BIST 9.645
DOLAR 32,56
EURO 34,69
ALTIN 2.416,63

Kılıçdaroğlu yarış dışı kaldı

Liberal Sosyal Demokrat Kürt Alevi’si, Modern Laik Kemal Kılıçdaroğlu yarışma dışına itildi…

Bazı kadınlar diyor ki: “Nesrin Baytok için söylenenler (hakaretler) neden bütün kadın milletvekillerini bağlasın?"
Aynı kadınlar başka zaman diyorlardı ki, "Kadınlarımız dayak yiyorlar, horlanıyorlar!"
Ben de bu kadınlarımıza desem ki:
"Dayak yiyen veya horlanan kadınlarımız neden bütün kadınlarımızı bağlasın ki!.."
 

 

 
 
Kılıçdaroğlu yarış dışı!
 
Kemal Kılıçdaroğlu’nun Baykal’la görüştükten sonra yaptığı açıklama şöyle:
“Eğer partinin kendi kültürüne uygun olarak, kendi felsefesine, kendi tarihsel geçmişine uygun olarak bir aday üzerinde uzlaşılırsa bu adaya Sayın Baykal da destek vereceğini ifade etti”.
 
                            * * *
 
Demek ki Kemal Bey’e genel başkanlık yok…
Hatta yarışa bile sokulmayacak…
Çünkü CHP’nin kültüründe Aleviler yok.
Ama onları kandırıp oylarını kapmak var…
CHP’nin kültüründe Kürtler yok.
Ama onları kandırıp oylarını kapmak var…
İyi hatırlayın…
CHP’den dışlananların çoğu Alevi kökenli aydınlardı…
Partinin Alevi kökenli aydınlar tarafından ele geçirileceğinden korkulduğu için dışlanmışlardı.
CHP’nin felsefesinde Liberal Sosyal Demokrasi yok.
Ulusal cumhuriyetçilik var…
CHP’nin tarihsel geçmişinde her inanç ve girişime tam özgürlük yok.
Kökten Laikçilik, başörtüsü (Türban) düşmanlığı var…
 

                            * * *
 
Hâsılı…
CHP işte bu yüzden; Kürtleri ve Alevileri birer oy deposu olarak gördüğü, halkı ve gerçek aydınları dışlayıp, büyük kent elitleriyle, taşra eşrafına dayandığı için yıllardır başarılı olamamıştır...
Nitekim önce Kürtler sonra da Aleviler kopup gittiler partiden...
Halkın kafası karıştı…
Aydınlar daha uç partiler aradılar ya da sandığa gitmediler…
Şimdi de partiyi siyasal anlamda başarıya ulaştıracağına kesin gözüyle bakılan Kemal Kılıçdaroğlu’nun Kürt Alevi’si olduğu yazılıp çiziliyor (olsa ne olur?) ama buna karşılık Liberal Sosyal Demokratlığı, Modern Laikliği, dürüstlüğü, partinin adında yer alan “Halk”tan birisi olduğu gerçeği hiç konuşulmuyor…
İşte bütün bunlara bakarak; “Kemal Kılıçdaroğlu yarışma dışına itilmiştir” diyorum…
 
                            * * *
 
Peki…
Eğer CHP Kurultay delegesi olsaydım ne yapardım?
Söyleyeyim: Oyumu kesinlikle Kemal Kılıçdaroğlu'nun genel başkanlığı için kullanırdım.
Eğer CHP delegeleri Kemal Kılıçdaroğlu fırsatını harcarsalar, Türkiye demokrasisi de çok şey kaybeder…
 
 
 
 
Gülen’le Erdoğan farkı!.
 
Başbakan Erdoğan ve bakanlarının Yunanistan’a yaptıkları dostluk gezisi mükemmel…
Rahmetli İsmail Cem’in başlattığı, Ahmet Davutoğlu’nun devam ettirdiği ve Başbakan Erdoğan’ın da destek verdiği bu yakınlaşma iki ülke için de çok değerli.
Ama…
Bir bu çalışmalarına bakıyorum Erdoğan’ın bir de Yunanistan’a gitmeden önce Baykal için yaptığı çirkin dedikoduyu hatırlıyorum, aklım almıyor…
Acaba hangisi gerçek Erdoğan?..
Havaalanında dedikodu yapan mı?..
Yunanistan’da o muhteşem konuşmayı yapan mı?..
Ah sevgili Başbakan ah!..
Ne olur istikrar!..
Dön bak arkana…
Kimi ki kısır hesaplaşmalara saplanıp kalmış, ekonomide ya da seçmen tavlamakta ne kadar başarılı olursa olsun sonunda mutlaka kaybetmiş…
Yarın hiç kimse senin bu Yunanistan atağını hatırlamaz ama Deniz Baykal’a taa Pensilvanya’dan sahip çıkan Gülen’le senin aranda mutlaka bir kıyas yapar…
Hele havaalanındaki dedikodun kimsenin aklından çıkmaz…
 
