BIST 9.525
DOLAR 32,56
EURO 34,76
ALTIN 2.492,38

Güney Doğu anıları...

Değerli okurlar...
Bu köşeye taşıdığım “Türk subayını tanıyalım” yazısından sonra e-mail adresime birçok mesaj geldi. Bunlardan birini sizlerle paylaşmak istiyorum. Gürhun Gür Amerika Birleşik Devletleri’nden yazmış. Lütfen sayın Gür’ün önce mesajını sonra Güney Doğu Anadolu’da bizzat yaşadığı anısını sonuna kadar okuyun...
Okuyun ki, o yörelerde görev yapan gerek subay ve erlerimizin gerek öğretmen ile emniyet mensuplarımızın erdemliliğine sizlerde bir kez daha tanık olun...
İşte o yazı... Virgülüne, noktasına bile dokunmuyorum...

***

Merhaba Bahri Bey,

Internethaber'de ki yazılarınızı okuyorum. Özellikle anılara dayalı öykülerle adeta belgeselleşmiş olan olayları aktarmanız çok etkileyici.

Ben yazar değilim. Sadece iyi bir okur olmaya çalışıyorum. 54 yasındayım. 7 yıldır iki yetişkin oğlum ve esimle birlikte ABD de yasıyorum.

1996 yılında Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin terör ile en etkin şekilde mücadele eden teşkilatlarından birinden, 27 yıllık bir hizmet sonunda emekli oldum.

Takdir edersiniz ki bu 27 yıl içinde yayınladığınız öykülere (ki bunlara öykü demeye dilim varmıyor) benzer olayları bizatihi yasamış biri olarak, birçok vatan evladını kucağında şahadete yolcu eden biri olarak, kitaplar doldurabilecek, bir anılar arşivine sahibim.

Bu anılardan bazılarını, zaman içinde yakınlarımla yaptığım sohbetler sonunda ortaya döküp anlatma fırsatı buluyorum. Bazılarını da uzaklarda bulunan yakınlarıma, genç meslektaşlarıma, kıssadan hisse misali yazmak hoşuma gidiyor. Hasa hiç bir zaman bir yazarlık kisvesine bürünmeden, tamamen bir mektup formatı dışına çıkmadan yazmaya çalışıyorum.

Gecen hafta bildiğiniz gibi ‘
Öğretmenler Günü’nü kutladık. Bu gün hasebiyle Güney Doğu'da görev yaptığım yıllarda yasadığım bir olayı, bir kaç genç öğretmen arkadaşıma yazarak, ne denli yüce bir mesleğin mensupları olduğunu örneklemek istedim.

İste bu anımı, affınıza sığınarak okuyup değerlendirmenize sunuyorum. Bir ara bir fırsatını bulup köşenizde yer verebilirseniz sevinirim.

Saygılarımla.

***

"
YASAK BÖLGE"DE BİR ÖĞRETMEN...

Yıl 1983... Yanılmıyorsam Aralık ayı idi. Siirt İli, Kozluk İlçesinin Yenidoğan ve Asi Köyleri çevresinde büyük çapta bir operasyon başlatılmıştı.

Hudut ötesi operasyonları saymazsak, ilk kez hava destekli ve fazla sayıda birliğin katıldığı geniş kapsamlı bir operasyondu. Kozluk İlçesi ‘
Karargah’ olmuş ve ilk kez helikopterlerin inip kalktığı, generallerin komutasında fazla sayıda askerin harekatına tanık oluyordu.

Operasyonun bir kaç gün öncesinde Kozluk İlçe J. Bölüğünden bir tim, Asi Köyü yakınlarında aranmakta olan kanun kaçakları ile çatışmaya girmişti. Çatışmada 4 J. Er Şehit olmuş, birinin de gelen bir kurşun elinin dört parmağını birden kesip atmıştı. Bu kapsamlı operasyon, halen bölgede olan kaçakların yakalanmasını, yasadışı bölücü örgütlere ve bölge halkına devletin gücünü göstermeyi amaçlıyordu...

Adı geçen köyler “
Yasak Bölge” olarak bilinen köylerdendi. “Yasak Bölge”nin anlamını bilmeyenler olabilir... Çok kısa ve özetle bu köylere neden “Yasak Bölge” dendiğini açıklamak gerekebilir.

Sason ve Kozluk isyanları sırasında etkin olarak başkaldıran bazı köylerin, isyanlar bastırıldıktan sonra tamamen boşaltıldığı, buralarda yaşayan halkın, ülkenin batısında, yeni yerleşim bölgelerinde zorunlu iskana tabii tutulduğu bilinmektedir. Boşaltılan köyler, daha sonraki yıllarda çıkan bir af ile yeniden iskana açılana ve sürgünde olanların yeniden dönmelerine izin verilene kadar “
Yasak Bölge” olarak kabul edilmiştir. Günümüzde hala oralardan söz ederken “Yasak Bölge” diye söz edilir.

Bu büyük operasyona neden olan çatışmanın geçtiği köy de, bölgedeki köylerin Kürtçe adları değiştirilip, Türkçe adlar verilirken, özellikle “
Asi Köyü” olarak adlandırılmıştır.

***

Bu uzun ve birazda sıkıcı giriş bölümünden amaç, geçtiğimiz günlerde ‘
24 Kasım Öğretmenler Günü’ nedeniyle yapılan kutlamalara ve paylaşılan anılara önemli bir katkı sağlamak, çok değerli öğretmenlerimizi saygı ile anmaktır.

