BIST 9.717
DOLAR 32,54
EURO 34,94
ALTIN 2.438,20

İTÜ Rektör adayları ve TMDK’da yeni dönem!..

Sabah’ta yer alan bir habere (27.03.2016) göre; “Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın talimatıyla kamunun tüm kademelerine yerleşmiş Paralel Devlet Yapılanması (PDY)....

Sabah’ta yer alan bir habere (27.03.2016) göre; “Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın talimatıyla kamunun tüm kademelerine yerleşmiş Paralel Devlet Yapılanması (PDY) mensuplarına yönelik araştırma başlatan Devlet Denetleme Kurulu (DDK), bu konudaki çalışmasını derinleştirdi.

DDK, bakanlıklar, kamu kurumları ve üniversitelere tek tek yazı yazarak PDY ile mücadele konusunda yaptıkları çalışmaları sordu. DDK, nüfusu 30 binin üzerindeki tüm belediyelere de yazı yazarak, 2005'ten bu yana PDY ile bağlantılı kişi ve kurumlara yapılan tahsisler hakkında bilgi istedi.14 vakıf üniversitesinde de genel inceleme başlatan DDK, bu üniversitelerde PDY'nin yerleşme durumunu da ayrıca ele alacak. DDK, Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'nde yer alan tehditlerden biri olan PDY ile ilgili çalışma için özel bir ekip kurdu. DDK Başkanı Yunus Arıncı'nın başında bulunduğu 9 kişilik ekip, devletin tüm kurumlarını mercek altına aldı.

DDK, bakanlıklar, üniversiteler ve tüm kamu kurumlarına yazı yazarak, Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'nde yer alan legal görünümlü illegal yapılarla ilgili şu ana kadar hangi çalışmaları yaptıklarını, bundan sonra bu konuyla ilgili nasıl bir yol haritası hazırladıklarını sordu. Bakanlıklarda özellikle "personel", "bilgi işlem", "satın alma" bölümlerinde PDY mensuplarının konumu incelemeye alındı.

Kamuda ilk etapta, daire başkanı ve üst düzeyde paralel devlet yapılanması mensuplarının görev almaması hususunun altı çizildi.”

Ankara’da, YÖK’ün üzerinde çalıştığı bir seçim sistemi değişikliğinden de bahsediliyor. Buna göre;

“Yükseköğretim Yasası’nın rektörlük seçimlerine ilişkin maddesinde değişiklik yapılarak, 3 aşamalı “aday belirleme seçimi ve adaylar arasından atama” sistemine son verilecek ve artık sandık kurulmayacak.

Rektörlük için başvuru ölçütleri belirlenecek.

Başvuran ve kriterlere uyan Prof. arasından belli sayıda isim Cumhurbaşkanlığı’na bildirilecek.

Cumhurbaşkanı, bir ismi rektör olarak belirleyecek, 3 lü kararname ile atanacak..

Kararname ile göreve başlayacak rektörler, kararname ile görevinden alınabilecek. Böylece rektörlerin adli soruşturma geçirse bile görevden alınamaması sorunu gündemden kalkmış olacak.

Düzenleme ile, üniversitelerde kurulan sandık sonuçlarına uymayan bir atama yapılması üzerinden başlatılan tartışmalara da son verilmiş olacak.”

Söz konusu düzenlemenin Haziran’daki rektörlük seçiminden önce yapılması planlanıyor.

YÖK, atanan rektörlerin sunmuş oldukları vaat ve projelerine dair bilgileri içeren formu kamuoyu ile paylaşacak. Bilindiği gibi bu uygulama (14 Ocak); Bilecik Şeyh Edebali, Erciyes, Hacettepe ve Selçuk Üniversiteleri’nin “Rektör Adayı Bilgi Formları” kamuoyu ile paylaşılarak başlamıştı. Bundan amaç; üniversitelerdeki öğrenci, akademik ve idari personelin, rektörlerin seçim vaatlerini takip edebilmesi…”

(Basından)

Seçilecek yeni rektörleri zor bir dönem bekliyor, “hayırlısı olsun” diyerek, bir İTÜ mensubu olarak, İTÜ rektör adaylarının bize ulaştırdığı, T.M.D.Konservatuarı ile ilgili görüşlerine yer vermeye başlayacağız. Başlıktaki TMDK’da yeni dönemden kastımız (2016-2020) dir;

Önce kısa iki bilgi notu düşmekte yarar vardır;

1/ 1982 YÖK yasası ile İTÜ’ye bağlanan TMDK Konservatuar Yönetim Kurulu, İTÜ Rektörlüğü’ne verdiği  10.10.1986 tarihli yazı ile  Konservatuar  amaç ve görevlerini yenileyerek, 10 madde halinde, bir kez daha belirlemiştir.

