BIST 9.058
DOLAR 32,32
EURO 35,11
ALTIN 2.293,10
HABER /  GÜNCEL

IŞİD gelinlerinin gizli dünyası

Suriye'ye giden ya da gitmek isteyen Batılı kadınlarla aylarca yazışan bir serbest gazeteci, deneyimlerini Guardian gazetesine yazdı. Yazarın danıştığı uzmanlar, bu kadınları geçmişte Sovyetlere giden idealistlere benzetiyor.

Abone ol

Şamima Begüm, Amira Abase ve Kadiza Sultana, IŞİD'e katılmak için Şubat ayında İngiltere'den ayrıldılar.


"Karen İstanbul'da bir otel odasında zor bir kararla boğuşuyordu. 3.500 dolara ABD'den Türkiye'ye gidiş-dönüş bileti almıştı ama ülkesine dönmeye niyeti yoktu aslında. Dönüş bileti dikkat çekmemek içindi. Cep telefonu kendisiyle evlenme vaadinde bulunan bir IŞİD militanından gelen mesajlarla doluydu. Ama İstanbul'da otel odasında otururken, birşeylerin pek de doğru olmadığını hissediyordu."

İngiltere'de yayımlanan Guardian gazetesi, "IŞİD'e gelin gitmek isteyen" kadınlarla görüşerek hazırlanan bir haberde, Hrıstiyanken İslam'ı kabul eden Amerikalı Karen gibi genç kızların öyküsünü anlattı.

Yazı, kendisi de İngiltereli bir Müslüman kadın olan, serbest gazeteci Nabeelah Jaffer'in imzasını taşıyor.

Jaffer araştırmasını IŞİD'e katılmış ya da katılmayı isteyen genç kadınlarla sosyal medyada ve şifrelenmiş mesaj uygulamaları üzerinden aylarca sohbet ederek hazırlamış.

Bu kadınlardan biri olan 18 yaşındaki Karen, Uzay Yolu dizisine ve bilgisayar programcılığına ilgi duyan bir Amerikalı genç. 'Müstakbel eşi' Ebu Muhammed ile sosyal medyada tanışmış.

Twitter ve Ask.fm üzerinden başlayan mesajlaşmaları, Kik, Surespot ve Telegram gibi şifreli mesaj platformlarında devam etmiş.

Suriye yollarına düşmeden bir yıl kadar önce, haberleri dinleyip İslam'ı araştırmaya başladıktan sonra Müslüman olmuş. IŞİD'in sahiciliğinin ve Batı'dan tamamen farklı olmalarının kendisine ilham kaynağı olduğunu söylüyor.

Ancak Ebu Muhammed'le yazışmalarında içine ilk şüphe, IŞİD'e katılan başka kadınlarla görüşme isteğine Ebu Muhammed'in cevap vermemesiyle doğmuş.

Karen kuşkularına rağmen, İstanbul'a giden uçağa atlamış. Ebu Muhammed ona İstanbul'dan otobüsle Urfa'ya gitmesini, orada kendisi ya da bir arkadaşı tarafından karşılanacağını bildirmiş.

'IŞİD militanı mı PKK'lı mı?'

Yola çıkacağı gün Ebu Muhammed'den gelen mesajlar bayağı 'müstehcen' hale gelmiş. Bunun doğru olmadığını söyleyince de "Evlenmemize 24 saat kaldı şurada" cevabını almış.

Karen bu sırada bir de Urfa'da PKK tarafından kaçırılan bir kadının öyküsünü duyunca, Ebu Muhammed'in kimliğini sorgulamaya başladığını söylüyor.

Sonunda Ebu Muhammed'in aslında PKK'lı olduğuna kanaat getirmiş ve seyahati iptal etmiş. Karen Ebu Muhammed'e gelin gitmese de, niyet ettiği gibi IŞİD'e katılamadığı için hala suçluluk duyuyor.

