BIST 9.693
DOLAR 32,50
EURO 34,69
ALTIN 2.499,53

“İstanbul Müzik Müzesi”; “sanaldan”, "gerçeğe" dönüşecek mi?!...

Bakanımız N.Avcı; Müzik Müzesini kısa zamanda hayata geçirecektir.

DURUM: Eski Bakan İ. Talay’la başlayan İstanbul Müzik Müzesi çalışmaları, çeşitli görevlendirmelere rağmen  bir türlü sonuca erdirilememiştir. “İstanbul Müzik Müzesi Müdürlüğü”, Bakanlar Kurulu’nun 15.08.2006 tarih ve 2006/10830 sayılı kararı ile kurulmuş ve nihayet bir yer tahsisi yapılarak Müze  Müdürlüğü’ne vekâleten Halil ARÇA (30.01.2015) atanmıştır. Müze için yapılan çalışmalar ve görevlendirmelerle  9 yıl boşa gitmiştir.

Günden güne yok olmaya yüz tutan müzik kültürümüze ait eserlerimizin ve yapımcılara ait çalgıların koruma altına alınarak gelecek kuşaklara aktarılması amacıyla ülkemizin taranmasına ara verilmesi (2002’den sonra) çok yanlış olmuştur. Bu açığın kapatılması için hızla seferberlik ilan edilmelidir. Halk kültürü, hala popüler kültürün etkisinde kalmayıp, kendine göre; cevizden, kabaktan, ardıç ağacından, gül dalından v.b. müzik aletleri üretmeye devam etmektedir. Derlenmeyen, kayıt altına alınmayan malzemeler kaybolmaktadır. Bu malzemeler; geçmişizimin/folklor tarihimizin  hafızasıdır. Bizler; halk zenaatçılarının ürettiklerini  derleyip, konservatuarlar aracığı ile yapımlarına/gelişmelerine/tanıtımlarına  destek olmalı, eğitimde yer vererek  gençlere öğretmeliyiz.

İSTEK: Yazıya başlamadan söylemek isterizki, Bakanımız N.Avcı’nın, gelip müzeyi ziyaret etmesi (mümkünse beni de çağırması) burada, kısa zamanda büyük bir emekle  toplanan malzemelerin çokluğunu/çeşitliğini, depoda nasıl bir şekilde durduğunu, depo, yer, kadro ihtiyacının ne kadar elzem olduğunu görmesi, emeği geçenlerin nasıl bir çaba içinde olduğunu hissetmesi  ve gereken emirleri vermesi  çok önemli….

Gelelim müzemize….

3.Milli Kültür Şurası’nda tanıştığım H.Arça’yı, konservatuara davet ettim, kendisinin alanla ilgili destek istediği ve yardım talebinde bulunması üzerine, bu  hafta  ziyaret ettim. Zaten, daha önce İTÜ TMDK Çalgı Yapım Bölümü’nden arkadaşlarla da birlikte güzel çalışmalar yapmıştı. Geçtiğimiz şura yazısında belirtmiştim.

 Gülhane Parkı’na girer girmez doğa sizi kucaklıyor. Sol taraf müzeler, sağ tarafta yeşil, çiçekler ekiliyor, toprak uyanıyor. Burada Müze olarak ayrılmış bir yer var;  Eski Sağlık Müdürlüğü binası...Ama, 4 numaralı  Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’na verilmiş, sonra bu taşınmazın Müze’ye tahsisinin yeniden gerçekleşmesi; rölöve, restitüsyon ve restorasyon projelerinin  kısa zamanda hayata geçirilmesi beklenmiş…. Bakanlık Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü’nün 29.01.2015 ve 08.04.2016 yazıları ile bina tahsis yazıları gelmiş, artık; projelerin hayata geçmesi, eksiklerin giderilmesi ve kısa zamanda müzenin açılması kalmıştır.

Milli Kültür Şurası müzik komisyonunun, sonuç raporunda, elzem olan ve geciktirilen  Müzik Müzesi’nden  -komisyonda konuşulmasına rağmen- tek satır bahsetmemesi  şık    olmamıştır.

Benim, şimdilik  “sanal olan”,  bir an önce gerçekleşmesini istediğim  Müzik Müzesi’nde gördüklerim şöyle; H.Arça, tek başına müzenin kuruluş çalışmalarına büyük bir heyecanla devam  etmekte…Kendisine teşekkür ediyoruz….

