BIST 9.530
DOLAR 32,47
EURO 34,83
ALTIN 2.480,29

“İnsan olmak” vasfı ve Hucurat Suresi’nin 9 ilkesi!...

Anlatılanları dinleyip, yaşantıya uygulamamak, bize has olsa gerek!...

GÜNCEL/DİYANET ve CEMAATLER: “Diyanet İşleri Başkanlığı’nın, 'FETÖ' ve IŞİD hakkında 30 kadar cemaat ve tarikatla yaptığı görüşmelerden olumlu sonuçlar çıktı.Belirlenen ilkeler şöyle:

1. Tekfir etmeyeceksin

Sadece kendini hak bilip, kendin gibi inanmayan, kendin gibi düşünmeyen ve kendin gibi yaşamayanları dinden çıkmakla suçlamayacaksın.

2. Ötekileştirmeyeceksin

Kendin gibi inanmayanı ve yaşamayanı ötekileştirmeyeceksin, azınlığa düşürmeyeceksin.

3. İslam'dan ayrılmayacaksın

İslam ilminden ayrılmayacaksın, İslam'ı kendine göre yorumlamayacaksın.

4. Şahıscı olmayacaksın

Şahısları hakikatin yerine ikame edemezsiniz, baki hakikatleri fani şahsiyetler üzerine bina edemezsiniz. Biz irademizi bir faniye teslim edemeyiz.

5. Şiddete karşı duracaksın

Kim olursa olsun şiddete başvurduğu zaman, toplum olarak, millet olarak hepimizi karşısında bulmalı.”(Basından/08.01.2016) 

Gelelim konumuza….

Birlik ve beraberliği sağlamak üzere, uzun zamandır Cuma hutbelerini, Diyanet İşleri Başkanlığı hazırlıyor ve ülkenin her tarafında aynı konu işleniyor. 6 Ocak 2017 de konu Hucurat Suresi idi. Önce kısaca verelim;

“İçinden geçtiğimiz bu zorlu süreçlerde Rabbimizin, Hucurât Suresi’nde, bizlere öğrettiği ahlâki ilkelere ne kadar da muhtacız. Geliniz, bugünkü hutbemizde her biri altın değerindeki bu ahlaki ilkelere hep birlikte kulak verelim:

“İçinden geçtiğimiz bu zorlu süreçlerde Rabbimizin, Hucurât Suresi’nde, bizlere öğrettiği ahlâki ilkelere ne kadar da muhtacız. Geliniz, bugünkü hutbemizde her biri altın değerindeki bu ahlaki ilkelere hep birlikte kulak verelim:

Ahlaki ilke 1:  وآُ يَّ ن َ ب َ “araştırınız “yani فَ ت emridir. Rabbimiz, “Ey iman edenler! Güvenilir olmayan biri size haber getirdiğinde o haberin doğruluğunu iyice araştırın.” buyurmaktadır. Bizlere gelen bir haberi araştırıp soruşturmadan, gerçekliğini tespit etmeden onu doğru kabul etmek bizleri yanlış sonuçlara götürebilir. Böyle bir tutum, istenmeyen durumlara, fitne ve fesada sebebiyet verebilir. Neticede yaptığımıza pişman oluruz.”

 Ahlaki ilke 2: وا ح ِ َ ْصل اَف emriyle ıslah edici olmaktır. İnsanlar arasında yaşanan sorunları çözüme kavuşturmaktır. İfsat edici ve yıkıcı değil, yapıcı ve onarıcı; ayrıştırıcı ve bölücü değil, birleştirici ve bütünleştirici olmaktır. Kin, nefret ve şiddetin karanlıklarına karşı sevgi, muhabbet ve kardeşliğin gücünü el birliğiyle hâkim kılmaktır. Tefrika ve çatışmanın bataklığını hep birlikte kurutmaktır.

Ahlaki ilke 3: وا سطِ َقْ ا َ و yani “adil olunuz” emriyle adaleti yüceltmektir. Hiçbir koşulda hak ve hukuktan, sadakat ve doğruluktan asla ayrılmamaktır.”

Ahlaki ilke 4: ْ َخر َس ي ل ََyani “alay etmeyiniz” emridir. Hiç kimseyi hor ve hakir görmemektir. Âdem ve Havva’nın çocukları olarak aynı özden yaratıldığımızı hiçbir zaman unutmamaktır.

Ahlaki ilke 5:  وآُ ز َلْمِ ََل ت َ و ْ كم َ ْ فس َن emriyle ا birbirimizi karalamaktan kaçınmaktır. Küçük bir işaretle veya ima ile de olsa karşımızdakini rencide etmekten sakınmaktır. İnsan onur ve haysiyetini zedeleyecek her türlü söz, tutum ve davranıştan uzak durmaktır.

Ahlaki ilke 6: بِ َقا ِِبَْلَلْ وا ز َ اب َ ن َ ََل ت َ و yani “Birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayınız. Birbirinize lakap takmayınız” emridir. Zira tıpkı insanın kendisi gibi ismi, şerefi ve itibarı da saygıya layıktır, mükerremdir.”

