BIST 9.080
DOLAR 32,37
EURO 34,96
ALTIN 2.325,14

İstanbul'un en eski kabadayıları

İstanbul'un en eski kabadayıları

Çıktığı gün tükenen dergi aktüel'in son sayısında da yine fark yaratan haberler varç. işte onlardan biri...eskiden her mahallenin bir kabadayısı vardı. kimilerine göre tophane saldırısının bir sebebi de mahallenin bu adabının bozulmasıydı. işte yiğit kabadayıların yerini devletle kol kola girmiş...

İstanbul'un en eski kabadayıları

Çıktığı gün tükenen dergi AKTÜEL'in son sayısında da yine fark yaratan haberler varç. İşte onlardan biri...

Eskiden her mahallenin bir kabadayısı vardı. Kimilerine göre Tophane saldırısının bir sebebi de mahallenin bu adabının bozulmasıydı. İşte yiğit kabadayıların yerini devletle kol kola girmiş mafya babalarına bırakmasının öyküsü…

İstanbul'un en eski kabadayıları

ATV’nin ilgiyle izlenen dizisi Ezel’de bu sezon ana hikâyenin yanında, Ramiz Dayı’nın Kenan Birkan’la 70’lerin başında tanışmasını ve kabadayılığa giden yolculuğunu izliyoruz. Yakın çevresinde sevilen ve saygı duyulan, öte yandan korku salan Ramiz Dayı’nın “kabadayı” mı, “mafya babası” mı olduğu tartışılıyor. Aslında bu tartışma yeni değil, hatta “son kabadayı” olduğu söylenen Dündar Kılıç “mafya”lığı hep reddetti. Aslında onun bu hassasiyetini anlamak için mafya babalarının, kabadayıların, külhanbeylerin ve hatta hepsinin atası tulumbacıların hikâyelerine göz atmak gerekiyor.

İstanbul'un en eski kabadayıları

Osmanlı’da, İstanbul’da dar sokaklara sıralanmış ahşap evler, yangın sırasında itfaiyenin önemini artırıyordu. Her mahallenin itfaiye görevini de yürüten kabadayılar, yani “tulumbacılar”, cesaretleri, güçleri ve çok hızlı koşmaları ile ünlüydü. Statüsünü cesaretine, bileğine ve silahına dayanarak kendi kazanırdı. Kariyeri için olur olmaz kavga çıkarmak yetmezdi, gereksiz yere zor kullanmak hoş karşılanmazdı. En önemli koşul namlı bir kabadayıyı mertçe bir kavgada yenmekti.

İstanbul'un en eski kabadayıları

Racona uymayan düelloya Haklarını gözettikleri mahalle sakinleri ile iyi geçinirlerdi. Polisle başları sürekli dertteydi, ancak polisle ilişkileri her iki tarafın çıkarlarına uygundu. Kabadayı semtin içişlerini kendi usullerine göre yönetmekte serbestti, karşılığında ağır suçlarda polise yardım etmekle yükümlüydü. Cezaevi onlar için yeraltı hayatının kurallarını öğrendikleri bir okuldu, ne kadar yatarlarsa o kadar itibar görürlerdi. Çoğu iyi içer ama kontrolünü kaybetmezdi. Gece hayatında şehrin ünlü “yosma”larıyla takılırlardı. Aralarında bir anlaşmazlık olduğunda racon keserlerdi, yani kendilerinden yaşlı ve bilge bir kabadayı her ikisini de dinler, kimin haklı olduğuna karar verirdi, genelde karara kimse itiraz etmezdi, ancak eğer ederlerse tek seçenek vardı: Düello. Bir kabadayı için en kötü şey ise “madra” olması, yani itibarını kaybetmesiydi.