'Türkiye sınırından geçmek adrenalin patlaması'

Nabeelah Jaffer, IŞİD'e katılmak için İngiltere'den Türkiye'ye giden 3 Londralı kız gibi Karen'in de orta sınıfın dar gelirli kesiminden bir aileden geldiğini ve düzgün bir eğitim aldığını yazıyor.

"Yazıştığım kadınların hemen hepsi, benim 16 yaşındaki halime benziyordu." diyor Jaffer, "Kimisi sonradan İslam'ı seçmiş, kimisi Müslüman ailelerden gelme, dinlerini ciddiye alan muhafazakar Müslüman kızlardı."

Jaffer bu kızların belirsizlikten nefret ettiklerini, İslam'daki çeşitli gelenekleri ve farklı yorumları incelemektense cihatçıların yayınladığı siyah-beyaz doktrinin onlara hitap ettiğini gözlemlemiş.

Nabeelah Jaffer ile Twitter üzerinden görüşen Umm Umar da Suriye'ye gidip bir IŞİD militanı ile evlenmiş ama dul kalmış.

"Türkiye sınırından Suriye'ye geçmek hayatımda yaptığım en acayip işti" diyor. "Acayip" sözcüğünü iyi, harika manasında kullanıyor.

Nabeelah Jaffer'i de örgüte katılmaya ikna etmek için "Sınırı geçerken imanın tavan yapacak. Büyük bir adrenalin patlaması yaşayacaksın. Hilafet varken İngiltere'de durman günah" diye yazmış.

'Kafirin parası bize helal'

İngiltere'de Bangladeşli bir anne-babanın çocuğu olarak dünyaya gelen Umm Umar, Jaffer ile sosyal medyada mesajlaşmaya başladığında 16 yaşındaymış.

Bir geceyarısı yatağının üzerine bir not bırakıp evini terketmiş. Jaffer'e "Sen de kaç. Alabiliyorsan öğrenci kredisi al. Geri ödemen gerekmez. Kafirin parası bize helal" diye yazmış.

Annesine çok bağlı olmasına rağmen, içinde bulundukları "savaş durumu" yüzünden onları üzmenin de "helal" olduğunu düşünüyor.

Umm Umar da İngiltere'de mutsuz bir çocukluk geçirenlerden. Okulda dövüldüğünü, otobüste üzerine tükürüldüğünü anlatmış.

Jaffar, konuştuğu pekçok kız gibi onun da bir IŞİD savaşçısı ile evliliğinin pragmatik nedenlere dayandığını yazıyor. "Burada mahremsiz bir hayat çok zor olabilir." demiş Umm Umar.

Kendisi gibi Bangladeş kökenli bir İngiltere vatandaşıyla evlendirilmiş. Onun "çok tatlı ve şefkatli" olduğunu ama birkaç ay sonra öldürüldüğünü anlatıyor.

Şimdi eski hayatına göre Suriye'de daha mutlu olduğunu "şehit eşi" olarak saygı gördüğünü söylüyor.

IŞİD'e giden bir başka kadın olan Umm Zehra da Umm Umar'ın durumuna özeniyor: "Şehir karısıysan hiçbir şeye para ödemen gerekmez" diyor. Ama bütün kadınlara bakıldığını ve her ay para verildiğini de ekliyor.

Umm Umar'ın Suriye'ye gitme nedeni, mükemmel bir İslam devletinde yaşama arzusu. Diğer kadınlar gibi İslami bir ütopyadan bahsediyor.

"Gelip burada eğitimine devam edebilirsin, fıkıh öğrenirsin, hadis öğrenirsin, tıp okursun" diyor. Yas dönemi bitince din polisinin kadın kolu el Hansa'daki işine döneceğini söylüyor.