Ahlaki ilke 7: ِ الظَّن َ ن ِ ا م ً َك۪ثري وا ب ِ ن َ ت ْ اج yani birbirimiz hakkında yerli yersiz zanda bulunmaktan kaçınmaktır. Çünkü insanlar hakkındaki zan, çoğu kez kişiyi yanıltır, günaha sevk eder. Yanlış anlaşılmalara, huzursuzluklara sebebiyet verir.

Ahlaki ilke 8: وا ََل ََتَ َّسس َ و emridir. Yani başkalarının kusurlarını, eksiklerini araştırmaktan sakınmaktır. Başkalarının mahrem hallerini ifşa etmeye kalkışmamaktır. Bize düşen asıl görevin kendi hata ve kusurlarımızı gidermek olduğunu unutmamaktır.

Ahlaki ilke 9: ْ ًضا ع َ ب ْ ْ ض كم ع َ َ ْب ب غْت َ ََل ي َ yani و “Birbirinizin gıybetini yapmayınız. Birbirinizi arkadan çekiştirmeyiniz.” emridir. Zira bize düşen, yokluğunda dahi kardeşimizin hak ve hukukunu gözetmektir. Onun varlığını kendi varlığımız gibi görmektir. Haysiyetini kendi haysiyetimiz bilmektir.”

Geçtiğimiz aylarda;  Dinimizi; tam öğretemiyor, “uygulamaya/hayata” geçiremiyoruz!… başlıklı  bir yazı yazmıştım. (http://www.inter/dinimizi-tam-ogretemiyor-uygulamayahayata-geciremiyoruz-1611420y.htm)  Gerçekten üzerinde durulması gereken bir konu bu, şakası yok, içinde bulunduğumuz ortamda daha da önem kazanıyor…

Kur’an-ı Kerim’de; 114 sure, 6666 ayet ( İbn-i Abbas 6.616, Nafi 6.217, Şeybe 6.214, Mısır âlimleri 6.226,  Zemahşeri, İbn-i Huzeyme, Şeyhulislam İbn-i Kemal ve  Bediüzzaman Said Nursi ise 6.666 âyet olduğunu söyler.), 30 cüz vardır. En uzun sure Bakara Suresi, en kısa  sure Kevser suresidir. Kur’an-ı Kerim; Kadir Gecesi’nde Nur dağı Hira mağarasında, Alak suresi 5 ayeti ile indirilmiştir. 

Hucurat suresinde, insanlar için o kadar güzel yönlendirme ve bilgi var ki, “insan olmanın” tüm vasıflarını söylenmiş o kadar açık bir şekilde anlatılmış ki;  iyi araştır, yıkıcı olma yapıcı ol, alaycı olma, yersiz suçlama yapma,kimseyi hor görme, dedikodu yapma… Daha ne olsun!!!

Bu ilkeler hayata uygulasa, “iyi bir insan olmanın” yolları  aralanmış/bulunmuş olur…

Her Cuma Namazı’nda, her Ramazan  Teravih  Namazı’nda ayet ve sureler anlatılıyor/açıklanıyor/yorumlanıyor.. Kadınlar ev toplantıları yapıyor, insanlar kafalarını sallayarak –yeni onaylayarak- dinliyor…Demek ki anlaşılıyor!…

Eeeee, ülkemizin içinde bulunduğu durum ne?

Sakın günlük siyasete bağlamayalım, çünkü, kendimi bildim bileli böyle ve artarak devam ediyor…

Onun için bir kez daha soruyorum:

 İnsanlar neden birbiriyle kırgın?

Akrabalar, neden birbiriyle konuşmuyor?

Akrabalar/kardeşler, neden küs?

Komşular, neden  Allah’ın selamını birbirinden esirgiyor?

Dedikodu, alay, hor görme neden çok fazla?

Bilime/sanata/araştırmaya, neden önem verilmiyor?

Bu eksikleri gidermek ve yazılanları hayata geçirmek için, uygulamada görmek için; kime/kimlere/hangi kurumlara görev düşüyor?

Ben biliyor gibiyim de, sizde mi aynı şeyi düşünüyorsunuz acaba?!....Bakın “……Vefat eden eski İran Cumhurbaşkanlarından Haşim Rafsancani;Birbirinizle çekişmeyin. Yoksa gücünüz gider” (Enfal Suresi 46) ayetine işaret ederek tarihî bir özeleştiride bulunmuş; “Biz Şiiler bu uyarıyı görmezden gelerek, İkinci Halife Ömer başta olmak üzere Sahabeye lânetle Şii-Sünni ihtilaflarını arttırdık. Bazılarının ibadet maksadıyla katıldığı lanet törenleri düzenlemek, Müslümanlar arasında ihtilaf ve ayrılıklara sebep oldu; El-Kaide, IŞİD ve Taliban gibi örgütlere zemin hazırladı’  demişti…..”

