BIST 8.997
DOLAR 32,33
EURO 35,05
ALTIN 2.282,27
HABER /  POLİTİKA  /  HDP

HDP milletvekilleri Gülen'i neden ziyaret etti?

HDP Muş milletvekili Demir Çelik internethaber.com'a konuştu. O dönem Eş Genel Başkan Yardımcısı olan Çelik Gülen ziyaretini anlattı

Abone ol

NESRİN YILMAZ
İNTERNETHABER-ANKARA

Son günlerin polemiği sokak eylemleriyle ilgili konuşan Demir Çelik, sokağı meydanları meşru gördüklerini söyledi. Selahattin Demirtaş'ın sözlerinin arkasında olduklarını belirten Çelik, Demirtaş o kararı tek başına değil, hepimizle birlite alıyor, hepimiz birer Demirtaş'ız dedi.

Başbakan'ın HDP-Paralel ilişkisine dikkat çektiğini sorduğumuz Demir Çelik, o zamanki BDP'nin Gülen cemaati ziyaretinin planlanmış bir ziyaret olmadığını tamamen nezaket ziyareti olduğunu ifade etti.

Demir Çelik'in İnternethaber'den Nesrin Yılmaz'a yaptığı açıklamalar şöyle:

6-7 Ekim'de yaşananların daha üstü kurumadan partinizden daha çıkmayan bir yasa için yeniden sokak çağrısı geldi. Nasıl değerlendiriyorsunuz bu çağrıyı?

AKP'NİN GÜNAH KEÇİSİ ARAYIŞLARI

Türkiye demokrasi tarihi, açmazlar, sorun ve sıkıntılarla dolu br tarihtir. Demokrasi AKP'nin iddiasına rağmen gerçekleşmemiştir. Katılımcı demokrasiden yoksun parlamenter sistemin hükümranlığının sürdüğü bir süreçtir. Bu da, topluma ya da yönetilenlere tek seçenek olarak sunulma anlayışına sahip bir anlayıştır. AKP'n,in 12 yıllık iktidarı yüzde 10 seçim barajı gibi antidemokratik yol ve yöntemlerle sağladığı sayısal çoğunluğu topluma dayatan bir noktada kalmıştır. Antidemokratik olan yüzde 10 seçim barajını kaldırmamasının nedeni de elde ettiği bu sayısal çoğunluk düzenine toplumu ikna etmektir.

Bu nedenle 12 yıl boyunca bu sayısal çoğunluğuna rağmen nitelikli adımlar atıp Türkiye'yi demokratikleştireceğine daha katı merkeziyetçi bir yapıya yol açmıştır. Bu keyfi yaklaşım beraberinde istekleri karşılamayan, çözümsüzlükte ısrar eden, bu yönüyle de topluma sanki bir şeyleri çözecekmiş gibi davranıp her seferinde de hiçbir adım atamayan bir karaktere sahip. O yönüyle de baktığımızda bizim AKP ile başlatılan demokratik çözüm sürecininin misyonuna uygun adım atmayacağı açığa çıkmıştır. Kendisinin daha önce vaadettiği atımları atmadığı gibi her seferinde bir günah keçisi bulup bu işten vazgeçmenin arayışları içerisindedir.

YAPACAKLARI ÇOK ŞEY VARDI

1 Eylül 2013'e kadar Terörle Mücadele Kanunu kaldırılacaktı, başta hasta tutsaklar olmak üzere siyasi rehineler serbest bırakılacaktı, Seçim Siyasi Partiler Kanunu değiştirilecekti, yüzde 10 seçim barajı kaldırılacaktı, hazineden yardımın yolu açılacaktı, hiçbir adım atılmadı. Atılmadığı gibi bugüne kadar kendisine verilen krediyi de tüketen bir noktada sona yaklaşmıştır. Rojova'da ve Suriye'de savaşı örgütleyen, kışkırtan bir noktada kalmıştır, Rojova'nın düşmesi talebi içerisinde kalmışken, Rojova'yı düşürmemek adına insani ve vicdani görevini yerine getiren bizleri de kriminalize etmekten de geri durmamıştır. 6-7 Ekim olayları, bir katliama ve soykırıma karşı isyanın, vicdanın sesiydi. Bu sesi de kirletmek adına ihtiyaç duydukları militer güçleri bizim üzerimize, sokağın üzerine salarak bizi itibarsızlaştırmaya çalışmışladır.