'60'larda Sovyetler'e gidenler gibi'

Londra'daki King's College'dan Dr. Katherine Brown, IŞİD'e katılmak için Suriye'ye giden kadınları 1950 ve 60'lı yıllarda Sovyetler Birliği'ne gidenlere benzetiyor.

"Bunlar çarpışmak değil, Sovyet devletinin yeni yurttaşları olmak istiyorlardı. İlginç olan, bunun mümkün olduğuna inanmaları. IŞİD onlara mükemmel bir dünya vaad ediyor, yalnız biraz çaba göstermeleri gerektiğini söylüyor. "

Brown'a göre bunun ardında da totaliter bir güdü var. Bu kadınlar IŞİD'e katılınca, Brown'ın ifadesiyle "mükemmel insanlar" olacaklarını düşünüyorlar.

Stratejik Diyalog Enstitüsü'nden Melanie Smith ise bu kadınları Batı'daki yaşamlarını bırakmaya iten bazı faktörler de olduğunu belirtiyor. Bunlar genelde yalnızlık ve dışlanma.

IŞİD propagandası da kendini, kendi evinde yabancı hissedenlere yöneliyor. Umm Abbas, "Kendini yalnız ve dışlanmış mı hissediyorsun? Günah işlemeyi bırak" diye bir tweet atmış.

'En zoru kocaya itaat'

İngiltere'deyken depresyonda olduğunu yazan Umm Abbas IŞİD'e katılma yolculuğunu "hayatının en muhteşem deneyimi" olarak anlatıyor.

Sınırı, aralarında yeni doğmuş bir bebeğin de olduğu 10 kişilik bir aileyle birlikte geçmiş.

IŞİD'le yaşamın 'ne kadar harika' olduğunu anlatıyor. Kötü muamele eden bir eşle karşılaşma olasılığına da şöyle cevap veriyor: "En iyi adamlar bu devlette. Şeriat mahkemeleri de sizi şiddete karşı koruyor."

Umm Abbas, buna rağmen "Hayat sizi zor sınavlardan da geçiriyor. En zoru da kocanıza itaat" diyor.

Umm Umar annesini özlüyor. Umm Zehra ise kocasının üzerine kuma almasından korkuyor. Kocası şehit olacak ve cennete gidecek diye hurileri kıskandığını söylüyor.

IŞİD'e katılmak için Suriye'ye giden 500'den fazla Batılı kadın olduğu düşünülüyor. En az bir o kadar da evlerinde bilgisayar başında IŞİD'i destekleyenler var.

'Cihadın suyunu çıkardık'

IŞİD destekçilerinin sanal dünyada kullandıkları 'kodlar' var. Suriye'ye gitmek 'tatile çıkmak', tek parmağını havaya kaldırmak tek Tanrı'yı, IŞİD usülü zafer ve ölüme olan bağlılığı simgeliyor.

Ancak bundan şikayetçi olanlar da var. "Cihadın suyunu çıkardık. Acayip cool bir kulübün üyesi gibi işaret parmağımızı havaya kaldırıyoruz" diyor Umm Gulsum.

O 'gerçek İslamla küffar arasında' küresel bir savaş olduğuna, Müslümanların saflarını tutmaları gerektiğine inanıyor.

Örtülü ve silahlı kadınların fotoğraflarını paylaşıyor, Müslümanların ezildiğine dair haberleri yayınlıyor ve "Bizim de kendimizi savunmaya hakkımız yok mu?" diye soruyor.

Müslümansın ve demokrasiyi mi seviyorsun???

Umm Gulsum, demokrasi ile ütopik halifeliği de zıt kavramlar olarak görüyor. "Allah'ın hukuku oylamaya sunulmaz" diyor.

Şeriatın farklı yorumları olduğunu hatırlatınca "Müslümansın ve demokrasiyi mi seviyorsun???" cevabını gönderiyor.

King's College'dan Profesör Brown bu kadınların 'istedikleri inancı buldukları için kendilerini güçlü hissettiklerini' söylüyor.