BIST 9.693
DOLAR 32,50
EURO 34,69
ALTIN 2.499,53

Her şey o kadar hızlıydı ki!

Saatte altmış kilometre gidiyordu otobüs. Sakin, acelesi olmayan bir kuğu gibi. Hafif hafif sallanıyordu oturduğumuz koltuklar. Hani neredeyse ana kucağı gibi. Başlarda yeşilliklere, geçip giden ağaçlara, köylere takılıyordu gözlerimiz. Sonra yavaş yavaş

 

Saatte altmış kilometre gidiyordu otobüs. Sakin, acelesi olmayan bir kuğu gibi. Hafif hafif sallanıyordu oturduğumuz koltuklar. Hani neredeyse ana kucağı gibi. Başlarda yeşilliklere, geçip giden ağaçlara, köylere takılıyordu gözlerimiz. Sonra yavaş yavaş teslim oluyorduk tadı damağımızda kalan yol uykularına.

Her iki saatte bir mola veriyorduk. Etrafı yeşilliklerle kaplı dinlenme tesislerinin tadı kaçmış zift gibi çayları sürülüyordu önümüze. Yine de içiyorduk yolun verdiği keyifle.

Yol, hareket demekti. Yol vuslat. Yol bereket. Yol, dökmek demekti içimizde birikenleri kentler boyu. Yenilenmek. Yenilemek. Yenmek demekti bize dayatılanları. Alıp başını gidebilmekti, özgürlük demekti.

Uçaklar girdi sonra hayatımıza. Uçak hızında yaşamlar. Beş dakika önce patlayan bombada kopan ayağın acısı eskidi. Şu an ölenlere odaklanamadık. Yaşayanlara sevinemedik. Ardıl acılar yorgunu oldu yüreğimiz.

Kendimizi teknolojiye verdik. Sanal sevinçler icat ettik. Sanal evler. Sanal arabalar. Sanal çiftlikler. Meyveler yetiştirdik yiyemedik. Yine de sepetledik birer birer. Olmayanın sahibi olmaktan mutlu olduk.

Durmadan modası değişti ülkelerin, kentlerin, evlerin. Dün giydiğimizi, bugün giyemedik. Alışveriş merkezlerini hıncahınç doldurduk. Ceplerimizi boşalttık. Elektronik dikdörtgenler yetişti imdadımıza. Ömrümüzü taksitlere böldük. Kafeler, restoranlar, ayaküstü tıkınma yerleriyle kuşatıldık. Harcadık, yorulduk, acıktık. Yedik, içtik, harcadık, yorulduk. Neden bu döngünün içerisindeyiz bir türlü bilemedik.

Şipşak aşklar düştü payımıza, şipşak fotoğraflar gibi. Kafalarımızı yan yana getirip ilk gördüğümüz makineye gülümsedik ve astık sanal sokaklarımıza. Eşe dosta bir güzel hava attık. Döviz kurları gibi durmaksızın değişti ilişkilerimiz. Her gün ilişkisi var, ilişkisi yok yaptık. Bir gözümüz hep komşunun bahçesinde oldu, çünkü kalbimizdekine güvenemedik.

Sevgili yaptık. Kariyer yaptık. Ev aldık. Araba aldık. Yetmedi yazlık aldık, ama mutluluk alamadık. İçimizde büyüyen bir boşluk, canımızı serinletecek bir gölge bulamadık. Dışımız rengârenk, içimiz griye teslim. Karanlığa alışamadık. Yol boyu kafeler yetişti imdadımıza. Yirmi dört saat açık alışveriş merkezleri. Yalnızlığımızı, yalnızlıklarla kuşattık.

Her şey o kadar hızlıydı ki, ne yolun tadına varabildik ne yolculuğun. Şipşak bir resim gibiydi hayat, hazırlıksız çekilmiş bir fotoğraf gibi bakakaldık!