İnşaat Ya Resulallah!
Kabe'nin 2035 yılındaki halini gördüğümde içim acıdı ve sadece bakakaldım. Normal şartlarda bu fotoğrafın Kabe'nin gelecekteki hali olduğunu okumasam, Newyork'a rakip bir şehir kurulduğunu ya da muhteşem bir uzay şehri inşa edileceğini düşünebilirdim.
"Bir zamanlar İbrahim, İsmail ile
beraber Beytullah'ın temellerini yükseltiyor, (şöyle diyorlardı:)
Ey Rabbimiz! Bizden bunu kabul buyur; şüphesiz sen işitensin,
bilensin." Bakara (127)
Ve insanlık bir zamanlar Hz. İbrahim ve Hz.
İsmail'in temellerini yükselttiği Kabe'yi, temellerini yükselttiği
gökdelenlerle görünmez kılar...
Kabe'nin 2035 yılındaki halini gördüğümde
içim acıdı ve sadece bakakaldım.
Normal şartlarda bu fotoğrafın Kabe'nin
gelecekteki hali olduğunu okumasam, Newyork'a rakip bir şehir
kurulduğunu ya da muhteşem bir uzay şehri inşa edileceğini
düşünebilirdim. Ama ne yazık ki ikisi de değildi.
"Allah'ın evi" dediğimiz, kıblemiz, aşkın
incisi Kabe...
Bu fotoğrafta dünyanın her yerinden milyonlarca
müslümanın Allah'ın huzura ermek için yöneldiği kıbleden başka her
şey görünüyor.
Bu fotoğraf, Mekke'yi fethederken bile
mütevaziliğinden taviz vermeyen bir Peygamberin, ahir zaman
ümmetinin geldiği son noktayı gözler önüne
seriyor.
Bu fotoğraf, Kabe'yi değil ama hayat gayesinin
kulluk olduğunu unutanların, neyi gaye edindiklerini
resmediyor.
Hazreti Muhammed (s.a.v.) Kabe'yi
fethettiğinde etrafındaki ve içindeki putları bir bir
yıkmıştı. Kabe putlardan temizlendi ama insanlar
içlerindeki putları temizleyemedi.
Şimdi bu fotoğraf, Kabe'yi bir nokta gibi ortada
bırakan, büyük ve gösterişli binalarıyla insanlığın
içindeki kibir ve gösteriş putlarının Kabe'yi yeniden nasıl da
çevrelediğini gösteriyor.
Özellikle Hac zamanları Kabe'nin etrafında o
gösterişten uzak, zenginiyle fakiriyle herkesin eşitlendiği tavaf
haline inat olsun diye yapılmış sanki.
Hacıların "Lebbeyk" sesleri arşda
yankılanırken " İnne'l-hamde ve'n-ni'mete leke ve'l-mülk
(Hamd senin, nimet senin, mülk de senindir)" haykırışları
göğü yararken, "mülk benimdir" diye bağıran bu
devasa binalardan hiç mi utanmayacaklar acaba?
Yazık, gerçekten de çok yazık...
Sanırım, Kabe'nin anlamından ne kadar
uzaklaşabiliriz diye düşünmüşler ve onu beton yığınlarının içine
hapseden bu projeyi öyle çizmişler. Maneviyattan koptuğu
ölçüde maddenin göklere çıkarıldığı bu "çevre düzenlemesi" bir
utanç tablosudur.
Osmanlı zamanında da öncesinde de Kabe'de onarım
ve çevresinde çeşitli düzenlemeler yapılmış. Bunlar yapılırken de
Kabe'nin anlam ve önemine saygıda kusur edilmemeye özen
gösterilmiş.
OSMANLI'NIN KABE
HASSASİYETİ
1590 yılından geçen seneye kadar Kabe'nin
etrafını saran Osmanlı revakları yapılırken de bu hassasiyet
gözetilerek yapıldı. (Osmanlı mirası olan bu revaklar
geçen sene kaldırıldı. Suud Kralı tarafından önce yıkılması
düşünülen revaklar, Recep Tayyip Erdoğan'ın devreye girmesiyle
yıkılmadan kaldırılmış, bir kısmının düzenleme bittikten sonra
tekrar kullanılmasına karar verilmiştir.)
Sadece revaklar açısından değil Kabe'nin etrafında
ondan daha yüksek hiç bir binanın ve evin olmaması konusunda da
titizlik göstermiştir Osmanlı. 600 yıl dünyaya hükmetmiş
bir imparatorluğun konu Kabe olunca gösterdiği bu hassasiyet keşke
Suud Kralına biraz ilham
verebilseydi.
Bütün bunların yanından Suudi
Arabistan'a bu kadar kızıyoruz ama "Kabe şimdi bizim
topraklarımızda olsaydı durum farklı mı olurdu?" sorusuna
inanın üzülerek "kesinlikle hayır" diyemiyorum.
Ecdadın emaneti İstanbul'un o muhteşem silüetini bu kadar
kısa sürede tarumar etmeyi başardıklarına göre...
İstanbul'un özellikle son 10 yıldaki haline bakınca
"rezidans" hastalığının tedavisinin olmadığına kanaat
getirdim.
Evliya Çelebi'nin birgün " Şefaat Ya Resullallah"
diyeceği yerde dilinin sürçtüğü ve "seyahat Ya
Resulallah" dediği nükteli bir şekilde rivayet edilir.
Galiba bazıları da "İnşaat Ya Resulallah"
deyiverdi.