BIST 9.561
DOLAR 32,50
EURO 34,60
ALTIN 2.482,25

Hayatınızın merkezini doğru belirleyin

İstisnasız herkes mutlu olmak ister. İş hayatında, aşk hayatında, aile hayatında kısacası her alanda mutluluk isteriz...

İstisnasız herkes mutlu olmak ister. İş hayatında, aşk hayatında, aile hayatında kısacası her alanda mutluluk isteriz. Hayatı yaşanılabilir kılan, sağlık ile birlikte en önemli iki şeyden biridir mutluluk.

Mutluluğu bulmak ise çoğu zaman kolay değildir. Birden fazla faktör bu durumu etkiler. Zannediyorum en önemlilerinden bir tanesi, hayatınızın merkezine neyi ya da kimi koyduğunuza dikkat etmektir.

Hayatınızın merkezine değiştirilmeyecek şeyleri koymak en mantıklı olandır. Bir arkadaşınızı o merkeze oturtursanız, arkadaşınızla küstüğünüz vakit tüm ayarlarınız bozulabilir. Eğer bir hedefi koyarsanız, hedefe ulaşamayacağınız kesinleşirse benzer sıkıntılar yaşayabilirsiniz. Ancak hayatınızın merkezine kendinizi koyarsanız, büyük bir ihtimalle mutluluğu bulursunuz.

Kişinin, hayatın merkezine kendisini koyması demek, kesinlikle bencillik demek değildir. Bu iki kavramın birbirine karıştırılmaması son derece ehemmiyet arz eder. Bencillik; her şartta kendi çıkarlarını ön planda tutmaktır. Hayatın merkezine kendini koymak ise; başkası mutlu olsun diye kendini üzmemek demektir. Yani kişinin hep kendinden vermemesi ve bir zaman sonra tükenmemesi demektir.

Esasında insanın kendine değer vermesi ve içinde huzuru yakalaması etrafını da huzura kavuşturacaktır. Mutlu, sakin, özgüven dolu bir birey, etrafına da pozitif enerji saçar. Bakış açısını biraz değiştirmek şartıyla bir örnek vermek mümkündür.

Uçakla seyahat ederken, uçak kalkmadan önce acil durum anlarında neler yapılması gerektiği anlatılır. Orada oksijen maskesi anlatılırken, maskeyi önce ebeveynlerin kendilerinin takması sonra ise çocuklarına takması söylenir. Bunun sebebi bütün ebeveynlere: “Hepiniz bencilsiniz” mesajı vermek değildir şüphesiz. Ebeveyn maskeyi önce kendisi takmalıdır ki, bilinci açık kalsın ve çocuğunun maskesini taktıktan sonrasında da çocuğuyla ilgilenebilsin diye. Şayet ebeveyn bilincini yitirirse devamında olabilecek olağan dışı durumlarda çocuğuyla ilgilenemeyecektir.

Yukarıda yazılanların hepsi aynı kapıya çıkar. Kişilerin kendisini düşünmeden hep etrafını düşünmesi ve nihayetinde kendi iç huzurunu yitirmesi, kısa vadede kendine, uzun vadede ise yakınlarına zarar verecektir.

Peki, yazının başından beri hayatın merkezine kendimizi koymaktan bahsetmişken bunu nasıl yapacağız? Bunun cevabını etrafımda yaptığım gözlemlerle vermek isterim. Şüphesiz ki buna uzman tavsiyesi demek mümkün değil. Ancak, gözlemlemek suretiyle kendimce bir sonuç çıkardım. Umarım ben de uygulayabilirim.

Olayları objektif bir şekilde yorumlama yeteneğini geliştirmek oldukça önemli. Çünkü objektif bakabilme yeteneğimiz gelişirse, olayları tarafsız bir şekilde yorumlayabiliriz. Diyelim ki olayları tarafsız bir şekilde yorumladık. Şimdi ne yapacağız? Kendi üzerimize düşen her şeyi gerektiği kadar yapmalıyız. Ancak dikkatini çekerim; gerektiği kadar. Asla fazlasıyla değil. Gerektiği kadar yaptıktan sonra ise topu karşı tarafa bırakmalı ve sonuç ne olursa olsun aynı soğukkanlılıkla karşılamalıyız. Bunu söylememin sebebini şöyle açıklamam mümkün:

Arkadaşınızla küstünüz ve nedenleri objektif bir şekilde yorumladıktan sonra üzerinize düşeni yaptınız. Bundan sonrasında arkadaşınızla küs kalmaya devam etseniz de soğukkanlı kalmalısınız. Ekstra üzülüp - sinirlenmemelisiniz.

Eğer barıştıysanız ne ala. Sevinin mutlu olun. Ancak hala küsseniz düşünce yapınızı şöyle şekillendirebilirsiniz: Ben üzerime düşeni yaptım. Arkadaşım ise tam olarak yapmıyor. Belki de barışmamız konusunda emin değildir.

Böyle yapmayı öğrenirsek, düzelmeyen şeyler için hep kendimizde eksik aramayı bırakıp, kendimizi fazlasıyla üzmekten vazgeçebiliriz belki. Yeri geldiğinde bırakmayı bilmek gerek.

Ben etrafımdaki kişileri gözlemleyerek bu sonuca vardım. Ancak yukarıda da belirttiğim gibi şüphesiz tüm bunlar uzman görüşü değil. Psikolog ve psikiyatristler bizlere daha fazla yardımcı olmak için varlar.

Sağlıcakla kalın…