BIST 8.718
DOLAR 32,33
EURO 35,17
ALTIN 2.244,34
HABER /  GÜNCEL

IŞİD terörü Kürtler için bir fırsat mı?

Irak'ta artan IŞİD terörü 3'e bölünmüş yeni Irak'ı tartışmaya açtı. Bu yeni denklem ise Türkiye'deki Kürtler için yeni bir dönemin işareti gibi. İşte uzmanların görüşleri

Abone ol

Irak’ın Şii, Sünni ve Kürt bölgeleri olarak üçe bölünmesi ihtimali artık daha yüksek sesle konuşulan bir senaryo halini aldı.

Bu ihtimali yüksek sesle dile getirenlerden biri Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu oldu. Musul’da başkonsolosluk personelinin IŞİD tarafından alıkonulmasının ardından yaşanan gelişmeler ile ilgili siyasi parti gruplarına bilgi veren Davutoğlu, “Şu an Irak aslında üçe bölünmüş durumda. Kuzeyde Kürtler, ortada Sünniler, güneyde Şiiler var. IŞİD, Sünni koridorunda bir devlet ilanı peşinde” dedi.

KÜRTLER NE YAPACAK?

Bu yeni durumun en kritik aktörleri arasında Kürtler de yer alıyor. Bölgedeki dört ülkede; İran, Irak, Suriye ve Türkiye’de yaşayan Kürtler.

Kürtler 2003 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin Irak’a müdahalesinin ardından geçmiş yıllara göre nispeten daha sakin bir 10 yılı geride bıraktı. Ancak IŞİD’in Irak’taki varlığının Musul’u alacak noktaya gelmesiyle birlikte geride kalan 10 yılı kendi içlerinde sakin sayılabilecek bir güç ve iktidar mücadelesiyle geçiren Kürtler, şimdi yeni Ortadoğu’da yeni bir rol üstlenmeye hazırlanıyor.

IRAK'IN BİR ARADA KALACAĞINA İNANMIYORUM

Bu yeni dönemin en önemli ipuçlarından biri Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi'ne bağlı peşmergelerin IŞİD’in önünü kesmek ve güvenliği sağlamak gerekçesiyle Kerkük’e girmesi.

Hem Kerkük’teki peşmerge varlığının anlamı hem de Irak’ın geleceği ile ilgili konuşan Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başbakanı Neçirvan Barzani, “Kürdistan peşmerge güçleri asayişi sağlamak için bu bölgelere girdi. Bu ‘Peşmerge fırsatı değerlendirip Kerkük’e girdi’ şeklinde yorumlanmasın. Bizim önceliğimiz bu bölgelerde emniyet ve istikrarın tamamen sağlanmasıdır. Irak’ın artık bir arada kalacağına inanmıyorum” dedi

Al Jazeera Türk'te Gonca Şenay'ın analizine göre, akıllardaki soru tıpkı Neçirvan Barzani’nin dile getirdiği gibi ‘Irak’ın bir arada kalmaması Kürtlerin bağımsız devlet kurmasının yolunu açar mı?’ ve bu sorunun cevabı ‘Evet’ ise beraberinde başka sorular da getiriyor.

Örneğin ‘Ne zaman?’ ve ‘Hangi sınırlar içerisinde?’

KÜRTLER SINIRLARI TARTIŞMIYOR

BDP'nin eski eşbaşkanı, Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk, Irak'taki son gelişmeler üzerine “Ortadoğu bir bataklığa dönüşmüş durumda. Tüm halklar kaybediyor, demokrasi kaybediyor. Kürtlerin bir birlik içinde ulusal bir kongre sonucunda ortak bir strateji izlemeleri hem Kürtlerin hem bölgenin yararınadır.

Kürtler birlikte yaşadıkları halklarla nasıl bir ilişki geliştirecek? Şimdi herkes Kürt siyasetini değerlendiriyor ama burada Kürtlerin dünyaya bir mesaj vermesi lazım. Kürtler arasında bir birlik çıkarsa komşu ülkelerle olan ilişkiler de daha sağlıklı bir şekilde yürür. Eğer herkes kendi bölgesinde Kürtleri kullanırsa bu barışa katkı sunmaz. Bu ulusal kongre barışın önünü açar" yorumunda bulundu. 

Türk’e göre her ne kadar Ortadoğu bir bataklığa dönmüş olsa da bir yandan da yaşananlar bir fırsatı beraberinde getiriyor.

