Hollywood müdafaa cephesi
Böyle bir utancı bile gurur vesilesi gibi pazarlayan devletçilik anlayışıyla, Türkiye'deki sinema sektörünü kıyaslayınca karşıma çıkan filmler pek iç açıcı gelmedi.
Hawaii adalarında bulunan İnci Limanı, ABD donanmasının ve
uçaklarının büyük kısmının orda bulunduğu bir anda; dünya
ekonomisinde söz sahibi olmak isteyen fakat Amerika tarafından
ambargolarla pasifize edilmeye çalışılan Japonya'ya ait savaş
uçakları tarafından 6 Aralık 1941 sabahı gafil bi anda hava
saldırısına uğramış, donanmanın bel kemiği diyebileceğimiz 12 savaş
gemisi ağır hasar almış ya da batmış, 188 uçak kullanılmaz hale
gelmiş, binlerce kişi ölmüş bir o kadarı da yaralanmış, sonucunda
Amerikan donanması yıllarca geriye gitmiş ve Japonya'ya savaş ilan
etmiştir.
İşte bu saldırının intikamını bugünün tarihiyle 6 Ağustos 1945'te
en insanlık dışı bir şekilde; Hiroşima'ya üç gün sonra da
Nagazaki'ye atom bombası atarak almıştır. Yüzbinlerce sivilin
ölmesine ve yıllarca sürecek radyoaktif izler bırakmasına sebep
olan bu saldırı, ileriki zamanlar için Amerika'nın savaş ahlakına
bir örnek teşkil edecektir.
İşin en ilginç yanlarından biri de, Amerika'nın her hatasını
meşrulaştırma mekanizması gibi çalışan Hollywood, İnci Körfezindeki
olayı en dramatik ve pahalı bir şekilde beyaz perdeye
"Pearl Harbor" isimli muhteşem bir yapımla
taşımıştır. Filmi izleyenlerin son sahnede "Japonya bunu
haketmiş" demesine vesile olma çabası ise Abd film
sektörünün devletine koşulsuz bağlılığı bakımından hayret
verici.
Böyle bir utancı bile gurur vesilesi gibi pazarlayan devletçilik
anlayışıyla, Türkiye'deki sinema sektörünü kıyaslayınca karşıma
çıkan filmler pek iç açıcı gelmedi. Bizim sanatçılarımız genellikle
asıl şovu devlete karşı eylem ve söylemleriyle icra ediyorlar.
Siyasilerimiz bile sırf muhalefet etmek amacıyla, tarihi
başarılarımızı ve değerlerimizi konu alan dizileri hedef tahtasına
koyup, kanalı kapatmayı seçim vaadi yapacak düzeyde bir politika
izliyorlar. Halk "imkansız aşk ve aldatma" konulu dizilerle
meşgul edilsin, uyuşturulsun, önlerine koyduğumuz kahramanları
koşulsuz sevsin, diğerlerinden nefret etsin istiyorlar.
Osmanlı'nın ikinci halifesi olan mübarek Sultan Süleyman Han
hazretlerini bir cinsel figür olarak sahneye koymalarının da amacı
tam olarak buydu.
Devlet karşıtı gösterilerde sembolikleşen teröristler yerine,
kahraman ecdadımızı seven, halka öfke ve nefret yerine, milli coşku
ve kardeşlik aşılayan eserler meydana getiren, koşulsuz
desteklemese de, oy vermese de devletini seven sanatçıların
yetişmesi, Pearl Harbor örneğinde olduğu gibi, dünyada Türk namının
farklı mecralarda da, bizim öngördüğümüz şekilde tanınmasına vesile
olacaktır. Üstelik biz tarihinde aklanmaya ihtiyaç
duyulacak atom bombası,toplama kampları,soykırımlar,gaz odaları vs
olmayan bir imparatorluğun evlatlarıyız.
Batının bizi tanıtılmamızı istediği şekilde tanınmamızın sağcı ya
da solcu kimseye bir faydası olmadığını algılayamıyoruz. Avrupa
medeniyeti yüzyıllardır insanların sırtını sıvazlayarak kendi
devletlerine karşı kışkırtıp kullanıyor. Kendi sinemasında sanat
camiası, kendi devletini halkını karalıyor.
Biz de buna karşılık elimizdeki bu gücü, devletimiz ve milletimiz
lehinde kullanacak gerçek vatan sevdalılarına tevdi etmeliyiz.
Görsel hafızanın kalıcılığını, özellikle sinema sektörünü,
gerçek şanlı tarihimizi anlatan, Hollywood düzeyinde pahalı filmler
yaparak sonuna kadar kullanmalıyız.