BIST 8.976
DOLAR 32,33
EURO 35,05
ALTIN 2.283,62
HABER /  POLİTİKA  /  HDP

HDP'den Suriye krizi için model önerisi!

HDP Grup Başkan Vekili İdris Baluken, AK Parti'nin ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Suriye poltikasını eleştirdi ve HDP penceresinden görünenleri anlattı.

Abone ol

NESRİN YILMAZ
İNTERNETHABER-ANKARA

Suriye'de devlet kurmaya çalışan bir yapı olmadığını söyleyen Baluken, Suriye için en güzel modelin "Demokratik Suriye Cumhuriyeti" modeli olduğunu, bütün halkların halk olmaktan kaynaklı taleplerinin Anayasal güvence altına alındığı bir modelden geçtiğini düşündüklerini söyledi.

"Yandaş medya, hükümetin niyetini teşhir etti" diyen Baluken ayrıca, "AKP hükümeti IŞİD'le mücadele etmek istiyorsa, önce IŞİD'e verdiği desteği kesmeli" dedi.

SURİYE'DE BİR DEVLET Mİ KURULMAYA ÇALIŞILIYOR?

İFLASI MASKELEMEK İÇİN YALAN SÖYLÜYORLAR


Orada devlet kurmaya çalışan bir yapı yok. PYD, kan gölüne dönmüş Suriye'de, bütün halkların bir arada yaşayacağı bir demokratik ulus perspektifiyle, Demokratik Suriye Cumhuriyeti çalışmalarına katkı sunmak istiyor ve kendi üst düzey yetkilileri de bunu defalarca belirttiler. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP hükümeti uzun süredir Suriye'de yürüttükleri mezhepçi ve statükocu bir politikanın iflasını yaşıyorlar, şimdi bu iflası maskelemek, gözden kaçırmak için orada sanki ayrı bir Kürt devleti kurulacakmış gibi ya da petrol için ayrı bir Kürt koridoru oluşturulacakmış gibi bir yalanın arkasına sığınıyorlar. Orada PYD'nin etnik temizlik yaptığı şeklinde algı operasyonları yapıyorlar, bunların tamamının yanlış ve yalan bilgiler olduğunu açık şekilde ifade etmek istiyoruz.

HDP'NİN ÇÖZÜM ÖNERİSİ NEDİR?

SURİYE'DEKİ ÇÖZÜMÜN MODELİ 

Şu anda Rojava'da oluşan kanton yönetimlerinin tamamında Kürtler dışında, Araplar, Türkmenler, Ezidiler, Asuri Süryaniler, Ermenilerin, oradaki bütün halkların karar süreçlerine katıldığı bir model şekillenmiş durumda ve Rojava'daki kanton yönetimleri aslında demokratik Suriye Cumhuriyeti'nin nasıl olması gerektiği konusunda çok somut bir örnek teşkil ediyor.

Biz de Suriye'deki çözümün, Demokratik Suriye Cumhuriyeti modeli olduğunu, bütün halkların halk olmaktan kaynaklı taleplerinin Anayasal güvence altına alındığı bir modelden geçtiğini düşünüyoruz.


TÜRKİYE ROJAVA'DAKİ KAZNANIMLARA SAHİP ÇIKMALI 

Türkiye'nin Rojava'daki oluşumları gerekçe göstererek savaş arayışları yerine, Rojava'daki kazanımlara sahip çıkarak demokratik Suriye Cumhuriyeti'nin oluşması için barışçıl girişimlere ağırlık vermesi gerekir. Önümüzdeki günlerde de bu konuda Türkiye'nin dış politikasının mutlaka gözden geçirilmesi gerektiğini düşünüyoruz.

BU TAVIR HALK İRADESİNE SAYGISIZLIKTIR 

Aslında bu savaş tartışmalarının kendisi son derece trajik. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP hükümeti 7 Haziran seçimlerinde gerek iç, gerekse de dış politikadaki söylem ve uygulamaları itibariyle halktan onay ve yetki almamışlardır. Türkiye halkı 7 Haziran'da yeni bir hükümetin kurulması gerektiğinin mesajını sandıkta vermiştir. Şu anda henüz Başkanı olmayan bir Meclis ortadayken, bu konuda çalışma yürütecek hiçbir komisyon Meclis'te teşekkül etmemişken, halkın iradesi doğrultusunda henüz yeni bir hükümet kurulmamışken ve bu hükümet henüz Meclis'ten güvenoyu almamışken bütün bir ülkenin hatta bütün bir bölgenin kaderini etkileyecek olan bir savaş konusunda gerek Erdoğan'ın gerek AKP yetkililerinin ve onlarla birlikte hareket eden yandaş medyanın ortaya koyduğu tavır, halk iradesine saygısızlıktır.

BU TARTIŞMALARIN MEŞRUİYETİ YOKTUR 

Bu tür ciddi konular için halkımızın gösterdiği doğrultuda bir hükümetin oluşması, bir kabinenin oluşması ve sandıktan çıkan mesajlar doğrultusunda da iç ve dış politika tekrar bir reorganizasyona gitmesi gerekir. Bizce 7 Haziran sandıklarından hem içeride, hem dışarıda müzakere, çözüm ve barış mesajı verilmiştir. Dolayısıyla bu tartışmaların aslında meşruiyeti yoktur, yasal bir zemini yoktur ve daha çok içerideki mevcut durumu idare etmeye çalışan bir algı operasyonu şeklinde değerlendirilmelidir.