Kafayı kuma gömmenin yararı yok zararı var;  makamlar yan gelip yatma yerleri değil…

Bu ülke hizmet bekliyor…

“Ortam öyle değil, kötüler kazanıyor, biz eziliyoruz” demeyin, sadece Müslümanım demekle de iş bitmiyor;  bir yerden başlamak, içten/manen huzurlu olmanın tadını almak lazım….

Gelecek yazı: Yüksek Lisans ve Dr./San.Yet. kriterlerinde ne değişti?...

Dr. Ali Bardakoğlu ve “İslam Işığında Müslümanlığımızla Yüzleşme”

 “İslam ile Müslümanlık aynı şey değildir. Müslümanlar 14 asırdır tarih sahnesindeler ve farklı coğrafyalarda farklı Müslümanlık tarzları ortaya çıktı. Kendi kavgalarımızın, zaaflarımızın, tarihi ve sosyal şartların yol açtığı sıkıntılar vardır. Bu yüzden Müslümanlığımızın sürekli İslam ışığında gözden geçirmek ve yüzleşmek zorundayız……Batılıların da bizim de görme biçimimizde biraz yanlılık var. İslam tarihinde bilimde, teknolojide, bilgi üretiminde başarılı olunan altın dönemler var. Ama bugün İslam dünyasında şiddetin, terörün, nefretin olduğu doğrudur. Bununla yüzleşmemiz gerekiyor. Kadın hakları, kız çocuklarına ayrımcılık, eğitim, sağlık, çevre gibi temel açılardan gerideyiz. Mesela milli gelirlerin İslam ülkelerindeki dağılımı ve sosyal adalet konusu... İslam adaletten çok söz eder, fakirin yanında olmaya teşvik eder ama bugün İslam dün-yasında insan değeri çok aşağılarda…..Toplumun sosyal, ekonomik ve siyasal hayatında çok büyük çatlaklar, zaaf noktaları varsa ve fırsat eşitliği yoksa, insanlar tüm sorunlarını dini alana taşıyıp, öfke ve kavgalarını din üzerine yapabiliyor-lar. Bir toplumda milli gelir, yer altı kaynakları yöneticilerin tekelinde oluyor da halkın % 95'i fakirlik sınırının altında yaşıyorsa ve o insanların ortak değeri Müslümanlıksa elbette bu insanlar tepkisini din üzerinden ifade edecektir. Sorunlar giderilmeden "İslam barış dinidir" demeniz karın doyurmaz. Zemin çok kötüyse dinin yapacağı katkı sınırlıdır…..Mevcut klasik din anlayışını koruduğu-muz sürece Batı tipi özgürlük anlayışının yerleşmesi çok zor. Abbasi döneminde olmuşmuş biat kültürü varken günümüzdeki vatandaşlık, insan hakkı ve özgürlük kavramlarını yeşertmek zor. Müslümanlar çevre sorunlarına uzun süre yabancı kaldı, kadın haklarını çok zor kabul-lendi, temel hak ve özgürlükler ve ötekinin dini inancı konusunda hala tereddüt yaşıyor. Bütün hakları konuşmamız gerekiyor. Kimi İslam ülkelerinde nüfusun % 90'ı açlık sınırında yaşarken, kimileri parayı nereye harcayacaklarını bilemiyor. İslam dünyası bunları konuşmaya başladığı vakit canı acıyacak ve sorumluluklar gelecek. Paylaşmayı öğrenecek. Fakat sorumluluktan kaçmak için bunlarla yüzleşmiyor….. Allah'ın haram dediği haramdır. Haram demediği helaldir. Kimsenin günah ve haram üretme hakkı yoktur. Maalesef din adamları "Benim yorumum" demiyor da "İslam'a göre", "Allah'a göre" diyor. Bunu dinleyen gariban vatandaş birden fazla İslam'la karşı karşıya kalıyor. Birinin başında fes diğerinin yüzünde sakal var. Kılık kıyafetine mi bakacaksın? Dediğine mi bakacaksın? Allah'ın haram kıldıkları bellidir. Bunu anlayabilselerdi yaşam tarzlarına müdahale etmezlerdi, farklı görüşlere tahammül ederlerdi." 

AKADEMİSYENLERE MÜZEKART %50 İNDİRİMLİ…

“Milli Eğitim Bakanı Sn.Nabi Avcı’nın talimatıyla hayata geçirilen uygulamayla, tarih, sanat ve kültür meraklılarına birçok avantaj sunan “Müzekart” indiriminden artık öğretmen ve 18 yaş üstü öğrencilerin yanı sıra Yükseköğretim Kurumuna bağlı üniversitelerde görevli öğretim üyeleri de indirimli faydalanabilecek. Akademisyenler, yüzde 50 indirimli alacakları “Müzekart” ile diledikleri kadar müze ve ören yerini ziyaret ederek, tarihte yolculuğa çıkabilecek.