BIST 9.080
DOLAR 32,37
EURO 34,95
ALTIN 2.325,16

İTÜ-DER’in rektör adayları panelinden notlar….(1)

İTÜ’de on bir rektör adayı çalışmalarına devam ediyor.

İTÜ-DER onbir rektör adayına çağrı yaparak, birlikte bir panel yapmayı teklif etmiş ve 5 aday olur demiş. 04.05.2016 Çarşamba günü yapılan paneli sizler için izledik. Çok kalabalık olmayan panel; gayet güzel, sağduyulu ve İTÜ’ye yakışır bir şekilde yapıldı. Aldığımız notlar şöyle;

Prof.Dr. Onuralp Yücel:

Yıllardır üniversitedeki gelişmeleri yakından takip ettim, içinde olmaya çalıştım. İTÜ, çok güçlü bir kökene dayanıyor, ben de çıtamızı daha yükseklere taşımak için yola çıktım. Bilgiyi en iyi şartlarda öğrenciye aktarmak bizim görevimiz. Öğrenciler İTÜ bünyesi içinde huzur duymalılar. 35.000 üzerinde bir öğrencimiz var,  haftanın her günü cıvıl cıvıl bir kampus hayal ediyorum.  Kütüphane 7/24 çalışmasına rağmen geceleri ve hafta sonları istenen verim alınamıyor. İTÜ’de sosyal hayatı verimli hale getirmek gerekli.  Akademisyenler; liyakatlı, araştırmacı özelliklere yeniden kavuşturulmalı.

İTÜ’lülerin özgüveninin düşmemesi gerek. Yabancı dilde çok oynandı ve verim düştü. Bizi, farkında olmadan yeni kurulan üniversiteler örnek alıyor, dikkat etmeliyiz. Yüz yüze eğitimin yararlı olduğuna inanıyorum. Uluslar arası faaliyetler yeni projeler hazırlanmalı. Bir çok ülke ile ortak anlaşmalarımız var, çalışmalarımız var. Araştırmacı kökenliyim, o nedenle araştırmacıların önünün açılmasını, istişare ve kurulların çalışmasını öngörüyorum.  İngilizce mühendisliğin dilidir. O olmadan gelişme sağlanamaz.  Ama, medeni olurken, gelenekleri de hızla geçmemeliyiz. Mezunları beklemeden sistem değiştirilmesini, eğitimle sürekli oynanmasını doğru bulmuyorum.

Prof.Dr. Serdar Çelebi:

Önümüzdeki haziran ayında yapılacak ve 2016-2020 dönemi İTÜ Rektörünün belirleneceği seçim sürecinde İTÜ Rektörlüğüne aday olduğumu 24 Kasım 2015 tarihinde İTÜ kamuoyu ile paylaştım. Rektörlük seçim kampanyamın genel stratejisi “Demokratik ve Gerçek bir Araştırma Üniversitesi: İTÜ” sloganı ile özetlenebilir. Dünyanın en gelişmiş evrensel bilime ve teknolojiye en çok katkıyı veren, çoklu akademik ve toplumsal rollere sahip olan üniversite modeli hiç kuşkusuz ki araştırma üniversiteleridir. Bu üretken yapıları global bilgi toplumunun asıl merkezi olmalarını sağladığından uzunca yıllar İTÜ için en doğru model olduğu düşünülmekle birlikte bu doğrultuda kısıtlı ve arkası gelmeyen çok sınırlı adımlar atabilmiştir.

Rektör olmam durumunda İTÜ’yü dünyanın en gelişmiş ve en iyi üniversiteleri arasına sokabilmek için mevcut yapısal sorunlarını doğru tepit edip bu sorunlara stratejik bir vizyon ile hayata geçirmek için uygulayacağım politikalar temel olarak iki başlık altında toplanabilir: 1) İç barışın ve huzurun sağlanmasına yönelik mevcut gruplaşmaları ve yaşanan iç çatışmaları, kavgacı ve dışlayıcı zihniyeti birleştirici, kapsayıcı ve insan odaklı bir yönetişim anlayışını tesis ederek ortadan kaldırmak, yaklaşık 1111 kişilik öğretim üyesi kadrosu başta olmak üzere tüm personel ve öğrenciler için huzurlu ve üretken bir akademik çalışma ortamı sağlamak ve bunu sürdürülebilir kılmak, 2) İTÜ’yü gerçek bir araştırma üniversitesi yapmak için beş (5) temel kategoride gerçekleştirilecek 38 adet yapısal gelişim ve dönüşüm projelerini hayata geçirmek.