1.madde şöyledir;

“ İ.T.Ü.T. M. D. Konservatuarı; bütün görev ve faaliyetlerinde, amacını, daima, göz önünde bulundurmak suretiyle; çağdaş eğitim ve öğretim esaslarına dayanarak öğrencilerini “Türk musikisi kültürüne vakıf yaratıcı, araştırıcı, derleyici,geliştirici, uygulayıcı, yorumcu, icracı, eğitici, öğretici ve eğitim programlarında öngörülen sair sanat ve musiki elemanları” olarak yetiştirmektir.”

Konservatuarımız -Türk müziği eğitiminde- yıllarca kendisine biçilen misyonu ve üzerine düşen görevi yerine getirmeyi başarmış, mezunlar başta TRT olmak üzere Kültür ve Turizm Bakanlığı Devlet Koroları/Toplulukları/Orkestraları’nda, üniversitelerde ve MEB’de görev almışlardır. Ancak; 2009’da yönetime geçen arkadaşların yanlış çalışmalarıyla, konservatuar amacından/yörüngesinden  dışarı çıkarılmış ve misyonundan uzaklaştırılmış, bölümlerdeki Türk müziği çalgılarına, batı müziği çalgıları eklenerek kontenjanlar ayrılmıştır.

İstanbul’da; M.S.G.Ü. Devlet Konservatuarı, İ.Ü. Devlet Konservatuarı, Ankara’da Hacettepe Ün., İzmir’de 9 Eylül Ün. Devlet Konservatuarları ve benzerleri misyonlarından ödün vermeden; “batı müziği alanında çok iyi çalgı sanatçıları” yetiştirmekte, “Türk müziği çalgılarını” eğitimine almamakta, özel batı müziği orkestraların temelini “bu mezunlar” oluşturmaktadır.

Günümüze kadar da adı geçen konservatuarların, batı müziği eğitiminden “ödün verdikleri” ve “Türk müziği çalgılarına ve eğitimine yer verdiği” görülmemiştir. O halde TMDK; yeni dönemde “bu konunun akademik toplantılarda değerlendirilmesinde ve konservatuarın kuruluş ayarlarına dönmesinde zorunluluk vardır” diye düşünmekteyiz.

2/Geçen dönemde adaylarla yaptığım görüşmelerde Maçka Maden Fakültesi’nin T.M.D. Konservatuarı’na verilmesi konusunda hemfikir olunmuştu. Ancak, Sn. M. Karaca’nın “evet, bina sizin” demesine rağmen, geçen 4 senede bir gelişme olamadı. Bunun sebebi olarak Yabancı Diller Yüksekokulu’nun yeni binasının bitmemiş olması gösterildi. Ancak; konservatuar açısından bir 4 sene daha kaybedilmemeli. Çözüm: konservatuarın şimdiki binalarının Y.D.Y.O.na verilmesi, konservatuarın tarihi binaya taşınması ile Maçka Maden Fakültesi’nin; Konservatuar- Miam – Kültür

Sanat Kulüpleri, İTÜ Radyo-TV, Güzel Sanatlar Bölümü ve M.K.Amfisi ile bir sanat binasına dönüşmesidir. Yeni dönemde konservatuar camiası olarak, 4 yıllık planlarla yürümeli ve bu konuda ısrarcı olmalıyız.

Galiba konservatuarlar üzerine, benden bu kadar araştırma yapıp/kafa yoran, bilgisini/görüşlerini makamlarla (yazılı olarak) paylaşan kimse yoktur. Bütün yazılarımda ismi geçen kişi ve kurumlara ayrıca gönderiyorum ki, haberleri olsun…Bilgi için:

1.madde konusunda, biz; “konservatuar” ve “misyon” diyoruz, sadece “bu konudaki” düşüncelerimi yazıya döküyorum; hemen savunmaya geçiyorlar, “siz bir şey bilmiyorsunuz”, “yaptıklarımızdan haberiniz yok”, “dost sohbetlerinde konuşulanlardan edindiğiniz kendi kanaatiniz”, “akademik verilere dayanmıyor” diyorlar, asıl konuyu taca atıyorlar…Verdiğim yazıyla; ilgisiz, uyumsuz ve makama yakışmayan bir dille cevap veriyorlar…

