BIST 9.717
DOLAR 32,48
EURO 34,95
ALTIN 2.436,03

“İslam Doğru Bir Din Olsa Siz Bu Halde Olmazdınız!!!”

Müslüman olmayanın düşmanlığından değil bizatihi Müslüman’ın kendi dinine olan düşmanlığından bahsediyorum.

“İnsanın tasarruf ve davranışları fikirlerinin bir sonucudur.”

Bu kaideden yola çıkarak yazmak istedim bu yazımı. Zira çok net ve yerinde bir cümle olduğunu düşünüyorum.

Toplumumuzda güzel fakat hep yanlış kullanıldığını düşündüğüm bir davranış var; herhangi bir durum karşısında verilen tepkinin sonuna eklenen şu cümlelerden oluşuyor; “Ne yapalım böyle oldu Allah Kerim…”

Elbette Allah Kerimdir.

Bunu hiçbir Müslüman inkâr etmiyor.

Fakat ortada sorgulamamız gereken bir durum yokmuşçasına tevekkül edermiş gibi yaptığımız bir durumdur bu.

“Edermiş gibi” diyorum evet!

Zira günümüzde her duruma o kadar lakayt kalmış durumdayız ki elimizden geleni yapmaksızın olana bitene “ne yapalım canım takdir-i ilahi” diyerek sorumluluğumuzu Allah’a havale eden bir hal ile yaşıyoruz hayatımızı.

Olan her şeyde sonuca tevekkül ve rıza göstermek elbette bir Müslüman’a yakışan tavırdır. Lakin günümüz Müslümanları olarak bu cümle ile olanların sorumluluğunu üzerimizden atmak derdindeyiz.

Müslüman coğrafyasının bu halde olmasını sadece “Allah böyle takdir etti” diyerek açıklamak kolaycılık ve sorumluluktan kaçmaktan ibaret bir durumdur.

“Ben nasıl bir fiil yaptım da Allah sonucu böyle takdir etti” demeyi ne zaman öğreneceğiz çok merak ediyorum!

Bu gün toplum olarak “insan ve toplum kendini değiştirmedikçe Allah da takdirini değiştirmez” (Ra’d, 13/11) gerçeğini hala algılayabilmiş değiliz.

Bilinmesi gereken yegâne gerçek İslam coğrafyasında olan bitenlerin Allah’ın bize layık gördüğü şeyler değil bizim hak ettiğimiz muamelenin olmasıdır.

Batı dünyasının manşetlerinden inmeyen, sürekli burnumuza burnumuza soktuğu algı operasyonlarıyla bu durum İslam’ın kötü oluşuna yontuluyor.

“İslam doğru bir din olsa siz bu halde olmazdınız!” mealinde propagandalar ile Müslüman’ın zaten bilmediği dinine karşı düşmanlaştırılma politikası güdülüyor.

Evet, Müslüman olmayanın düşmanlığından değil bizatihi Müslüman’ın kendi dinine olan düşmanlığından bahsediyorum.

Bu fikre doğuştan Müslüman olmamızın ötesinde şuurlu Müslüman olarak tavır almaz isek sadece çanak tutmuş oluruz.

“Bak işte halimiz ortada” diyerek zihni karışık olan ve neredeyse ortada kalmış olanlarımızı da yoldan saptırmak istercesine bu tür cümleleri kuruyorlar.

Bu fikirlerin tarafsızca söylenmediği aşikar değil mi?

Cahil cesaretini aşmış hadsizlik ile her konuda bir fikri olan bir toplum haline geldik!

15 Temmuz sonrası birlik fotoğrafımız tüm dünyaya örnek olmuşken bu fırsatı bilinçli olarak iyi değerlendirmeliyiz.

Özgüvenimizi sadece idari meselelerde değil İslami kimliğimizde de kazandığımızı yaşayarak ispat etmek durumundayız.

“Sözüm ona” fikrimizi besleyecek ya da istinat noktası oluşturabilecek bilgi dinamiklerimiz ve donamımız yoksa çanak tutmaz mıyız? 

Vicdanlarımızın sesini duymamak ve daha da bastırmak gayreti ile yapıyoruz bunları.

Nefsimizin tarafını tutarak kendi inanç ve vicdanlarımızı eziyoruz!

Bu politikanın altında yatan ve bizim psikolojimize yerleştirilen en önemli şey ise sokak ağzı tabiri ile kendimizi gerçekten “ezik” görmemiz oldu!

Bu ezikliğin asıl kaynağı da üzerimize düşeni yapmayışımızdı!

Bu duyguyu evirdiler, çevirdiler, dayattılar, kendi ezik yanımızı onların bize dikte ettiği yan sandık!

Müslüman’ın ezikliği üzerine düşeni yapmayışından olmalıdır.

Onun ezilip büzüldüğü yer yaradılışına aykırı yaşayışından dolayı Rabbinin karşısıdır.

İşte bu politika ve beynimize saldıkları sanrılar ile Müslüman’ın kendisini ezik, ikinci sınıf görmesini sağladılar.

Yaptıklarımıza karşılık veren, kendine muhatap alan bir Rabbimiz var bunun idrakinde olmalıyız.

Bize ezmek düşmez ama ezilmekte genlerimizde olmadığını vatan ve bayrak sevgisi uğruna göstermiş olduk.

Din uğruna Allah uğruna dik duranlardan olmak yegâne görevimizdir. 

twitter.com/msbeser
facebook.com/msbeser

msbeser@msbeser.com