BIST 9.456
DOLAR 32,60
EURO 34,81
ALTIN 2.495,47
HABER /  GÜNCEL

İşte Kürtlerin beklediği umut ışığı!

BDP'nin desteklediği bağımsız adaylardan Şerafettin Elçi internethaberin sorularını yanıtladı

Abone ol

Nergis DEMİRKAYA
İNTERNETHABER
DİYARBAKIR/

Şerafettin Elçi... Kendi anlatımıyla ilklerin adamı. Cizre Ortaokulu'nun da, Mardin Lisesi'nin de ilk mezunu. Üniversitede öğrenciyken Kürtçülük Davası olarak bilinen 49'lar davasının sanığı oldu. Cumhuriyet dönemi sonrası ilk Kürt bakandı. İçinde Kürdistan geçen ilk siyasi partinin başkanı da oldu, Kürt Kültür ve Araştırma Vakfı'nı kurarak bir kuruma ilk kez "Kürt" adıyla resmiyet de kazandırdı. Federatif sistemi legal anlamda savunan ilk kişi de o.

Elçi 50 yıllık siyasi hayatında yine bir ilke imza attı ve hep eleştirdiği, karşısında durduğu yapının içine girdi. O şimdi BDP'nin desteklediği bağımsız adaylardan biri.

"PKK ve onun yörüngesinde bulunan BDP'de sivil dönüşümün damarını gördüğü için" bu sürece destek vermek amacıyla aday olduğunu anlatan Elçi'ye göre, bugün çözüm her zamankinden daha yakın.

Elçi'nin çizdiği tablo umut verici. MHP eski MHP değil, toplum daha olgun, asker eski gücüne sahip değil, basın çözümü destekler tavırda. Batıyı da eğer olumlu tavır takınırsa, "Eski partim" dediği CHP ikna edecek...

Bütün bunları sayarak Başbakan Erdoğan'ın önemli bir fırsat yakaladığını düşünen Elçi, 12 Haziran akşamı kimliksiz Anayasa, anadil eğitimi ve ademi merkeziyetçi bir sistemin önü açılacağı konularında bir balkon konuşması ile umut ışığı yakılırsa çözüm için önemli bir adım atılacağını düşünüyor.

Sık sık "Öcalan aramızda olacak?" açıklamaları yapan Elçi, toplumda infial yaratan bu sözlerini de "Çözüm iradesi konulursa genel af kaçınılmaz olur ve af Öcalan'ı da kapsar. Ya bu sorun çözülmeyecek kan gövdeyi götürecek ya da çözülecek Öcalan da halkın arasına dönecek" diyerek savundu.

Elçi'nin internethaber'in sorularına yanıtları şöyle oldu:

ÖCALAN DA SİVİL SİYASET İSTİYOR



- Şiddetle aranıza hep mesafe koyan, BDP-PKK'yı eleştiren bir isim oldunuz. Şimdi neden buradasınız?
Şiddete şimdi de mesafe koyuyorum. Sadece ben değil şu an silahlı mücadeleyi veren kesim de şiddetten uzaklaşıp sivil alana dönmek istiyor.

-Burada nasıl bir rol oynayacaksınız?
PKK lideri Öcalan başta olmak üzere bütün güçler silahlı mücadeleden demokratik siyasi bir alanına dönmek istediklerini açık ve net olarak söylüyor. Biz diyoruz ki devlet silahlı mücadeleden rahatsızsa, demokratik hak arayışının önünü açmalı. O zaman silahlı mücadeleye de gerek kalmaz. Herkes gelir sivil alanda demokratik yöntemlerle sorunun çözümü için uğraşır. Ben de gerek PKK gerek onun yörüngesinde bulunan BDP'de bu umut ışığını, sivil dönüşümün damarını gördüğüm için bu ittifakı yapmakta yarar gördüm.

- Siz umutlu görünüyorsunuz ama 15 Haziran'la birlikte yeni bir şiddet dalgasının gelmesinden endişe ediliyor?
Sayın Öcalan avukatlarla yaptığı son görüşmede "Başbakan umut ışığı yaksın" diyor. Sorunun çözülmesini hemen beklemiyor, ama güçlü bir umut ışığı istiyor. Bu Öcalan'ın elini güçlendirir, örgüt üzerinde çatışmasız ortamın devamı noktasında etkisini arttırır.