Müzeyi faal hale getirecek; makam, oda, görevli, yer, depo, gerekli demirbaş; bilgisayar, yazıcı fotokopi makinesi, fotoğraf makinesi, eşy, uzmanlar, müzikologlar v.b. görevlendirmeler henüz  yerine getirilememiş, bu nedenle müze açılışı yapılacak duruma gelememiş. Müzenin; masa üstü bilgisayar, diz üstü bilgisayar, yazıcı, fotokopi makinesi, harici bellek,  tripot, mobo, dolap alımı genel bütçeden gelen ödenek ve İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nden devir alınarak tamamlanmış. 8 kişilik  korumalar, İstanbul Valiliğinden çıkarılmış. Bilim ve Teknoloji Müzesi’ne ait bir oda depo olarak verilmiş, H.Arça’nın masası da yan odada geçici olarak bulunmuş.. Çelik raflar DÖSİM tarafından  alınmış.. Bakanlık; kısa zamanda, müzenin bütün yerleşim, restorasyon v.b.  ve kadro sorunlarını giderebilecektir.

Arça, göreve geldiğinden beri yaptığı derleme gezilerinde, (Mersin, Denizli, Burdur, Isparta, İzmir, Erzincan) 482 müzik aleti ve yapım araç-gereci tespit etmiş,  bu eserlerden 418 tanesinin  satın alarak Müdürlük envanterine (31.12.2016) geçirmiş. 2016 yılında Müdürlük emanetine alınan eserlerden 64 adedinin ödemesi  ise 2017 içinde yapılacakmış.

Şu anda 500’e yakın müzik aleti depoyu doldurmuş.  E.R.Üngör’ün ve F.Obul’un eserleri gelince nereye konacağı meçhul!... Müzenin bu durumunu gören mirasçılar vazgeçebilir. Bağlantılar yapılmışken, konu üzerinde ciddi eğilinmeli.

Şu bilinmelidir ki; Müzik Müzesinin kurulması için tek yol, Anadolu’ya gidip, müzik aletlerini yerinde tesbit ile emanet makbuzu ile alıp, daha sonra Müdürlük  envanterine geçirilmesidir ki, bu güne kadar H.Arça’nın izlediği yöntemde budur. 

Şu 3 proje/alım bile, kadrosu olmayan H.Arça’nın, heyecanının sonucu ve  başlı başına bir başarıdır;

İ.Talay zamanında, çok büyük meblağ istediği için alınamayan, merhum Ethem RUHİ ÜNGÖR’ ün koleksiyonuna ait -İstanbul’da kızının evinde bulunan- 557 adet müzik aleti, kütüphane ve arşiv ile ilgili çalışmalar sonuçlandırılmış, bu eserlerin Müdürlük envanterine  alınması yönünde talimat beklenmekte.

Yine, müzik aletleri yapımcısı Feridun OBUL’un koleksiyonuna ait, İstanbul da evinde bulunan 400 adet eserin takdir ve değerlendirilmesi yapılmış, eserlerin müdürlük envanterine  alınması için  talimat beklenmekte.

Kahramanmaraş’lı Cavit Polat’a ait 300 adet müzik aletinden oluşan koleksiyondan, Anadolu ve Türk Dünyası kökenli 5 müzik aletinin müzeye kazandırılması için kıymet takdir  komisyonun raporu beklenmekte.

Ben, depoyu gezemedim, ancak H.Arça resimlerini gösterdi. Bir çok malzeme toplanmış. Bunlar kimden alındığına dair bilgilerle depoya konmuş, sergileneceği günü bekliyor. Ancak, bu malzemeleri verenlerde kısa zamanda, verdikleri malzemenin değerlendirildiğini görmek ister …6 ilde yapılan alan çalışması sonucunda müzeye kazandırılan eserlerin bolluğu,   ülkemizin   tamamında   bu   çalışmanın   yapılması ile müzenin zengin bir koleksiyona sahip olacağının göstergesidir.

Peki depoda neler var? diye merak ettik, H.Arça cevapladı;

Kartal kanadı çığırtmalar, leylekayağı sipsiler, kaz ayağı düdükler, teneke kemanlar, sürahi kemaneler, tırnak kopuzlar, sipsiler, zurnalar, davullar, curalar, bağlamalar, kavallar….

