BIST 9.680
DOLAR 32,45
EURO 34,46
ALTIN 2.490,54

Halkbilim/Folklor’umuzdaki

Başbakan, Bakanlıklar, Üniversiteler,Halkbilim, Folklor, Etik olmak, Başarı, "Yedirmem" sözü, istifa etmek,

Geçtiğimiz günlerde Sn. Başbakan, eleştirilen  bir vali ile ilgili soru üzerine, “yaptığını/söylediğini tasvip etmiyorum, ancak provakosyanlarada yedirmem" demişti. Vali de önce dediğini inkar etmiş, sonra kabul etmiş ama özür dilememişti. O zamanda Sn. Başbakan'ın neden arka çıktığı üzerine yorumlar yapılmış, hatta konu İBB Başkanlığı zamanına kadar uzatılmıştı. Oysaki vali konu dallanmadan gereken özrü dileseydi daha iyi olur, konu dallanıp budaklanmaz, Sn. Başbakana uzanmazdı.

Siyasetçi olan Sn. Başbakan'ın bir tarzını biliyoruz. Güvenerek atadığı kişileri korumaya çalışıyor, yanlış yapanları ve basına düşenleri hemen almıyor, ama bir süre sonra ipini çekiyor. Bunu bir çok hata yapan bürokratta gördük. Sn. Başbakan; uluslar arası/ulusal konjonktürü, parti içi dengeleri v.b. korumak zorunda…Yani, Sn. Başbakan'ın ilk başta belirttiğimiz "yedirmem" sözü, bizce valiye bir ikazdır. Ancak diğer görevliler için aynı şey söylenmeyecek/aynı tutum beklenmeyecektir.

 Geçtiğimiz yazımda “özür” üzerine düşüncelerimi belirtmiştim. Bugünde, ülkemizdeki "yedirmem" sözü üzerinde siyasi  değil, "sosyolojik bakımdan" durmak istiyoruz.

Yedirmem edebiyatı, sadece günün konusu değil, yine ülkemizde yaygın olarak uygulanan bir söz...

Günlük yaşantımızda çok şahit olmaktayız…

On u destekleyen/yakın  sözler; sen kimsin?, benim adımı bir daha ağzına alma, cürmün kadar yeri yakarsın, haddini bil, sen benim kim olduğumu biliyor musun?, erkeksen aşağıya gel,  v.b.

Daha önceki yazılarımda belirttiğim gibi, bir kişi çeşitli şekillerde göreve gelebilir.

Önemli olan kişinin;

O görevin hakkını vermesi,

O koltuğu doldurabilmesi,

Kurumu daha ileriye götürebilmesi,

Kurumu iyi  temsil edebilmesidir.

Atayanda/görevlendirende, atanandan iyi bir çalışma beklemektedir.

Çünkü, altın başarısı üstün hazinesine yazılmaktadır.

Ancak, üst makamın, atamasını/görevlendirmesini yaptığı kişi;

Yaptığı yanlışlıklar,

Etik olmayan davranışlar,

Taciz ve mobbingler,

Kurum içindeki yanlış davranışlar,

İletişim eksikliği,

Çevre ile uyumsuzluk v.b. şikayetlere maruz kalabilmektedir.

İşin doğrusu, üstün, gerekli araştırmayı yaptıktan sonra, atama/görev yılının dolmasını  beklemeden, o kişiyi görevden alması ve soruşturma gerektirecek bir konu varsa gereğini yapmasıdır.

Çünkü, eğer görev süresini bekler, bitimden sonra yeni birisini atarsa,  o kişinin yanlış yaptığını kimse anlamayacaktır. Halkta/kurumdaki personelde, "yanlış yapanın yanına kar kalmayacağını" görmelidir. Genellikle devlet kurumlarında "usulsüzlük/yanlış  yapanın yanına kar kaldığı" şeklinde bir olgu vardır. Özel kurumlarda ise, -biraz önce  bahsettiklerim aynen uygulanmakta- başarısız yönetici, -kesinlikle- bir gün bile tutulmamaktadır.

Özel kurumlarda başarılı CEO ların nasıl, transfer edildiğini, üst görevlere getirildiğini biliyoruz.

Üstün, atamadan memnun olmadığı dakikadan itibaren “kurumsal başarı aşağıya doğru” gitmeye başlar ki, bu, son derece  mahzurludur...

(Epiktetos bir köleydi, günün birinde kolunu geriye doğru kıvırarak eğlenen efendisine kolunu işaret ederek, “Dikkat edin efendim, kırılacak”, demişti. Az sonra kol kırıldı. Epiktetos sadece şöyle dedi: “Söylemiştim efendimiz.”)

Ama, ülkemizde üstler, atadığı kişileri görevden  almakta hep zorlanıyor, kendi atadığı için,çekiniyor, konuyu uzatıyor ki, bu son derece yanlış bir yönetim anlayışıdır….

Yanlış yapanın "istifa etmesi"  bizde hiç yaygın olmayan bir davranış şekli…

 Ayrıca, “kurum dışı görevlendirmelerde”, kişinin neden sözleşmesinin uzatılmadığı, bir yazı ile -artıları ve eksileri ile-kurumuna mutlaka bildirilmelidir.

Böylece;

Kurumların yıpranmasına  engel olunacak,

Yeni gelen genç kadrolara nasıl bir yönetici olunması gerektiği fikri aşılanmış olacaktır.

Çünkü kurumlar, yanlış kişilerin; "at oynatacağı, keyif süreceği yerler" olmamalıdır....