BAŞBAKAN'DAN ÜÇ ANA BEKLENTİ

-O umut ışığı nedir?
Başbakan 2005'te Diyarbakır'da "Kürt sorunu vardır ben bunu çözeceğim" dedi. Somut çözüm önerileri koymalı. Yeni Anayasanın kimliksiz olacağı, kimlik olursa da Kürtlerle Türkleri eşit düzeyde kabul eden bir anlayış içinde yazılacağı deklare edilmeli. Anadille ilgili her türlü engelin kaldırılacağı ifade edilmeli. İşlemez duruma gelen merkezi sistem yerine ademi merkeziyetçi bir yol açılacağı söylenirse bu onun elini güçlendirir. Başbakan'ın bu konularda yapacağı açık net ve güçlü bir vurgu bir umut ışığıdır.

Kürtler bu sorunun demokratik sivil bir yöntemle çözümünden yana, ama bunun için de onurlu bir barışın sağlanması lazım. Dağdaki insanları "Gelin devlete teslim olun, Türk adaletine sığının" gibi bir söylem indirmez. Yol belli. Belli bir dava için dağa çıkmışlar. Uğrunda dağa çıktıkları taleplerin yerine getirildiğini görürlerse onlar da seve seve dağdan inerler.

BUGÜN ÇÖZÜME DAHA YAKINIZ



- Başbakan'ın sertleşen sözleri havanın tersine döndüğüne işaret değil mi?
Hayır, bugün çözüm için daha uygun bir dönem. Başbakan üstlendiği veya üstlenmiş gibi göründüğü değişimci, yenilikçi, demokrasi temsilciliği rolünü sürdürürse, CHP de bu konuda yeşil ışık yakıyor. Baykal yönetimindeki CHP çözümle ilgili her formüle kapalıydı. Bugün Kılıçdaroğlu Hakkari'de yaptığı özerklik şartını kabul edeceğiz diyerek Başbakanın da ötesine geçti. Başbakan bu sorunu çözmek için önemli bir fırsat yaşıyor.

MHP DÜNKÜ MHP DEĞİL

- MHP faktörü var...
MHP de dünkü MHP değil. O da bir değişiklik istiyor. Tabanının da sertlik, aşırı milliyetçilikten hoşlanmadığını görüyor. Seçim meydanlarında Öcalan'ı asalım, ip atma, İmralı canisi gibi laflar artık prim yapmıyor. Seçimden sonra MHP de daha anlayışlı davranmak zorunda kalır. Yoksa bugünkü söylemiyle tamamen çağdışı kalır ve yok olur. Milliyetçi olmak başkalarına düşman olmak, farklı unsurların haklarını görmemek, gasp etmek değildir. Milliyetçilik mensup olduğu milletin yararına çalışmaktır.

ÇEŞİTLİLİKTE BİRLİK DÖNEMİ

Bunun milliyetçilikle ilgisi yok, faşizan bir anlayıştır. Hitler, Mussoloni'nin dünyası geride kaldı. Çağımız çeşitliliğe saygı duyan birliği çeşitlilikte arayan bir anlayışın çağıdır. Eskiden tek ırk, kültür veya din denilerek teklikte birlik aranıyordu ama bu bitti. Çeşitlilikte birlik var artık. Her farklı olanın varlığına saygı duyup kabul edecek ve farklı olanla nasıl birlikte ortak çıkarlar etrafında yaşarımı kurgulayacak.

ASKER DÜNE GÖRE DAHA ZAYIF

- O zaman sorun Başbakan'da düğümleniyor.

Evet. Net söylüyorum, Başbakan siyasi irade ortaya koyarsa bugün çözüm 2005'e göre çok daha kolaydır. Toplum daha olgun seviyeye gelmiştir. Basında önemli bir kesim sorunun çözümünü destekler bir tavır takınıyor. En büyük engel olan askeriye düne göre daha zayıftır. Artık bu konunun önünde engel olma şansını kaybetmiştir. Bırak bu sorunu ben askeri yöntemle çözeceğim demenin yetmediği açıkça ortaya çıktı. Askerin de artık direnme şansı yok. Çözmek istenirse bugün çözüm için uygun bir atmosfer var. Seçim öncesi gerginliği çok önemsememek gerek. Siyaset yapılıyor.

- Kılıçdaroğlu'nun değişimi önemli dediniz. Ne bekliyorsunuz?

Karşı çıkacağım diye iyiye de köstek olacağım diye muhalefet yapılmaz. Muhalefet daha iyisini yapmak veya iktidarın hatalarını yüzüne tutan bir ayna işlevi görmektir. Kılıçdaroğlu olumlu bir rol oynayabilir. Ben umutsuz değilim. Bazı eksiklikleri var. Tutarlılıkta tam güven verici halde değil. Ama daha iyi niyetli olduğunu düşünüyorum.

GÖZLER BALKON KONUŞMASINDA



- 12 Haziran akşamı ne olacak, ne bekliyorsunuz?

