BIST 9.080
DOLAR 32,33
EURO 35,10
ALTIN 2.305,44
HABER /  POLİTİKA  /  AK PARTİ

Hükümet 2004'te askeri neden dinlemedi Akdoğan yanıt verdi

AK Parti Ankara Milletvekili Yalçın Akdoğan, bugünkü köşesinde Hilmi Özkök'ün '2004'te hükümete söyledik bir şey yapmadılar' iddiasına yanıt verdi.

Abone ol

AK Parti'nin o dönem irtica bahanesiyle devrilmeye çalışıldığını söyleyen Akdoğan, "AK Parti’nin muhafazakâr camiaya savaş açmak anlamına gelecek ve 28 Şubat MGK’sının sonuçlarını andıracak şekilde hareket etmesi bir intihar olurdu." diye yazdı.

Eski Başbakan yardımcılarından AK Parti Ankara Milletvekili Yalçın Akdoğan, "2004 MGK’sı ve FETÖ ile mücadele" başlıklı yazısında AK Parti'ye yönelik eleştirilere cevap verdi.

Darbe araştırma komisyonuna ifade veren Genelkurmay eski başkanlarından Hilmi Özkök'ün açıklamaları polemik konusu olmuştu.

2004'teki MGK kararını hatırlatan Özkök, “Hükümeti kesin olarak bilgilendirdik. Dedik ki durum iyi değil. Gerekli bir icra planı yapılsın bu iş takip edilsin dedik. Sonra biz de ne yapılıyor diye izledik. Fakat fazla bir şey yapıldığını da göremedik" diye konuşmuştu.

İşte bu suçlamalara bir dönem Erdoğan'ın en yakınındaki isimlerden Akdoğan Star gazetesindeki köşesinde yanıt verdi. İşte o yazıdan bir bölüm:

Taraf gazetesinin 17 Aralık’tan (2013) üç hafta önce darbe girişimine zemin hazırlamak ve cemaatleri hükümete karşı kışkırtmak için gündeme getirdiği ‘Gülen’i ve cemaatleri bitirme planı’ doğru şekilde anlaşılmalıdır. 2004 MGK’sında alınan kararlarla tüm dini grupların dinlendiği, fişlendiği, takibata uğradığı, Başbakanlık Takip Kurulu tarafından 28 Şubatvari işlemlere tabi tutulduğu iddia ediliyordu. Hükümet FETÖ’nün giriştiği bu kara kampanyaya karşı kendisini savunmuş (‘yok hükmündedir’ sözüm gibi) ve bu tür haksızlıklara girişmediğini söylemiştir.

CASUSLUK ŞEBEKESİ İSE DİNDAR KESİM KARIŞTIRILMAMALI

Aynı Taraf gazetesi 2009’da ‘İrtica ile mücadele eylem planı’ yayınlayarak askerin hükümeti bitirmeye yönelik çalışmalar içinde olduğunu yazıyordu. Bu da başka türlü bir manipülasyondu.

AK Parti’nin ilk döneminde irtica yaygarasıyla etkisizleştirilmeye çalışılan hükümetti ve AK Parti’nin muhafazakâr camiaya savaş açmak anlamına gelecek ve 28 Şubat MGK’sının sonuçlarını andıracak şekilde hareket etmesi bir intihar olurdu. Cuntacı casusluk şebekesi FETÖ’yle mücadele ile dindar kesimle mücadele birbirine karıştırılmamalıydı. FETÖ’cülerin dindar diye değil casus, darbeci, örgütçü diye kodlanması mücadeleyi doğru zemine taşırdı.

TSK'DAKİ FETÖ ISKALANDI

O dönemin asker aklı toplumdaki irticayı gündeme getirmekten kendi içine yönelik yapması gerekenleri layıkıyla yapamamıştır. Her YAŞ’ta hangi imam hatipte başörtülü kız çocuğu var, nerede Kur’an Kursu açılmış gibi konuları gündeme getirenler TSK’daki FETÖ’yü ıskalamıştır.

Başbakan ve Savunma Bakanı’nın iki kişi olarak azınlıkta olduğu ve teknik hazırlığın askerlerce yapıldığı YAŞ’larda acaba çoğunlukta olanlar niçin istedikleri temizliği yapamamışlardır?

Ordu içinde namaz kılanları büyük suç işliyormuş gibi hedefe koyanlar, bu casusluk ve ihanet şebekesini nasıl es geçmişlerdir?

BAŞBUĞ'UN SÖZLERİ

İlker Başbuğ’un dediği gibi Erdoğan bu örgütle neredeyse tek başına mücadele ederken, milli güvenlik sorunu denmesine rağmen bir kısım kurumlar niçin topyekün mücadelede aktif rol oynamamıştır?

Erdoğan’ın her çıkışında “delil isteriz” diye ipe un serenler bu habis yapıyı görememişler midir?

Geçmişe yönelik değerlendirmelerde konuları bağlamından koparırsak haksızlık yaparız. Artık topu sağa sola atmanın değil bir bütün olarak mücadele etmenin zamanıdır.