BIST 9.579
DOLAR 32,54
EURO 34,89
ALTIN 2.489,26

İyi geceler, iyi şanslar

Geçtiğimiz Cuma günü vizyona yeni bir film girdi. “Good Night, And Good Luck – İyi geceler, iyi şanslar.”George Clooney’in  yazıp yönettiği film, 6 daldaki adaylığıyla da yaklaşan Oscar ödüllerinin en iddialı yapımlarından biri.

 

Belgesel tadındaki filmin sinematografik eleştirisini yapmak niyetinde değilim. Ama filmin konusu o denli dikkat çekici ki, televizyonun karşısına geçip kumandayı her elime alışımda filmi hatırlatacak bir şeyleri mutlaka karşımda buluveriyorum!

 

Film, 1950’lerin Amerikasında, radyo-televizyon gazeteciliğinin ilk günlerinde geçiyor ve bütünüyle gerçek olaylara dayanıyor.

Bir tarafta ülkenin siyasi arenasındaki ismi McCarthy var, diğer tarafta ünlü televizyon habercisi Edward R. Murrow…

 

Kamuoyunu gerçeklerle aydınlatmayı ilke edinen ve bu özelliğiyle CBS’in haber merkezinde çığır açan Murrow, McCarthy’nin “komünist avı” yıllarındaki tutumunu her şeye rağmen sorgulamaktadır .

‘Her şeye rağmen!’.

Çünkü, bu sorgulamanın bedelleri vardır…

Baskı altındadır. Komünist olduğuna dair iddia ve suçlamalarla yüz yüze kalır. Halkın tepkisini almaya başlamıştır. Program saatleri değişir, sponsorluk ve reklam kaynakları kesilmeye yüz tutar. Televizyon kanalı kapanma tehlikesiyle karşı karşıya kalır.
Ama Murrow ekibiyle tüm bu ‘rağmen’lere karşı koyar.

Elinde sadece araştırarak edindiği bilgiler ve bu bilgilerin sorumluluğu vardır. Ve bildiklerini sahip olduğu habercilik anlayışıyla olduğu gibi yansıtmalıdır. Murrow bunu yapar.

Bu öyle bir başarıdır ki, sadece medya dünyasında değil ülkenin siyasi tarihinde de izi kalır. Murrow haberciliğin öncü isimleri arasında yerini alır.

 

Film, haberciliğin sorumluluğunu hatırlatması açısından son derece önemli ve anlamlı. Elbette kitle iletişim araçlarının kamuoyu üzerindeki gücünü vurgulaması açısından da...

 

Hele ki bir de günümüz medyada istisna sayılabilecek birkaç program ve haberci sayabildiğimizi, kanallar arasında dolaşırken sadece “bu bir şaka olsa gerek” diyebildiğimiz onca programın egemenliğini düşündüğümüzde!

 

Yeri gelmişken, son günlerde yeniden elime aldığım bir kitabı da  paylaşmak istiyorum; “Medyanın Kamuoyu İmalatı”

Noam Chomsky, Edward S. Herman, David Peterson ve Justin Pador’un makalelerinden derlenerek hazırlanan çalışmada medyadaki tekelleşme ve medyanın kamuoyundaki gücü anlatılıyor.

 

Hayatımızdaki bu önemli gücü daha yakından tanımanın tam da zamanı değil mi?

 

 “İyi günler ve iyi şanslar!”