Benim tahminim de kamuoyu araşıtrmaları da AKP'nin 1. parti olacağını söylüyor. Doğal olarak daha önceki seçimlerde olduğu gibi Başbakan seçim gecesi lider sıfatıyla bir teşekkür konuşması, bir balkon konuşması yapacak. Balkon konuşmasında yapıcı bir dil kullanır Kürt sorunun çözümüne dair bir umut ışığı yakarsa 15 Haziran o zaman bir anlam taşır.

- 15 Haziran'daki kararı o balkon konuşması mı belirleyecek?
Ben ona çok önem affediyorum, ama anlık bir konuşma olmamalı. Daha önce de olmadı. Bu sefer yapılacak olan da geleceğe ışık tutacak geleceğin yol haritası olacak bir konuşma olmalı.

BATIYI AKP DEĞİL CHP İKNA EDECEK

- Batı isteklerinize sıcak bakmıyor ama. Onlar nasıl ikna edilecek?

Orayı eğer olumlu tavır tanırısa CHP ikna eder. Batının aşırı ulusalcı olması biraz da AKP'nin kendi yaşam düzenlerini değiştirip İran düzenini getireceği algısından kaynaklanıyor. Ama CHP'nin söylemi onlarda ürkütücülük yaratmaz. Eğer CHP bu konuda ciddi rol oynarsa aşırı ulusalcı kesimi yatıştırabilir. Bu anlamda CHP'ye önemli rol düşüyor. AKP o kitleyi ikna edemez. CHP Kürt sorunun çözümünde AB normlarına uygun bir demokratik açılım yaparsa toplum bunu daha rahat benimser. CHP benim eski partim, tabanını bilirim. Demokrasiye açık bir tabandır.

DEVLET ELİNİ ÇABUK TUTMALI, FIRTINA ÇOCUKLARI GELİYOR

- Sorun çözülmezse yaşanabileceklerle ilgili çok kötü tablo çiziliyor. Siz "Fırtına çocukları geliyor", Ahmet Türk, "Duygusal kopuş başladı" dedi. Nedir bunların anlamı?
Bizim kuşak ve sonrası devlet düzenine karşı olmasına rağmen Türklerle içiçe bir sürü iyi ilişkiler yaşadı, Türklerle problemi olmadı. Fırtına çocukları dediğim kesim ise savaş ortamında doğmuş o ortamda büyümüş ve Türk onun için kendisine zulmeden, baskı kuran, zehirli gaz atan, coplayıp gözaltına alan imajına sahip. Biz Türk toplumunu devletin resmi ideolojisinden ayrı tuttuk. Ama o kesimin içinde korkunç bir nefret, öfke var. Bir polisi, jandarmayı bile görmeye tahammül edemeyen bir nesil yetişiyior. Şimdi devlet bizimle bu sorunu çözmezse 10 sene sonra topluma egemen olacak o gençlerle çözüm imkanını bulamaz.Biz elimizi uzatıyoruz devlet barış elini tutmakta tereddüt ediyor. Yarın devlet barış elini uzatsa da belki o devletin barış elini tutmaz. Ben buna dikkat çekmek istiyorum. Devlet elini çabuk tutmalı.

SEÇİM SONRASI AYRILACAK MISINIZ?

- Bir rol oynamak istiyorum dediniz ama rolü oynayamazsanız ne olacak?
Bugünden varsayımlarla peşinen karar vermek siyaseten doğru değil. Ben sabırlı bir insanım. Olabildiğince doğruluğuna inandığım görüşlerin arkasında durur savunuculuğunu yaparım. Duygusal davramam, bir şey arzuma göre olmadı diye alanı terk etmem. Ama ben başarılı olacağıma ihtimal veriyorum. Yeterki hem devlet hem de medya barışı sağlama noktasında gösterdiğimiz iradeye yardımcı olsunlar.

ÖCALAN ARAMIZDA OLACAK!

- Sık sık "Öcalan aramızda olacak?" diyorsunuz. Bu nasıl olacak?
Başka çaresi yok. Çözüm olursa Öcalan'sız olmaz. Çözüm iradesi konulursa bir genel af kaçınılmaz olur. Af herkesi kapsayacağı için içinde Öcalan da olur. Bu hem çözümün gereklerine hem de hukuka uygun olandır. Eğer bu sorun çözülecekse Öcalan mutlaka halkın arasına katılacak ve normal olarak siyasi hayatın içinde yerini alacaktır. Kaçınılmazdır. Ya bu sorun çözülmeyecek kan gövdeyi götürecek ya da çözülecek Öcalan da halkın arasına dönecek. Dağda savaşanlar da halkın arasına döner bu gerekli ve mutlaka böyle bir şey de olur.