Denizliden Cemilemin Gezdiği Dağlar Meşeli türküsünün derleyicisi 90 yaşındaki  Hüseyin amcanın 50 yıllık Zülfikar saplı bağlaması.

Burdur Altınyayla ilçesinde Keziban yenge türküsünün derleyicisi Mustafa TÜREN amcamızın 60 yıllık curası.

Vakıfbank reklamına da çıkan Serik Demirciler mahallesinde Emin KÖK amcamızın yaptığı üç ıklığ.

Muğla Seydikemer, Burdur Altınyayla ballık köyünden 2 tane 100 yıllık yörük kemane.

Hamit Çine’nin bağlaması.

Salih Urhan’ın  kabak kemanesi, yaylı tanburu, divan sazı.

Su kabağından orkestra müzik aletleri yapan Denizlili emekli öğretmen Ramazan Efe’ nin eserleri

Balta gövdeli 100 yıllık 3 tane aşık sazı.

Yaşayan insan hazinesi Hayri DEV’ in müzik aletleri.

Nevzat İnanç’ın 55 yıllık davulu.

Burhan İçkan’ın 20 adet müzik aleti.

Dünyada ve Anadolu’da şimdiye kadar bilinmeyen tek Zülfikar biçimlı saplı saz.

Durmuş Yıldırım’ın 45 yıllık curası.

Görüldüğü gibi, halk arasında üretim devam ediyor…Basından örnekler:

1/“Acıpayam İlçesi Karaismailler köyünde oturan ve Gır Yusuf olarak tanınan yaşlı adam, yıllar önce su kabağından kabak kemane yaptı. Maddi durumu iyi olmadığı için çalgının tüm aksesuarlarını doğal ortamlarda bulan Gır Yusuf Dede, kabak kemanenin tellerini motosiklet fren telinden, orta bölümünü de sincap derisinden yaptı. Yayı da bir ağacın dalı ile at kuyruğundan yapan Gır Yusuf Dede bugüne kadar birçok türkü derledi.” (Basından)

2/“Şenpazar ilçesine bağlı Kalaycı köyünde yaşayan Mustafa Özkan, 41 yıldır kemane üretiyor.  Özkan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kemane üreterek tarihi mirası yaşatmaya çalıştığını söyledi. Kemanenin dut, erik, kiraz  ve diğer ağaçlardan yapılabildiğini anlatan Özkan, "Genellikle dut ağacından yapıyoruz. Erik ağacı her zaman bulunmaz. Kemanede 3 tel vardır, bunları koyun bağırsağından sıkıp bükerek ve kurutarak imal ediyoruz" dedi.” (Basından)

3/“'da "kabak kemanenin atası' olarak bilinen Yörüklerin geleneksel çalgısı ıklığı yapan ve çalan son kişi olan 75 yaşındaki Emin Kök, kendisinden sonra bu kültürü yaşatacak kimsenin bulunmamasından üzüntü duyuyor.Serik ilçesinde 'nın eteklerine kurulmuş Demirciler isimli dağ köyünde eşiyle yaşayan ve herkesin "Emin Amca" diye hitap ettiği Emin Kök, ilerlemiş yaşına rağmen çaldığı ıklığ eşliğinde söylediği yöresel türkülerle etrafına neşe saçıyor. Emin Kök'ün diken ve ardıç ağacından yaptığı ıklığ, gövdesi dizlerin arasına sıkıştırılarak, bir yay yardımıyla çalınıyor.” (Basından)

4/“Moğolistan Altay Dağları'ndaki bir mağarada 2008'de bulunan ve Göktürklere ait olduğu belirlenen yaklaşık bin 500 yıllık müzik aleti "Altay Arpı", Altay Grubu tarafından dünyaya tanıtılacak.Avrasya Yerel Yönetimler Birliği Genel Başkanı Hasan Cengiz, bir çoban tarafından tesadüfen bulunan yaklaşık bin 500 yıllık telli müzik aletinin, Moğolistan tarihi eserler müzesinde sergilendiğini belirtti.Moğolistanlı Araştırmacı ve Besteci Ganpurev Dagvan tarafından benzeri üretilen müzik aletinin tanıtımı amacıyla bir müzik grubu kurulduğunu bildiren Cengiz, Türkiye'ye davet ettikleri grubun, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın makamına Göktürk çalgısı ile ilgili ayrıntılı bir dosya sunduğunu anlattı. Cengiz, sözlerini şöyle sürdürdü:"Cumhurbaşkanımız çok büyük bir önem verdi. Kültür Sanat Koordinatörü Orhan Karakurt, Saray'a Türk dünyasından devlet büyükleri geldiğinde grubun konser verebileceğini söyledi. Biz çok mutlu olduk. Göktürk çalgısı, bin 500 yıl sonra Cumhurbaşkanımız vesilesiyle Türk dünyasına tekrar hizmete sunuldu. Cumhurbaşkanlığı forsunda 16 yıldız var. Bunlardan biri de Göktürk devletidir. Anladığım kadarıyla Saray bunu sahiplendi. Batı medeniyeti Türkleri barbar, savaşçı ve göçmen diye nitelendiriyor ama 2 bin yıl önce de halkımız müzikle uğraşıyormuş. O bilinci aşılamak için bu çalışmaları yapıyoruz. Bunu artık devlete teslim ettik."(Basından)