Oysa, bugüne kadar yaz(ılanlar)dıklarım ve yaz(ılacaklar)acaklarım; “içinde bulunduğum akademik toplantılarda/sempozyumlarda edindiğim bilgilere/konuşmalara/paylaşımlara dayalı olup, her gelişmeyi takip eden, haberli olan, sadece kendi kanaatime dayanmayan, TMDK kurucusu olup şimdi başka konservatuarlara görev yapan öğretim elemanlarının bana sitayişle bahsettikleri, o nedenle de akademik verilere kısmen uygun ” görüşler…

Genel olarak yazılarım dikkate alınsaydı, düzeltmeler yapılsaydı, şunlar olabilirdi; rektörlerin bakışı, kurumsallaşma, müziğin bilim/sanat üzerine kurulması, terminolojide birlik, eğitimde-bölümlerde rahatlama, görevlerin karışmaması, etkin görev dağılımı, ast-üst ilişkisi, sanat üretimi” Ama, maalesef bir şey değişmedi!...Ünvanlar, her zaman doğru bilgiyi yendi…

“Osmanlı Devleti'nin son yıllarına doğru yetişmiş olan, önemli devlet adamı, hukukçu, tarihçi Ahmet Cevdet Paşa; kuruluşun “tarihini bilmeyen” devlet adamının, -yöneticilerin-,  “pusula okumayan bir kaptan kadar tehlikeli olduğunu” söyler, dolayısıyla “ikisinde de karaya oturmak tehlikesi vardır!” der.”

Benden söylemesi!...

Gelecek yazı: İTÜ Rektör adayı “Prof. Dr. Onuralp Yücel in görüş, öneri ve projeleri” ile yakında başlıyoruz.

YABANCI DİLE SAĞDUYULU VE ÇÖZÜMCÜL BİR SES…

“Oxford Üniversitesi’nin Türkiye’deki İngilizce ile ilgili raporunda; Türkiye’de Türkçe ile eğitim sıkıntısı var” denmektedir. Bu, Türkiye’nin bana kalırsa en büyük eğitim sorunu ve bu soruna yeteri kadar önem verilmemesi, sorunun göz ardı edilmesi, Türkiye’de düşünmeyen, yorum yapamayan bir neslin yetişmesine sebep oluyor…Kendi anadilini, Türkçe’yi yeterli bir düzeyde bilmeyen, okuma,yazma,dinleme anlama becerilerini etkin bir şekilde öğrenememiş bir öğrenciden bir yabancı dil öğrenimi beklemek büyük bir gaflet olur….Türkiye’de hem Türkçe hem İngilizce eğitim faaliyetlerinin bir devlet politikası çerçevesinde müfredatları gözden geçirilmelidir. Yabancı dille eğitim yerine Türkçe eğitim temelinde uluslar arası nitelikli bir “yabancı dil eğitimi” planlanmalı, yeni düzenlemelerde yabancı dil eğitimine özgü akademik ve idari yönetiminin, ulusal kalite ve denetim sisteminin, uluslar arası sınav ölçeklerinin, üniversitelerdeki öğretmen yetiştirme programlarının kuramsal düzeyde akademik nitelikli bir eğitim olmak yerine ağırlıklı olarak pratiğe dayalı ve eğiticilik becerilerini geliştiren bir mesleki eğitim sağlanabilmesine zemin hazırlanmalıdır.

Üniversitelerde uluslararası kalite düzeyinde etkin yabancı dil öğretim-öğrenim plan ve programlarının düzenlenmesinin ve buna bağlı olarak, kamuoyuna şeffaf kalite güvencesi sağlayarak mevcut uygulamaların sıkı denetim altına alınmasının sosyal, ahlaki, mesleki ve ulusal bir sorumluluk getirdiğini ilgililerin takdirine bırakıyorum.” (Prof.Dr. Sinan Bayraktaroğlu, Cambridge Ün. Öğr. Üyesi/YENİSES Dergisi, MART 2016, Sf.46-47)

GÜNÜN SÖZÜ

“Tiyatro üçüz doğmuş bir sanat koludur. Yazar, oyuncu, seyirci. Bunlar birbirinden ayrılırsa ortada tiyatro kalmaz. Tiyatro sorunları sahnede sergiler, bu sorunları düşünmek, gerekirse çözmek seyircinin işidir. Çünkü tiyatro, toplumsal bir sanattır. Bir tiyatro açan 100 zindan kapatır” (Muhsin Ertuğrul)