“Kürtlere artık potansiyel bir tehlike gözüyle bakılmaması gereken bir süreçtir bu. Kürtlerin de bu süreçte netleşmesi gerekiyor. Kürtler artık sınırları tartışmıyor, önemli olan halkların mutluluğudur. Böyle bir güven ortamı oluştuğu zaman bu demokrasi için daha güçlü bir imkan olur. Kürtlerin birliği, ulusal kongrede alınacak kararlar demokrasinin kalıcı olması için yeni bir fırsat.

ASIL ÇATIŞMA ŞİMDİ DEĞİL

Kürt siyasetini yakından izleyen, çözüm sürecinde akil adamlar listesinde yer alan Profesör Doktor Mithat Sancar, bundan sonraki süreçte yaşanacak ilk gelişmelerden birinin Kürtler arasında diyaloğun canlanması olacağı görüşünde.

“Şimdi anlaşılıyor ki bir bütün olarak Kürtler ve Kürdistan büyük bir mücadelenin ortasında kalacak, o nedenle birbirlerine karşı sert bir mücadeleyi yürütecek durumları kalmadı. Çünkü artık bu yaşamsal bir mesele haline geldi. Kürtler, ‘Ben artık kendi bölgemde iktidar olayım gerisi beni ilgilendirmez’ diyecek noktada değiller. Çünkü dünyanın büyük aktörlerinin de dahil olduğu amansız bir kapışmanın içindeyiz. Musul’un ele geçirilmesine karşı tüm güçlerin temkinli davranması da esas kapışmanın bir süre sonra gerçekleşeceğine inanılmasından kaynaklanıyor. Daha sert çatışma şimdi değil önümüzdeki aylarda daha görünür hale gelecek. ”

Sancar’a göre bu daha sert çatışmaya karşı Kürtlerin hazırlıklı olmasının yollarından biri daha önce defalarca üzerinde tartışılan ancak görüş ayrılıkları nedeniyle bir türlü toplanamayan ‘Kürt Ulusal Kongresi’ ya da ‘Kürt Konferansı’nın toplanması.

Konferansın toplanmasının önündeki en büyük engel Kürtler arasında kimin nasıl temsil edileceği konusunda görüş birliğine varılamamasıydı. Son olarak Bağımsız Milletvekili Leyla Zana Abdullah Öcalan ve Mesud Barzani arasında mektup trafiğine aracılık yaptı ancak sorunlar aşılamadı ve kongre toplanamadı. Dışarıya yansıyan temel sorunun, Öcalan ile Barzani arasındaki “Kürtlerin lideri kim olacak?”sorununun aşılamadığı yönündeydi. Ancak şimdi kongrenin toplanması için yeniden çağrı yapan isimlerden biri Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk.

KÜRTLER MECBUREN SÜRÜKLENİYOR

“Kongreden sonra Kürtler için ufukta ne görünüyor?” sorusuna ise Sancar yaşananların Kürtleri mecburen bağımsızlığa doğru sürüklediği görüşünde.

“Eğer merkezi hükümet çökerse, anayasa artık kağıt üzerinde kalırsa, Kürtlerin kendilerini yönetecek arayışlara girmeleri ve bağımsızlık dahil tüm seçenekleri değerlendirmeleri kaçınılmaz görünüyor. Kolay bir çözüm, kısa sürede rahatlama beklemek gerçekçi değil. Açıkça konuşulmasa da Kürt çevrelerinin büyük bir kısmında konuşulan seçenekler var. Her biri kendi alanında bağımsız bir devlet haline mi gelecek, özerk mi olacak? Ya da büyük Kürdistan mı kurulacak? Ben iki seçeneği gerçekçi görmüyorum. Ya da bir seçenek daha var. Kürdistan’ı coğrafi olarak bölen sınırlar etkisiz hale gelecek, Lozan kağıt üstünde kalacak ve sınırlar daha büyük bir entegrasyonla aşılacak. Türkiye - Suriye sınırı, Güney Kürdistan sınırı belirsiz olacak. Bence Öcalan’ın nevruz bildirisinde de kastedilen budur. Hatta Davutoğlu’nun ve AKP içindeki Osmanlıcıların da öngördüğü budur. Yeni küçük devletçikler yerine Türkiye ile Kürt bölgeleri arasında AB modelini hatırlatan bütünleşmeler gerçekleşebilir. Bence bu seçeneğe doğru ilerliyoruz.”