-Demirtaş sokak çağrısı yapılabileceğini söyledi ve Başbaan da ona çok sert yanıt verdi, 6-8 Ekim'de yaşananlar unutuldu mu, neden hala sokak çağrısı yapılıyor?

BİZ SOKAĞI VE MEYDANLARI MEŞRU GÖRÜYORUZ

Biz sokağı ve meydanları meşru görüyoruz. Meydanlara biz çıkmayacaksak, biz fabrikada, tarlada taleplerimizi dile getiremeyeceksek, mecliste dile getiremeyeceksek, sayısal çoğunluğun hükümranlığına sesimizi çıkarmayıp onların dediklerine razı olmamızı istiyorlarsa yanılıyorlar. Biz insanları sokağa davet ederken kırmak dökmek adına değil, meşru demokratik zeminde kalarak insani ve vicdani sorumluluklarımızı yerine getirmek için davet ettik. Yeterince yasak, kanun, daraltılmış özgürlük var, biz barışı ve özgürlüğü yakınlaştıralım diye çabalarken birileri barış ve özgürlüğü ertelemek adına br takım adımlar atıyorsa, bu adımlar her şeyden önce hukuk dışıdır, antidemokratiktir, buna sessiz kalamayız.

HER BİRİMİZ SELAHATTİN DEMİRTAŞ'IZ

Bu karar, Selahattin Demirtaş'ın tek başına aldığı bir karar değil. Her şeyden önce partinin Eş Genel Başkanıdır, partimizin kongresi vardır, kongre delegasyonu ile birlikte seçtiği Merkez Yürütmesi ve Parti Meclisi vardır, ilgili organlarla parti MYK'sında tartışılıp kararlaştırılan karardır ve bu kararı da kamuoyu ile paylaşmak Sayın Selahattin Demirtaş'a düşmüştür. O kararın arkasında HDP'nin tüm üyeleri, delegasyonu, milletvekilleri, belediye başkanları vardır, her biri bir Selahattin Demirtaş'tır.

Görünen o ki hedeftir. Onların kendilerine göre partiyi dizayn etmek, kendilerine uygun parti yönetimi oluşturmak gibi bir anlayışları var, itiraz etmeyen, ses çıkaramayan, her verilene razı gelecek bir parti yönetimi beklentileri vardır. Bunu Selahattin Bey'de görmedikleri için de her seferinde bir günah keçisi bulma isteğiyle Sayın Eş Genel Başkanımızı suçluyorlar, bu kabul edilemezdir.

-Seçimlere parti olarak gideceğinizi söylüyorsunuz, peki barajın altında kalıp parlamentoya giremezseniz ne olur o zaman?

PARLAMENTO OLMAZSA OLMAZ DEĞİLDİR

Parlamenter mücadele önemlidir ve önemsiyoruz da. Diyaloğa, müzakereye açık olan, demokratik ilişkilerin söz konusu olduğu günümüz dünyasında parlamento biraz daha öne çıkan bir konudur. Ama biz parlamentoyu olmazsa olmaz noktada görmüyoruz. Biz her şeyden önce ezilenler olarak sokaktayız, meydandayız, fabrikadayız, tarladayız, kömür ocaklarındayız. Bu manada, mücadele oralarda da sürdürülecek kadar kıymetli ve değerlidir. Eğer biz parti olarak seçime girer ve yüzde 10 seçim barajını aşamazsak bu barajı kaldıramayanlar utansın. Biz milletvekili olmadan da, nasıl ki 40 yıl boyunca mücadele etmeyi başaran bir noktadan geliyorsak, halkımıza döneriz, halkımızın içinden bu mücadeleyi yönetiriz.

