BIST 9.525
DOLAR 32,59
EURO 34,69
ALTIN 2.496,92

İtina ile Alçaklık Yapılır

Mazhar Bağlı, Eski Türkiye'de ki iktidarı beliryen güç olan sermayedarlar ve medyayı yazdı.

Eski Türkiye’de İktidarı belirleyen iki temel güç vardı. Sermayedarlar ve medya. Medya, hem iktidarı hem de gündemi belirleyen en kritik güç odaklarından birisiydi. Bakmayın siz medyadaki kimi müptezelin şimdilerde demokrasi-özgürlük havarisi kesildiğine. Varsıllar ve onların sesi olan medya, hiçbir değer ve ahlaki ilke tanımadan pervasızca millete operasyon yürütüyordu.İkisinin karşılıklı paslaşarak tesis ettikleri bir tezgah vardı. Dokuz taş oyununda kurulan ikili sıra gibi bir düzenek kurulmuştu. Bu tarafa geçince de kazanıyorlardı, diğer tarafa geçince de. Aynen bu oyunda olduğu gibi Türkiye’de yetki medyanın elinde olunca da millet kaybediyordu, zenginler kulübünün elinde olunca da.

Medya gücünü elinde bulunduranlar kendilerini siyasi iradenin üstünde görürlerdi. Devletin gözünde de (dönemin genel kurmay başkanının ifadesi ile) zaten onlar dördüncü kuvvet değil, birinci kuvvet idi.Birinci kuvvet olmanın gereğini hakkıyla yapıyorlardı. Siyaseti de milletin neyi niçin istemesi ve niçin istememesi gerektiğini de belirliyorlardı. Ez cümle ülkeyi medya baronları ile zenginler kulübü yönetiyordu. Siyasetçiler de ancak bu denklemin içinde sadece bir tarafa daha yakın olabilirlerdi.

Siyasi iradenin varlığı ve tercihi hiçbir şekilde dikkate alınmadan ülkenin temel politikaları bu iki aktör tarafından karşılıklı paslaşarak belirlenirdi.Mesela Koç grubu, ülkenin gidişatını beğenmeyip Doğan Grubuna özel İrtica raporları hazırlayıp verirdi o da bu malzemeye uygun fotoğraf karelerini bulup yayınlardı ve ertesi gün hükümet, irtica ile mücadele eylem planını yürürlüğe
koyardı.

Eğer “yüce makamın” üyesi olmayan birisi de işlerin böyle yürüdüğünü zannedip
sadece sahip olduğu şahsi kanaatine ve toplumsal tabana güvenip aynı şeyi yapsaydı onun da gereğine hemen bakılırdı. Bizzat bu olayları yaşadık, daha dün gibi.

Söz gelimi bir şirketin hazırladığı “İrtica Raporu” medyaya servis edilir, medya da bunun gereğini yapardı. Oluşan kamuoyuna uygun politikaları belirlemek ondan sonra gelişirdi. Yani işler tersten yürüyordu. Millet, devlet, medya şeklinde yürümesi gereken siyasi mekanizma, iş adamı, medya, devlet ve toplum hiyerarşisi şeklinde işliyordu.

Şimdilerde cumhurbaşkanına küfretmeyi demokrasi ve insan hakları olarak göstermek için hokkabazlık yapan başyazar müsveddesi haysiyetsizler o günlerde askerin verdiği brifinglerde ön sıralarda oturup gözlerinin içi gülerek talimatları alıyor, elleri morarıncaya kadar cuntacıları alkışlıyordu.

Hatırlanacaktır, Sabancı grubu da bu durumdan etkilenip Kürt Meselesi ile ilgili bir rapor hazırladı ve “medya” yerine kamuoyuna sundu. Sandılar ki belirleyici
olan millettir. Başına gelenleri biliyorsunuz.O günlerde medyanın bu gücünü kırmak için sağduyu sahibi insanların nasıl çırpındıklarını biliyorum. Bunlardan birisi de değerli ağabeyim-dostum Ahmet
Tezcan’dı.

Sn. Tezcan’ın 1985 yılında Kanal 7 TV’de yaptığı Dördüncü Kuvvet Medya programı bu alanda ilkti. İlk yıl Radyo Televizyon Gazetecileri Derneği'nin Cengiz Polatkan Ödülü başta olmak üzere beş ödül alan ve bugüne dek benzeri yapılamayan program, etkili yayıncılığıyla medya gruplarının asgari düzeyde de olsa etik kurullara uymalarına onları icbar etti. Aynı zamanda bu alandaki tekelciliği yıkan bir yol da açtı.Yapılan o program ve daha sonra onun benzerleri bu alandaki oligarşiyi sarstı ve milletin iradesini manipüle etme yollarından birisi zorlaştı.

Tabi ki medya alanında kurulu olan tekelciliğe karşı bir itiraz vardı ama nasıl bir yol izlenebileceği konusunda son derece acemi davranılıyordu. Baronların ve medyanın gücünü yapı sökümüne uğratacak çıkışlara ihtiyaç vardı ve dördüncü kuvvet medya bunu yaptı.Bugünlerde yeniden buna ihtiyaç vardır. Özellikle de Paralel Çete’nin Okyanus Medyası sivil siyaseti işlevsizleştirmeye yönelik bir operasyon yürütmektedir.Bugünlerde yavuz hırsız ev sahibini bastırmış durumda, sınav sorularının çalınmasından tutun casusluk faaliyetlerine kadar pek çok kanunsuzluğa adı karışan çete, halk deyimi ile zeytin gibi üste çıkma hamlelerini medya üzerinden yürütmeye çalışmaktadır.Pek çok haysiyetsizlikler var ama ben burada sadece birisine işaret edip konuyu bitiriyorum. Okyanus Medyasının sahibi belli olmayan amiral gemisi Zaman gazetesinin yaptığı “AKP’li vekiller pasaport kuyruğunda” haberi bu konuda bir zirvedir.

Tüm iletişim öğrencilerine öneririm.Haberin içeriğinde özetle, üç dönem kuralından dolayı seçilemeyecek pek çok vekil ve bakanın 7 Haziran seçimlerinden sonra ülkeden kaçmak için özel pasaport almaya çalıştıkları iddia edilmektedir.Örgütün elebaşı da dahil, tüm sektörel casusları-imamları, böcekçileri ve kurşun askerleri, soru çalan ablaları yurt dışına kaçmış kıçını orasını burasını açmış, tanınmamak için estetik ameliyat yapan şebekenin yürüttüğü propagandadaki pişkinliğe bakar mısınız Allah aşkına?

Bu propagandanın topluma verebileceği bir zarar olduğunu düşünmüyorum ama kimle muhatap olduğumuzu bilelim istiyorum. İtina ile sınırsız alçaklık yapıldığını görelim…