BIST 9.525
DOLAR 32,56
EURO 34,66
ALTIN 2.509,92

Her “H.D” bir Uludere’dir

Aslında bugün yeni yıla dair  bir pazar yazısı yazıp sizlerle paylaşmak istiyordum.

Fakat,

15 yaşındaki küçük Hasret (medyadaki adıyla H.D) konusunu bir türlü kapatasım gelmiyor.

Kapatamıyorum…

Cenazesi, on gündür Batman Devlet Hastanesi morgundaydı. Beş gün daha ailenin teslim almaması halinde Kimsesizler Mezarlığına defnedilecekti.

Sahipsiz öldü, en azından “ölümü” sahipsiz kalsın istemiyorum.

Çünkü o, ne yazık ki yok yere kaybettiğimiz ne ilk ne de son Hasret olacak…

Bu nedenle sormak istediğim bir soru var:

13 yaşında evlendirilip, 15 yaşında eşinden kaçıp baba evine sığınan ve kuzenleri tarafından tecavüz edilip, sonra da karnındaki 4 aylık bebeğiyle aile fertlerince öldürülen Hasretler kime emanet bizim ülkemizde?

Cenazede BDP neredeydi mesela?

“Ben doğudaki Kürtlerin temsilcisiyim” diyen BDP, Hasret’in temsilcisi değil mi?

Hasret de Kürt değil mi?

Sahip çıkılması için illa dağda ölmesi ya da Uludere’de devletin üzerlerine bomba yağdırdığı 34 vatandaşımızdan birisi mi olması gerekiyordu?

Öyleyse cenazede neden Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı, BDP Batman - Diyarbakır İl Başkanları yoktu?

Ya AK Parti vekilleri, il başkanları…

Eğer “Her kürtaj bir Uludere” ise; doğmuş, büyümüş, kocaman genç bir kız olmuş Hasret’in, ailesi tarafından “aldırılması” da bir Uludere değil midir?

Hal böyleyken, neredeydiler?

CHP zaten bu filmde “yokluğu” oynuyor. Kayıp...

Fatma Şahin “Batman Valisiyle konuştum, ceset aile tarafından sahiplenilmez ise devlet olarak sahip çıkacağız” demişti, Batman Belediye Başkan Yardımcısı ve Selis Kadın Danışma Merkezi Başkanı Gülistan Akel’de benzer bir açıklamada bulunmuştu.

Fakat cenazede birkaç STK temsilcisi ile birlikte sadece yirmi kadar kadın eşlik etti Hasret’e.

Sahipsizlik akıyordu tabutundan.

Hasret kadar bir de annesinin yaşadığı dram vardı orada.

Hem de kızının tecavüze uğrayıp öldürüldüğünü bilen ve buna rağmen ailedeki erkeklerin zorlamasıyla kızının cesedini bile gidip hastaneden alamayan bir annenin dramı…

Şimdi onun yaşadıklarını da ekledikten sonra düşünüp bir kez daha hesaplayın bu hikayede “kaç kadın cinayeti” var diye.

Anlayacağınız birileri 2013’e, yeni yıla girmeden çoktan kendi Maya takvimlerindeki 21 Aralık kıyametlerini yaşamışlar bile.

Türkiye’nin içinde ama insanlığın dışındaki bir zamanda kıyamet çoktan kopmuş.

Yani işin özü;  küçük Hasret, yaşamaya, sevilmeye, büyümeye “hasret” kalarak göçtü bu diyarlardan.

İçimden Fuzuli’nin “söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil” mısraları geçiyor,

Ama başka Hasret’ler ziyan olmasın diye susmak yerine, kulaktan kulağa, gönülden gönle bu hikayeyi anlatmaktan başka çaremiz yok.