BIST 9.056
DOLAR 32,32
EURO 35,12
ALTIN 2.301,84

İnşaat Ya Resulallah!

Kabe'nin 2035 yılındaki halini gördüğümde içim acıdı ve sadece bakakaldım. Normal şartlarda bu fotoğrafın Kabe'nin gelecekteki hali olduğunu okumasam, Newyork'a rakip bir şehir kurulduğunu ya da muhteşem bir uzay şehri inşa edileceğini düşünebilirdim.

"Bir zamanlar İbrahim, İsmail ile beraber Beytullah'ın temellerini yükseltiyor, (şöyle diyorlardı:) Ey Rabbimiz! Bizden bunu kabul buyur; şüphesiz sen işitensin, bilensin." Bakara (127)

Ve insanlık bir zamanlar Hz. İbrahim ve Hz. İsmail'in temellerini yükselttiği Kabe'yi, temellerini yükselttiği gökdelenlerle görünmez kılar... 

Kabe'nin 2035 yılındaki halini gördüğümde içim acıdı ve sadece bakakaldım.

Normal şartlarda bu fotoğrafın Kabe'nin gelecekteki hali olduğunu okumasam, Newyork'a rakip bir şehir kurulduğunu ya da muhteşem bir uzay şehri inşa edileceğini düşünebilirdim. Ama ne yazık ki ikisi de değildi.

"Allah'ın evi" dediğimiz, kıblemiz, aşkın incisi Kabe...

Bu fotoğrafta dünyanın her yerinden milyonlarca müslümanın Allah'ın huzura ermek için yöneldiği kıbleden başka her şey görünüyor. 

Bu fotoğraf, Mekke'yi fethederken bile mütevaziliğinden taviz vermeyen bir Peygamberin, ahir zaman ümmetinin geldiği son noktayı gözler önüne seriyor. 

Bu fotoğraf, Kabe'yi değil ama hayat gayesinin kulluk olduğunu unutanların, neyi gaye edindiklerini resmediyor. 

Hazreti Muhammed (s.a.v.) Kabe'yi fethettiğinde etrafındaki ve içindeki putları bir bir yıkmıştı. Kabe putlardan temizlendi ama insanlar içlerindeki putları temizleyemedi.

Şimdi bu fotoğraf, Kabe'yi bir nokta gibi ortada bırakan, büyük ve gösterişli binalarıyla insanlığın içindeki kibir ve gösteriş putlarının Kabe'yi yeniden nasıl da çevrelediğini gösteriyor. 

Özellikle Hac zamanları Kabe'nin etrafında o gösterişten uzak, zenginiyle fakiriyle herkesin eşitlendiği tavaf haline inat olsun diye yapılmış sanki. 

Hacıların "Lebbeyk" sesleri arşda yankılanırken " İnne'l-hamde ve'n-ni'mete leke ve'l-mülk (Hamd senin, nimet senin, mülk de senindir)" haykırışları göğü yararken, "mülk benimdir" diye bağıran bu devasa binalardan hiç mi utanmayacaklar acaba?

Yazık, gerçekten de çok yazık...




Sanırım, Kabe'nin anlamından ne kadar uzaklaşabiliriz diye düşünmüşler ve onu beton yığınlarının içine hapseden bu projeyi öyle çizmişler. Maneviyattan koptuğu ölçüde maddenin göklere çıkarıldığı bu "çevre düzenlemesi" bir utanç tablosudur. 

Osmanlı zamanında da öncesinde de Kabe'de onarım ve çevresinde çeşitli düzenlemeler yapılmış. Bunlar yapılırken de Kabe'nin anlam ve önemine saygıda kusur edilmemeye özen gösterilmiş.

OSMANLI'NIN KABE HASSASİYETİ

1590 yılından geçen seneye kadar Kabe'nin etrafını saran Osmanlı revakları yapılırken de bu hassasiyet gözetilerek yapıldı. (Osmanlı mirası olan bu revaklar geçen sene kaldırıldı. Suud Kralı tarafından önce yıkılması düşünülen revaklar, Recep Tayyip Erdoğan'ın devreye girmesiyle yıkılmadan kaldırılmış, bir kısmının düzenleme bittikten sonra tekrar kullanılmasına karar verilmiştir.)

Sadece revaklar açısından değil Kabe'nin etrafında ondan daha yüksek hiç bir binanın ve evin olmaması konusunda da titizlik göstermiştir Osmanlı. 600 yıl dünyaya hükmetmiş bir imparatorluğun konu Kabe olunca gösterdiği bu hassasiyet keşke Suud Kralına biraz ilham verebilseydi. 

Bütün bunların yanından Suudi Arabistan'a bu kadar kızıyoruz ama "Kabe şimdi bizim topraklarımızda olsaydı durum farklı mı olurdu?" sorusuna inanın üzülerek "kesinlikle hayır" diyemiyorum.

Ecdadın emaneti İstanbul'un o muhteşem silüetini bu kadar kısa sürede tarumar etmeyi başardıklarına göre...  İstanbul'un özellikle son 10 yıldaki haline bakınca "rezidans" hastalığının tedavisinin olmadığına kanaat getirdim. 

Evliya Çelebi'nin birgün " Şefaat Ya Resullallah" diyeceği yerde dilinin sürçtüğü ve "seyahat Ya Resulallah" dediği nükteli bir şekilde rivayet edilir.

Galiba bazıları da "İnşaat Ya Resulallah" deyiverdi.