KARAR VERMESİ GEREKEN SURİYE HALKLARININ KENDİSİDİR 

Öte yandan Suriye'de çok aktörlü bir denklem var. Hem bölgesel güçler, hem küresel güçler oradaki denklemin içerisinde. Türkiye'nin olası bir Suriye operasyonu, Amerika, Avrupa ülkeleri, Rusya, İran başta olmak üzere bütün bu güçleri karşısına alma durumunu da beraberinde getirecektir. O nedenle Türkiye'nin bu tarz yaklaşımlar yerine, başından beri HDP'nin savunduğu oradaki halkarın iradesini esas alan barışçıl, diplomatik çabalara ağırlık vermesi önemli olacaktır. Biz sadece Türkiye'nin değil, bütün bu küresel ve bölgesel güçlerin Suriye halklarının kaderini tayin etme hakkına sahip olmadığını düşünüyoruz. Orada demokratik Suriye Cumhuriyeti için karar vermesi gereken, Suriye halklarının kendisidir, oradaki devrimci, demokrat değişimden yana olan dinamiklerdir. Umarız ki önümüzdeki günlerde bu yönlü uluslararası desteği giderek artan, diplomatik, barışçıl çabalar ağırlık kazanacak.

MGK'DAN KRİTİK BİR KARAR ÇIKAR MI?

TÜRKİYE NASIL BİR ÜLKE OLDUĞUNU KANITLAYACAK

MGK'nın henüz hükümet kurulmadan böyle bir karar alması düşünülemez bile. Şu anda halktan yetki almış olan bir hükümet yok. MGK, darbe yasasıyla kurulmuş olan bir kurumdur, halkın seçmiş olduğu hükümetlerin karar vereceği konularda MGK'nın karar verme yetkisi yoktur. Bu, Türkiye açısından aslında bir turnusol kağıdıdır. Türkiye ya halk iradesini esas alan demokratik bir ülke olduğunu kanıtlayacak ya da darbe yasalarıyla oluşmuş olan, vesayetçi bir takım kurumların yönettiği bir ülke olacak.

BU KARARIN FATURASINI KİM ÖDEYECEK? 

Dolayısıyla mevcut yeni hükümet şekillenmeden, halkın sandıkta vermiş olduğu mesajlarla yeni bir iç ve dış politika üzerinden bir hükümet proğramı oluşturulmadan MGK'nın bu şekilde bir karar alma hakkı ve yetkisinin olmadığı kanaatindeyiz. Çünkü bu kararlar siyasi iradenin sorumluluk altına gireceği kararlardır. Bugün bir karar aldığınız zaman, bir hafta sonra bir hükümet kurulduğunda, eğer bir savaş kararı almışsanız, bunun siyasi sorumluluğu kimde olacak, bunun siyasi faturasını yeni gelecek olan hükümet mi ödeyecek, bu çok yanlış bir yaklaşımdır. Dolayısıyla burada mevcut sorunları derinleştirecek, bölgedeki savaşı, çatışmalı süreci çözümsüzlük lehine derinleştirecek olan bu yaklaşımların tamamı bizce çıkmaz politikalardır, bunlarla ilgili yanlışlardan bir an önce vazgeçilmesi gerektiğini düşünüyoruz.

APOLETLİ MEDYA HÜKÜMETİN NİYETİNİ TEŞHİR ETMİŞTİR

Burada, yapılacak operasyonun amacının ne olduğu aslında apoletli, postallarını giymiş yandaş medya tarafından ortaya kondu. "PYD, IŞİD'den daha tehlikelidir" diyen, "Kürt koridoruna izin vermeyiz" diyen, "Kürtler etnik temizlik yapıyorlar, güneyde bir Kürt devleti kuruluyor" diyen apoletli medya hükümetin niyetini teşhir etmiştir.

MÜDAHALEYİ IŞİD'E MÜDAHALE ÜZERİNDEN GEREKÇELENDİRMEYE ÇALIŞIYORLAR AMA...

Şimdi bu yalanlar teşhir oldukça oradaki müdahaleyi bu sefer IŞİD'e müdahale üzerinden gerekçelendirmeye çalışıyorlar, bunun hiçbir inandırıcılığı yok. AKP hükümetinin IŞİD'le olan ilişkileri IŞİd açısından gerek bir transit geçiş noktası, gerekse bir lojistik destek merkezi olma noktasındaki konumu bütün uluslararası kamuoyu tarafından artık net olarak raporlanmıştır. Türkiye eğer IŞİD'le mücadele etmek istiyorsa önce kendi sınırlarından ve kendi topraklarından bu işe başlamalıdır. Türkiye'de şu anda Telabyad ve Kobani'deki gelişmelerden sonra da binlerce IŞİD militanı devletin bilgisi dahilinde bu topraklarda yaşıyor. Akçakale ve sınır hattında IŞİD'e ait bir çok hücre evi bulunmaktadır.

ÖNCELİKLE IŞİD'E VERDİĞİ DESTEĞİ KESMELİ 

Eğer AKP hükümeti IŞİD'le mücadele üzerine bir politika şakillendirecekse öncelikle IŞİD'e verdiği bütün desteği kesmeli, IŞİD'e karşı etkin bir mücadeleyi ortaya koymalı, IŞİD'le ilgili uluslararası diplomatik alanda da kendi poziyonunu net olarak tanımlamalı. Biz şu anda IŞİD'le mücadele gerekçesiyle ortaya konan bu Suriye'deki müdahale tartışmalarının tamamını büyük bir sahte algı kampanyası olarak değerlendiriyoruz.