 
Ne verdiniz, ne istiyorsunuz?.
 
Trakyalı Hüsmen’in kullandığı araç trafik polisi tarafından durdurulur.
“Ehliyet ruhsat” der polis elini uzatıp.
Hüsmen gayet pişkindir.
“A be verdiniz mi de istersiniz?”
 
                            * * *
 
Eğitim sistemimiz de aynen böyle. Kayseri’den bir okur dostun dediği gibi:
“Devlet vermediği eğitimin sınavını yapıyor. Her bakan değiştikçe sistem değişiyor.”
Yahu efendiler!.
Gençlere bilgi olarak ne verdiniz ki onlardan ne istiyorsunuz?..
SBS ve LGS sınavları yapıyor, onların bilgilerini yarıştırıyorsunuz.
Özel dershanelerle ortak mısınız ne?..
 
 
Soygun ne zaman bitecek?
 
Okur dostların ortak şikâyetlerinden biri de okullarda bütçe çıkartılarak bunların velilere gönderilmesi ve giderlerin veliler tarafından ödenmesinin istenmesi.
Veliler okullarda öğrencilerden (velilerinden) istenen paralara ne zaman son verileceğini soruyorlar haklı olarak.
Temizlik, toner, kâğıt, kırtasiye, hizmetli ücreti ve benzeri giderleri öğrencilerinden tahsil eden bir Milli Eğitim Bakanlığı’nın “Parasız eğitim” sloganının nasıl da kocaman bir “Yalan” olduğunu anlatıyorlar.
Ve soruyorlar: “Bu soygun düzenine ne zaman dur denilecek?..”
Onların adına ben tekrar ediyor ve eğer yetkileri varsa cumhuriyet Savcılıklarını göreve davet ediyorum:
“Bu soygun düzenine ne zaman dur denilecek?.. Savcılar bu soygunlar karşısında Ergenekonculara karşı gösterdikleri celâllenmenin yüzde beşini bile gösteremeyecekler mi?..”
 
 
 
Allah’a havale ediyorum.
 
Hırkasına uzanmış uyuyan kedisini rahatsız etmemek için hırkasının o bölümünü kesip de ayağa kalkan sevgili Peygamberimizin (s.a.v.) ümmetinden olduklarını iddia edenlerin; 80 yaşındaki hacı anacığıma, 42yıllık hayat arkadaşıma ve kızımıza küfür etmelerini Allah’a havale ediyorum.
 
 
Kaç yaşındaymış
 
Köyün genç imamı rükûa vardığında “pırt” diye yellenir. Secdeye varır bir “pırt” daha. Utanır, yüzü kızarır ancak namazı bırakmaz.
Camii çıkışı da cemaatten hiçbir tepki gelmez ama birbirlerine bakışlarından, elleriyle ağızlarını kapayışlarından anlar ki alay konusu olmuştur.
Kimseye haber vermeden çeker gider…
Aradan yıllar geçer. Bir gün, eski köyünü görmek ister.
Nasıl olsa yaşlılar ölmüş, gençler yaşlanmış, bebekler delikanlı olmuştur.
Köyün girişine geldiğinde, koyunları otlatan genç bir delikanlıyla karşılaşır. Geçmişinin hatırlanıp hatırlanmayacağını test edecektir.
Biraz hoşbeşten sonra delikanlıya yaşını sorar.
Delikanlı kaç yaşında olduğunu bilemez şöyle der:
“Anam, imamın osurduğu yıl doğduğumu söyler”.
 
                            * * *
 
Deniz Bey’in başına gelenlere çok üzüldüm ama insan dediğiniz de bu!..
Sevapları çabuk unutur da ayıplar aklından çıkmaz…