Yukarıda ifade ettiğim stratejik hedeflere varmak için uygulayacağım temel yaklaşım aşağıdaki gibidir: I. Liyakata dayalı bir yönetim anlayışını oluşturmak (akademik ve idari alanlarda), II. İnsan kalitesini ön plana çıkaran, herkesi birey ve yetkin bir akademisyen olarak kucaklamak, III. Dünyada en iyi olmak için akademik üstünlüğü ve mükemmelliyetçiliği esas alan, ve akademik özgürlüğü merkezinde temel unsur olarak tutan seçkin ve rekabete açık bir üniversite oluşturmak, IV. Yönetişim (Governence) modeli ile üniversitede erk paylaşımını gerçekleştiren bir anlayış: 1) Bölümleri rekabete açmak (akademik ve eğitim-öğretim faaliyetlerinde etkinliklerini daha çok arttırmak, Türkçe eğitim, alınacak öğretim üyesi ve kriteleri gibi kararların tamamen bölümlere bırakılması, bölüm kararlarında katılımcılığın ve şeffaflığın sağlanmasına yönelik önlemler). 2) Yöneticileri performansa dayalı kritelerle göreve getirmek (seçim yapmak ve başarılarını ölçmek). 3) Büyük bölümlerde anabilim dallarını tekrar düşünmek (akademik etkileşimi ve iletişimi arttıracak önlemler almak). 4) Erk paylaşımı yapmak (kaynak, altyapı, akademik kararlar ve diğer yönetsel faaliyetler için bölüm başkanları, yetkili kurullar, dekanlar ve müdürler ile). 5) Erişilebilir bir Rektör olmak, öğretim üyeleri ile çok yakın çalışmak. V. Üniversitede (yasalar ile suç teşkil etmeyen) tüm bireysel ve ifade özgürlüklerine tavizsiz destek olmak. VI. Bilgi üretmenin en temel görev sayıldığı, kurumsal özerkliğe sahip, demokratik, şeffaf bir üniversite oluşturmak. İTÜ için planlanan dört yıllık yapısal dönüşüm ve gelişim projeleri: Toplam 38 projenin alanlara göre dağılımı: 1) Akademik/Eğitim-Öğretim (7 Proje) 2) Akademik/Araştırma (8 Proje) 3) İdari (6 Proje) 4) Altyapı (12 Proje) 5) Sosyal Yaşam (5 Proje) Yukarıdaki projelerin hepsi ihtiyaç gereksinimi, bütçe kaynağı ve zaman planlaması açılarından detaylıca planlanmış ve dört yıllık görev süresinde bitirilecektir. Yukarıdaki bu 38 proje kapsamında eğitim-öğretim, araştırma, sosyal yaşam ve akademik altyapı alanlarında çok önemli yapısal gelişim projeleri önerilmekle birlikte aşağıdaki alanlarda da önemli katkılar sağlanması beklenmektedir: ① Öğretim üyelerinin yaşam standardının ve gelirlerinin yükseltilmesine yönelik toplam yedi (7) proje, ② Kampüs yaşam standardının yükseltilmesine yönelik beş (5) proje, ③ İTÜ bünyesinde eksikliği düşünülen alanlarda kurulacak toplam dokuz (9) yeni birim.

 BAKIŞ AÇIM RENGARENKTIR…

“Renklerden çok faydalandım ben, Anadolu kültüründen çok faydalandım, çünkü çok eski ve kadim bir kültür.  Milli kültüre hizmet ettiğim için Orta Asya’dan beri gelen biz Türkleri ve Türk kültürünü anlatmışımdır ben hep, ben diğer meslektaşlarım gibi onları küçümsemiyorum. Aslında aydın kişiliğimle hatta bir hoca ve öğretmen olarak onları eleştirebilirim ama kınamam, alay etmem herkes kapasitesince vardır bu dünyada. Tasavvufi açıdan da bakarsak eğer o zaman da başka bir boyut başlar işte… Yunus’un,  Mevlana’nın, Hacı Bektaş-ı Veli’nin, Ahmet Yesevi’nin perspektifinden bakarsak o zaman olduğu gibi değişir her şey… Neden bu dünyada varız? Varoluşun sebebini sorgulayabilirim. Dolayısı ile benim bakış açım rengarenktir.

Benim yaptığım müziğin ismi yok, bu yüzden beni bir yere koyamadılar, benim yazdığım eserler ancak 100 yıl sonra anlaşılır” dedi. Müzik işi iyice  ticarete döküldü. Ben onları vicdanları ile baş başa bırakıyorum. Size “şah damarınızdan daha yakınım” diyen Yaradan, bu vicdanı insan evladının başına bela eder, kurtulamazlar. En büyük psikolojik travma da budur! Benim onlara bir şey yapmama gerek yok, müziğim yetiyor zaten. Bu dünyada birilerine inat yaşamak lazım. Direnmek lazım. Ölümü bilerek yaşamalıyız, dışarıda ki kedi bilmez, kuş bilmez. Ölümü bilmek insana dayanılmaz bir acı veriyor. Biz sevgimizle ve aşkımız ile varız. Ne diyor Yunus; “sevelim sevilelim, dünya kimseye kalmaz”. Kindar olmak, intikam duygusu ile dolmak zaten biz müzisyenlere, sanatçılara  yakışmaz. Biraz cahil insanın işi o…  Ben hayatım boyunca gereksiz tartışmalardan, kavgalardan kaçmışımdır hep. Bu çok iyi kavga edemem veya korkağım anlamına gelmesin, çok iyi de ederim yani, ama değmez… Onları aşmak lazım, daha pozitif olmak lazım. Çünkü yüce Yaradan bunu istiyor. Aşkla yarattı ve sevgiyle yarattı bizi ve bu sevgiyi paylaşmalıyız. İyi niyet kaybedildi ve iş paraya döküldü, aldığımız şu sayılı nefeslerin kıymetini bilmeliyiz, güne Allah kahretsin diyerek değil, şükrederek, Besmele ile başlamalıyız.”


