgili konuştu: “Gerçekçi olalım, iyi şartlar altında Suriyelilerin yarısı gitse de yarısı burada kalır."

Abone ol

CUMHURBAŞKANI RecepTayyip Erdoğan'ın Afrin operasyonun ardından gündeme getirdiği "3.5 milyon Suriyeliyi ilanihaye burada tutamayız, ülkelerine dönecekler” açıklaması yeni bir tartışma başlatmıştı. Kızılay Başkanı Kerem Kınık, “Gerçekçi olalım, iyi şartlar altında Suriyelilerin yarısı gitse de yarısı burada kalır. Zorla gönderilmemeliler. Buna başta biz karşı çıkarız” dedi. Habertürk'ten Kübra Par'a konuşan Kızılay Başkanı Kınık'ın, konuyla ilgili sorulara verdiği cevaplar şöyle:

‘GERÇEKÇİ OLALIM YARISI KALIR'

- Cumhurbaşkanı Erdoğan, “3.5 milyon Suriyeliyi ilanihaye burada tutamayız” diyerek dönmeleri gerektiğini işaret etti. Sizce giderler mi, gitmeliler mi?

Sivil bir insani yardım aktörü olarak, bir gün bu dönüş olacaksa, insanların gerçeklerle yüz­leşmiş, yani gönüllü olarak bu dönüşü gerçekleştirmeleri gerektiğini düşünüyorum. Kesinlikle zorlamayla olmamalı, buna başta biz karşı çıka­rız. Zaten uluslararası insancıl hukuk açısından da böyle olmalı. Dünyadaki 65 milyon mülte­ciye baktığımızda, bu mültecilerin kendi ülke­leri dışında geçirdikleri sürenin ortalama 17 yıla çıktığını görüyoruz. Çatışmaların uzaması göç hareketinin tersine gerçekleşmesini engelliyor. Türkiye’deki Suriyelilerin maruz kaldığı ihlaller, katliamlar unutulur gibi değil. En az 600 bin sivi­lin öldürüldüğü bir krizden bahsediyoruz. Ayrıca dönecek evlerinin olmaması dönüşü zorlaştırı­yor. Zaman zaman araştırma yapıyoruz. “Güven­lik sağlanırsa, döndüğümde artık çoluğumun çocuğumun geleceğinden emin olabileceksem, hemen dönerim” diyen yüzde 60’lık bir kitle var.

ARAŞTIRMA SONUÇLARI NE DİYOR? KIZILAY YAPTI MI?

- Bu araştırmayı Kızılay olarak siz mi yaptırdınız?

Bu resmi bir araştırma değil. Toplum merkezlerimizdeki görüşmelerde aldığımız veriler sonucunda, Suriyelilerin yarısından fazlasının uygun şartlarda dönebileceğini i fade ettiğini söyleyebilirim.

- Suriyeliler buraya geleli 7 yıl oldu. Bu 7 yılda yeni çocukları dünyaya geldi. 270 bin bebek doğdu, evlendiler, iş buldular. Bazıları yerleşti ve Suriye’deki kriz de kısa vadede çözülecek gibi durmuyor. Cumhurbaşkanı “İlanihaye kalamazlar” diyor ama sizce kaçı Türkiye’ye bu kadar yerleştikten sonra gönüllü olarak gidecek?

Gerçekçi bir perspektifle yarısının iyi şartlar altında dönmek isteyeceğini ama yarısının burada kalacağını düşünüyorum.

- Peki Suriyeliler Türkiye’de olmaktan memnun mu?

Suriyeliler arasındaki suç oranlarına baktığı­mızda, Türkiye’de kendi toplumumuzdaki suç oranlarının aşağı yukarı yarısı olduğunu görü­yoruz; bizde yüzde 3, Suriyeliler’de ise yüzde 1.3’e yakın bir oran var. Bu da burada dikkatli olmaya çalıştıklarını, bir otokontrol mekanizma­sına sahip olduklarını gösteriyor. Sokaklarda, turizm alanlarında, insanları rahatsız edecek görüntüler oluşturmamaya gayret ediliyor. Türkiye’nin yüklendiği fedakârlığın farkındalar.

‘TÜRKİYE’DE BAKIMA MUHTAÇ SURİYELİLER KALDI’

Türkiye’deki Suriyeliler hangi şartlarda yaşıyorlar? Nasıl ortamlarda çalışıyorlar?

- Aslında önce, “Türkiye’de kimler kalıyor?” demek lazım. “3.5 milyon Suriyeliye ev sahipliği yapıyoruz” ifadesi bazı gerçekleri örtüyor. Türkiye’de, yaklaşık yüzde 75’i kadın, çocuk ve 65 yaş üstü olan Suriyeliler yaşıyor. Yani bakıma muhtaç olan kesim. Bunların ailelerinin bir kısmı Suriye’de savaşıyor. 3 aile burada, başında ailesi reisi olarak bir erkek var. Diğer 2 ailenin erkeği Suriye’de savaşıyor. Bu erkek de kalanların geçimini sağlamak için burada duruyor. Bazen, “Erkek Suriyeliler gitsin, ülke­lerinde savaşsın” deniliyor. Bu ifadeleri kullanmadan önce sosyal dokuyu iyi anlamak lazım. Türkiye’den Avrupa’ya giden Suriyeliler, seçile­rek götürüldü. Mesleği olanlar, belirli etnik grup­lar, belirli aileler ve belirli IQ seviyesindekiler gitti. 

Peki, buna niye müsaade ettik?

Türkiye, bu hadiseye bir varlık olarak bakmadı; “Kimsin, mesleğin ne, kaç yabancı dil biliyorsun?” demedi. Ağlayanı içeriye aldı.