BARAJI AŞAMASAK DA BAŞIMIZ DİKTİR

Kürt Siyasal Hareketini yüzde 10 seçim barajlarında boğmak isteyip onu parlamento dışına itmek isteyen bir zihniyet vardır ki, 32 yıldır 5 Generalin 5 askeri diktatörün karar verdiğini değiştiremeyen ama sanki onları da yargılarmış gibi bir hava estirerek darbe karşıtı olduğunu iddia eden bir AKP var, AKP burada da samimi değil. Hala 12 Eylül'ün Anayasası ve Kanunlarıyla yönetiliyoruz, yüzde 10 seçim barajı gibi dünyada birinci olduğumuz, utanılacak bir rakamımız var. Bu manda 2015 seçimlerine parti olarak katıldığımızda yüzde 10 barajını aşamayabiliriz ama anlımız açık başımız diktir.

-Demirtaş'ın Bugün Gazetesi'ne röportaj vermesi sonrası Başbakan HDP!yi paralelle işbirliği yapmakla suçladı. Geçmişte, şu an hala biri milletvekiliniz olan (Nazmi gür ve Ahmet Türk) iki milletvekilinin Gülen ziyareti var. Ne söyleyeceksiniz bu konuda?

AKP CEMAATLE KUCAK KUCAĞAYDI 

90 yıllık devletin refleksi AKP'nin en ücra hücrelerine sirayet etmiş bulunmaktadır, onlar kendilerinden olmayan, kendilerine itiraz eden ya da eleştiren herkesi ya paralelci ya da darbeci olarak yaftalamayı alışkanlık haline getirmişlerdir. Milletvekillerinin Fethullah Gülen'in ziyareti 2010-2011'li yıllara tekabül eder, bu ziyaretin olduğu yıllarda, cemaatle AKP iç içe, kol kola, kucak kucağaydı.

Bırakın bizim iki milletvekilimizin ziyaretlerini onların bütün milletvekillerinin, Başbakan'ın gidip icazet adlığı, danıştığı, ortaklaştıkları bir geçmişleri vardır. Bu ziyaret dolayısıyla bugün Selhattin Demirtaş'ı ve HDP'yi "paralellerle birlikte hareket etmekle" suçlamak insanın aklıyla oynamak demektir. Bizim paralele ihtiyacımız yoktur, bizim dayanabileceğimiz tek güç vardır, o da mazlum ve mağdur olan halkın örgütlü gücüdür bu böyle bilinsin. Kaldı ki 14 Nisan 2009 tarihinde KCK Operasyonlarını bize reva gören bizatihi cemaatin kendisiydi, onun paralelci yargı ve polis mensuplarıydı. Onbinlerce arkadaşımız cezaevlerinde haksız, hukuksuz 5 yıl boyunca alıkonuldu, rehin tutuldu, Cumhurbaşkanından Başbakanına, baknına kadar bir Allah'ın kulu "bu hukuk dışıdır" dediler mi, demediler.

-HDP( O zaman ki BDP) neden cemaate bir ziyaret gerçekleştirdi?

UĞRAK YERLERDEN BİRİYDİ 

"HDP'nin görüşmesi sadece nezaket çerçevesinde yürüyen bir ilişkiydi. Ben o zaman partinin Eş Genel Başkan Yardımcısıydım, o günkü ziyaret planlanmış, stratejik bir görüşme olmadı. Bize aktarılan bilgilerden biliyoruz; Amerika-Kanada ziyaretine giden heyetimizin uğrak yerlerinden biri olmaktan öte bir anlamı yoktur. Buna da yüklenecek bir misyon söz konusu değildir