GÜNÜN SÖZÜ…

İnsan beyni ile ilgili yaptığı çalışmalarla dikkatleri üzerine çeken ve Vehbi Koç Ödülü’nü alan Prof. Dr. Kamil Uğurbil ile Özlem Gürses  bir röportaj yapmış (22.04.2016);

 Çok ileri adımlar atmak için hayal kurmak lazım. Ondan sonra o hayali yakalamak için de çok düşünmek lazım. İlimde başarı kazanmak çok zordur, çok hayal kurarız, bunların yüzde 99’u gerçekleşmez. Ama hayal kurmazsak hiçbir şey gerçekleşmez! Şansım, benim bazı hayallerim gerçekleşti. O bizim de şansımız oldu, o gururun bir parçası olduk! Fizik felaket eğlenceli bir şey, fakat herkeste, ‘fizik’in sıkıcı olduğuna dair bir düşünce vardır. ‘Fizik’in eğlenceli tarafına gelebilmek için çok sıkıcı işlerden geçmek lazım. O sıkıcı işleri yaparsanız, ondan sonra cennet vaat ediyorum! Düşünün, fizikçiler bugün evrenin sırları ile uğraşıyorlar, bunlar felaket heyecanlı düşünceler. Bunlara ulaşabilmek için ama “şu tabağı itebilsem nereye gider” filan gibi çok sıkıcı şeyleri aşmanız gerekiyor. Beyin harika işler gören bir şey, bu nedenle bazen beyne “neredeyse mucizevi” bir hal biçiyoruz. Beyin eninde  sonunda bir biyolojik makine. Böyle söylediğim zaman bazı kişiler itiraz ediyorlar, ama beyin bir madde ve aynı zamanda çok müthiş işler görebilen bir makine.. Beyinde acı duyma sensorları yok, beyin acı duymuyor. Beyin ameliyatlarında çoğu zaman operatör beyne girdiği zaman hasta ayıktır, sadece kafatasını keserken bayıltırlar. Kestikten sonra ayıktır. Bunun sebebi şu, bir tümör alacak diyelim ki cerrah, hasta olmayan bölgeleri kesmek istemiyor. İşte o bölgeleri tanıyabilmek için hastanın ayık olması gerekir.

TEBRİKLER  “L’ORÉAL TÜRKIYE”

Biz L’Oréal Türkiye, 13 yıldır genç ve üstün yetenekli bilim kadınlarının araştırmalarını gün yüzüne çıkararak onları burs ile ödüllendiriyor. Türkiye; 13 yılda 76 bilim kadınını ödüllendirerek tüm Dünya ülke arasında en fazla bursiyere sahip 5. ülke konumunda.  Genç ve üstün yetenekli bilim kadınlarının araştırmalarını gün yüzüne çıkarmayı ve bilimsel becerilerindeki mükemmeliyeti amaçlayan L'Oréal Türkiye'nin 2014 yılındaki 6 bursiyeri belli oldu. Bu yıl burs almaya hak kazanan bilim kadınları; Ankara Üniversitesi'nden Yrd. Doç. Dr. Bala Gür Dedeoğlu, Hacettepe Üniversitesi'nden Yrd. Doç. Dr. Eda Çelik Akdur, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi'nden Yrd. Doç. Dr. Derya Burcu Hazer, Ege Üniversitesi'nden Doç. Dr. Şule Erten Ela, Bilecik Üniversitesi'nden Doç. Dr. Nurcan Çalış Açıkbaş ve Marmara Üniversitesi'nden Yrd. Doç. Dr. Asuman Çelik Küçük oldu. L’Oréal Türkiye’yi  ve bilim kadınlarımızı kutluyoruz.

ÖNEMLİ NOT: Bu kaçıncı yazımız bilmiyoruz. Konservatuarlar  “sanatçı öğretim elemanlarının” Aralık  2015 teşvik ikramiyeleri,  bir aydır (30 gün)  MEB’de imzada bekliyor. Gecikmenin faturası kime çıkacak? Neden bekletiliyor? Neden rektörün imzası ile verilemiyor? Bilinmiyor?  Bunlar rutin imzalar…Ama, mağduriyet devam ediyor…MEB’den sonra Başbakanlık’a gidecek… Ayrıca; akademisyen sanatçıların akademik teşvik ve zamdan yararlanması için söz verilen yönetmeliğe bir madde eklenmesi hala yapılamadı. 2016 yılı da mı kaybedilecek? Başbakan ve Milli Eğitim Bakanı’ndan, gerekli müdahaleyi acilen yapması bekleniyor. Siyasal durumun sanatçılarla bir ilgisi olmamalı!…