5/ “Denizli'de emekli öğretmen Ramazan Efe'nin 22 yıldan bu yana su kabağından, alüminyum tencereden, sokak lambasından, hindistan cevizi ve limon kabuğundan yaptığı müzik aletleri 'Müzik Müzesi'nde sergilenecek. Müzik Müzesi Müdürü Halil Arça tarafından kuruluşu için son hazırlıkları tamamlanan müze, İstanbul, Gülhane'de açılacak. Türkiye'de ilk kez kurulacak Müzik Müzesi'nde 1994'ten bu yana yaptığı müzik aletlerinden 50'sinin sergileneceğini belirten Ramazan Efe, "Antalya ve Fethiye'den getirttiğim su kabaklarından yaptığım müzik aletleri büyük ilgi gördü. Özellikle bu müzik aletlerini kullanan müzisyen arkadaşlarımın desteğiyle kurduğum 'Kabak Orkestrası' büyük beğeni toplamıştı. Şimdi açılacak müzik müzesinde bu aletlerin de sergilenmesi gündeme geldi. Yaptığım 50 müzik aletini müze için hazırladım" dedi. Su kabağının yanında hindistan cevizi ve limon kabuğundan da saz yaptığını anlatan Efe, "Emekli olduktan sonra müzikle ilgilenmeye devam ettim. Denizli'de birçok koroda görev alıyorum, sahneye çıkıyorum. Bunun yanında da atölyemde müzik aletleri yapmaya devam ediyorum. Hindistan cevizi kabuğundan kemençe, limon kabuğundan minyatür saz yaptım. Bu eserlerim de müzede sergilenecek" dedi. (Basından)

            H.Arça’nın verdiği bilgiye göre,  Müze Müdürlüğü olarak;

  1. Anadolu Müzik Aletleri ve Kültürleri
  2. Asya Müzik Aletleri ve Kültürleri
  3. Avrasya Müzik Aletleri ve Kültürleri
  4. Afro- Avrasya Müzik Aletleri ve Kültürleri.
  5. Diğer dünya ülkeleri Müzik Aletleri ve Kültürleri.. başlığı altında müze teşhirine ait kültür ürünleri toplanmasına devam edilmekte olup eğitici, öğretici tematik Müzik Müzesi kurulmaya çalışılmakta.

Asya Müzik Aletleri ve Kültürleri ile Rumeli Müzik Aletleri ve Kültürlerinin ürünlerine bu müzede yer verilmesi ile; Türk Dünyası ile din, dil, gönül bağımızın olduğu ve binlerce yıldan beri dünya tarihinde birinci derecede önemli rol oynadığımızı, kurduğumuz devletler ve imparatorluklar ile çok geniş bir coğrafya da hüküm  sürdüğümüz bir kere daha anlaşılacaktır.

SONUÇ: Müzik Müzesi, kültür/sanat alanında, ülkemizin yüz ağartıcı bir çalışması olacaktır. Bakanımız N.Avcı’dan, vakit kaybetmeden konuya eğilmesini bekliyoruz. Binanın restorasyonu ve yeni eklemler yapılması, bahçesinin düzenlenmesi çok zor değildir. Heyecanlı ve kendini göreve adamış  insanları destekleyerek, bir sene içinde çok büyük başarılar elde edilebilecektir. Şimdiden  heyecan duyuyor, bir kez daha yolda bırakılmak, hayal kırıklığına uğramak  istemiyoruz….

Haydi Türkiyem; bunu başaracak bilinçte ve güçteyiz…