Yazının tam burasında “
ne alaka” diye düşünülebilir. Evet bölgede yapılan bir güvenlik operasyonu ile "öğretmenler” ve “Öğretmenler Günü” arasında ne bağlantı kurulabilir görelim?

***

Operasyona katılan birliklerden, Batman J.Komando Alayından bir Komando Bölüğü, Kozluk İlçe J. Bölüğünden takviye edilen personel ile birlikte Yenidoğan Köyüne indirildi. Yenidoğan Köyü ile Asi Köyü birbirini görecek şekilde karşılıklı iki tepe üzerindedirler. Günler öncesinden başlayan kar yağışı ve soğuk hava şartları her türlü barınma ve harekat imkanını en aza indirgiyordu...

İndirilen birliğin o gece barınması için kapalı ve ısıtılabilen geçici bir barınak gerekiyordu. Bu tür operasyonlarda fazla sayıda askeri barındırmanın en uygun yolu; ya köyün okulundan ya da camiinden yararlanmaktır.

Köyde tek derslikli bir ilkokul vardı. Dersliğin dışında çalışma odası, müdür odası, öğretmen odası ya da başka bir amaçla kullanılabilecek ikinci bir oda vardı. Bu ikinci oda, okulun öğretmen lojmanı olmadığından, görevli tek öğretmen tarafından eşi ve birkaç aylık bebeği ile yaşayabileceği bir lojman haline dönüştürülmüştü.

Kozluk İlçe merkezine, helikopter ile 5 dakikalık bir uçuş mesafesinde olan bu köy, eğer hava şartları elverirse, ilçe merkezine yaya olarak 12 saat süren bir yürüyüş mesafesindeydi. Araç yolu yoktu...

***

Köy muhtarı, öğretmenin Kütahya’li olduğunu ve bu köyün ilk görev yeri olduğunu söyledi. Kendisi, İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nün toplantısına katılmak üzere Kozluk’a gitmişti. Eşi de kendisi gibi Kütahya’li ve henüz 16 yaşında idi. Çocuk sayılabilecek yaşta, bir kaç aylık bebeğini besleyip, büyütmeye çalışıyordu. Hem öğretmenin hem de eşinin köy halkı ile çok iyi kaynaşıp anlaştıkları, sevildikleri öğrenildi.

Tek derslik ve lojman haline dönüştürülen küçücük bir odada bebeği ile yalnız başına kalan, kocası yanında olmayan 16 yaşındaki bu genç kadının, fazla sayıda askerin gürültüsünden ve girip çıkmasından rahatsız olabileceği düşünülerek, okulun o gece barınak olarak kullanılma fikrinden vazgeçildi. Personelin bir bölümü cami de bir bölümüde arazi şartlarında uyku tulumlarında sabahlayacaktı...

***

Bu çalışmalar ve hazırlıklar sürerken, o ana kadar ortalarda görünmeyen öğretmenin eşi, elinde büyük bir tepsi ile subayların bulunduğu yere geldi. Bölge kadınlarının kıyafetine benzer rahat bir kıyafet giymişti. Başı açık, eli yüzü temiz, yaşından çok daha küçük gösteren bir kız çocuğu gibiydi. Kendisini tanıttı ve “
hoş geldiniz” dedi.

Köylülerden topladığı bardaklara doldurduğu, kendi demlediği sımsıcak çayı önce subaylara sonra diğer personele ikram etti. Herkes şaşkınlıkla bu genç kadını
izliyordu. Çayları dağıttıktan sonra, boyundan büyük tepsiyi bir kenara bıraktı, subaylara döndü: “
Askerlerinizi bu soğuk gecede dışarıda yatırmanıza gerek yok. Ben Türk askerinin varlığından kesinlikle rahatsız olmam. Onlar hepsi benim kardeşlerimdir. Hepsi ana kuzusudur. Bu karda kışta burada görevlerini yapıyorlar. Gelip dershanede yatabilirler.” dedi.

Yaşından ve çocuksu görünümünden hiç beklenmeyen bir olgunluk ve gururla başını dik tutarak, sevgi ile sımsıcak duygularla konuşması orada bulunan herkesi duygulandırdı.

Bir kaç aylık bebeğinin çok hasta olduğunu, kocası Kozluk’a toplantıya gittikten sonra kar bastırıp yollar kapandığından, ne haber gönderebildiğini, ne de bebeğini doktora götürebildiğini söyledi.

***

Bir yandan hasta bebeğinin kaygısını taşırken, öte yandan köye göreve gelen askerlerin nasıl barınacakları kaygısına düşen bu genç Atatürk kadını için, genç Cumhuriyet öğretmeni ve bebeği için mutlaka bir şeyler yapılmalıydı.

Ertesi sabah personele sıcak yemek getiren helikopter ile öğretmenin karısı ve hasta bebeğinin doktora ulaştırılması sağlandı. Aynı helikopter bir sonraki sortide öğretmeni, eşini ve bebeğini alarak geri getirdi. Beraberlerinde bir çanta dolusu ilaç ve bebek malzemesi vardı. Aslında çok da özel bir şey yapılmıyordu. Onlar için helikopter tahsis edilmesi gibi bir durum yoktu. Helikopter zaten rutin görevini yaparken, öğretmen, eşi ve çocuğunun da yararlanması sağlanmıştı.

Komandolar Asi Köyü'nü terk ederken öğretmen ve eşi ile köydeki çocuklara bir kış yetecek kadar kumanya ve ilaç bıraktı...