BIST 9.091
DOLAR 32,39
EURO 35,05
ALTIN 2.326,65

İstanbul'un en eski kabadayıları

İstanbul'un en eski kabadayıları

Çıktığı gün tükenen dergi aktüel'in son sayısında da yine fark yaratan haberler varç. işte onlardan biri...eskiden her mahallenin bir kabadayısı vardı. kimilerine göre tophane saldırısının bir sebebi de mahallenin bu adabının bozulmasıydı. işte yiğit kabadayıların yerini devletle kol kola girmiş...

İstanbul'un en eski kabadayıları

O devirlerde külhanbeyler makbul sayılmazdı, hatta kabadayılar birini küçültmek isterlerse “külhanbeyi” derlerdi. Sermet Muhtar Alus “30 Sene Evvel İstanbul” kitabında tulumbacıların kendilerine has kıyafetleri, argoları ve tavırları olduğunu yazıyor: “Sıfır kalıp, dar Beyoğlu, vişne çürüğü fes. Tepede ve yanlarda perçemler. Yakası büzme, omuzdan ilikli mintan. Kısa, dar ceket. Yenlerin içlerinde mor kadife. Yün kuşak. Bol pantolon. Yumurta ökçe ayakkabı yahut şıpıdık. Omuza asılmış saldırma veya belde kama. Ara sıra notasız bir sesle veyahut ıslıkla bir türkü ara nağmesi mırıldanmak. Sık sık, sol kolunu kıvırıp arkasından fıskiye gibi tükürüş. ”

İstanbul'un en eski kabadayıları

Cumhuriyet’in ilk yıllarında yönetimin sert uygulamalarından kabadayılar da etkilendiler ve 1940’lara dek sesleri çıkmadı. Ancak 50’lerde yine özellikle İstanbul’da adları duyulmaya başlandı. Eski Emniyet Müdürü Erdoğan Alıveren, 1950’lerdeki kabadayıları şöyle hatırlıyor: “Şişli’de meydana bakan bir apartmanın kapısında kahve ocağı işleten ‘apartman’ Mustafa, Kürt İdris, Kurtuluş’ta kahvehanesi olan Tatavlalı Niko, Kasımpaşalı Ahmet ve Vezneciler’de kahvehane işleten Arap Nasri gibi şahıslardı. Terlikçi Ahmet’in Meyhanesi de bu kabadayıların toplanıp içki içtiği yer idi.”

İstanbul'un en eski kabadayıları

İstanbul’un ilk “baba”sı
“Türkiye’nin Mafyası” kitabında kentleşme ile birlikte bu “romantik kabadayılar”ın giderek yerini zor uygulayan, baskıcı kişilere bıraktığı belirtiliyor. Ateşli silahlar yeraltı dünyasını kaçınılmaz olarak değiştirdi ve kabadayı, “baba”ya dönüşmeye başladı. Ancak elbette bu geçiş hemen olmadı. “Babalar Senfonisi” kitabının yazarı gazeteci Engin Bilginer’in “İstanbul’un ilk babası” dediği Oflu Hasan, 50’li yılların en güçlü kabadayılarından idi. 1950’lerde Tophaneli Araplar ile Galatalı Lazlar arasında, çok ölü ve yaralıya mal olan çete savaşında racon kesmiş ve anlaşmazlığı bitirmişti. 1968’de ölen Oflu Hasan’ın cenaze töreninde 20’ye yakın Emniyet müdürü, 50 polis şefi, CHP’li Çalışma Bakanı Ali Rıza Uzuner ve devrin Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’ın oğlu Kaya Sunay’ın gönderdiği çelenk vardı. Kent şövalyeliği yerini ülke çapında yöneticilerle bağlantı içerisinde olan “baba” figürüne bırakıyordu.

İstanbul'un en eski kabadayıları

Bilginer’in kitabında dönemin kabadayı ve mafya babalarına dair çarpıcı bilgiler yer alıyor. Örneğin Tophane baskınından sonra adı geçen, tüm ısrarlarımıza rağmen röportaj vermeyi kabul etmeyen Arap Nasri’nin 1968’de Maltepe’de büyük bir kumarhanesi vardır. Dönemin Emniyet Müdür Muavini İbrahim Vural kumarhaneyi trenden inen polislerle bastı ancak daha sonra görevden alındı. Arap Nasri uzun süre Tophane ve Kemeraltı’ndaki genelevleri haraca kesti, İstanbul’a gelen yabancı gemilere kumanya veren firmalardan da haraç alıyordu. Sonra kendisi kumanya satmaya başladı. Bir süre sonra ise Bilginer’in deyimiyle, “bütün pisliklerden elini tamamen çekmiş, ticaretle uğraşıyordu. O artık bir beyefendiydi!”