BIST 9.107
DOLAR 32,38
EURO 35,02
ALTIN 2.325,98

Karneleri nasıl değerlendirmeli?

          Sonuçları, kendimiz yaparız ve buna katlanma sorumluluğu da bize aittir.

          Elimizden gelenin en iyisini yaptıksa, bunu yapmanın mutluluğunu ve huzurunu yaşama onurunu hak ettik demektir.

          Ama elimizden geleni yapmadıysak, bunun üzüntüsü ve burukluğunu yaşamayı yine biz hak ettik demektir.

          Çünkü bunu biz tercih ettik. Sonucuna katlanmak zorundayız.

          Karneleri, üç farklı düşünceyle değerlendirebiliriz. 

      
  1. “İşte bu!”
 

          Bu, başaranların sesidir. Onlar, bu başarı için her türlü fedakârlığı yapma cesaretinde bulundular.

          Dersi, derste iyi dinleyerek hallettiler.

          Sadece sınav gecesi değil, her gün tekrarlarlarını yaparak çalıştılar.

          Her gün en az, iki 45’er dakika ders çalışmak için zaman ayırdılar.

          İşi, en baştan ciddiye aldılar.

          Hep birinci öncelikleri dersleri oldu.

          Ve bu mutluluğu hak ettiler… 

          2- “Daha çook zaman var dostum!” 

          Bu, en son zamanda ve en kısa sürede bir şeyler yapmaya çalışan tayfanın düşüncesidir.

          Onlar, her şeyi en son ana kadar ertelerler. Yumurta ve mesafe hesabını en iyi yapan gruptur.

          Derslere çalışmamak için hep mazeretleri olmuştur.

          Sınav gecesine kadar hep de bir şeyler çıkar.

          Tabii, sınav gecesi uykusu kadar da tatlı bir uyku hayatta yoktur.

          Sonuçta beklenen olur ve zar zor iki, daha iyimser bir tahminle üç alınır.

          Eh, zaten bu tayfa için de daha fazlasına kasmaya ne gerek vardır canım!

          Hem, karne de birkaç iki karneye nazarlık olur!

          Bu grup biraz üzülürler ve pek karnelerini göstermek istemezler.

          Kendileri de bakmak istemez.

          Zaten, bakacak bir şeyleri de yoktur o lanet belgede.

          Bu gruptaki öğrencilerden, içerisinde bulundukları duruma üzülenler; biraz daha ilgi, motivasyon ve doğru yönlendirmeyle başarılılar sınıfına girebilirler.

          Çünkü onların sorumluluk bilinci vardır ama yeterli değildir. 

          3-“Amaan, canım sen de!” 

          En zor ekip bu gruptur. Çünkü bunların karnesi hem tıka basa kırık dökük notlarla doludur, hem de bu durum hiç umurlarında değildir.

          Sorumluluk duyguları, sıfır değil sıfırın altında seyreder.

          Anne-babaları, sevdikleri üzülmüş akıllarının ucundan bile geçmez.

          Geleceklerini ve geçmişlerini düşünmeyi asla istemezler. O anda akıllarına ne gelirse onu yaparlar.

          Yatıkları  işler de, artık otomatik pilota bağlanmış gibidir.

          Derste, (tabii okulu asmayıp okula gelmişlerse) hep başka şeylerle uğraşır, arkadaşlarının dikkatini dağıtmak ve dikkatleri kendi üzerine çekmek için aklına ne gelirse yapar.

          Çoğunlukla, onları bilgisayar karşısında, internet oyunlarına takılırlarken görürsünüz.

          Bunlardan kız olanları da, ellerinde cep telefonu; saniyede bilmem kaç kelime yazma hızına ulaşma rekoru ile erkek arkadaşına ha bire mesaj gönderiyordur.

          Sonuç  bellidir ama onlara göstermek o kadar zordur ki!

          Sert bir kayaya toslamadan akılları başlarına zor geleceğe benzer.

          Ama aklı başına gelenler de iyi iş çıkarır.

          Neredeyse, onca zaman başarısız olmalarının öcünü alırlar.

          Bir doğru kıvılcımla, bir doğru yönlendirmeyle sanki zincirinden kurtulmuş  bir aslan gibi parlarlar; kendilerini gösteririler.

          Yeter ki zaman geç olmasın!

          İyi de bu, niye gelecek dönem olmasın!

          Siz hangi tayfadansınız?!