BIST 9.085
DOLAR 32,37
EURO 34,98
ALTIN 2.325,87

Gülen Cemaati bu fotoğrafa ne diyor?

Hatırlıyorsunuz değil mi? Bir yıl öncesine kadar, Gülen Cemaati’ni eleştirenlere de bu ülkede “Cesur Yürek” deniliyordu.

Haşim Kılıç’ın geçtiğimiz hafta yaptığı konuşma büyük ses getirdi.

İktidara yakın olanlar bu konuşmayı yerden yere vururken, iktidara eleştirel bakanlar ise göklere çıkardı.

Gülen Cemaati de Haşim Kılıç’ın konuşmasını çok beğendi.

Öyle ki Zaman gazetesi yayın yönetmeni Ekrem Dumanlı, Haşim Kılıç’ı “Cesur Yürek” ilan etti.

Sadece, Dumanlı değil, cemaatin tümü konuşmayı taltif etti.

Doğrusu, Anayasa Mahkemesi Başkanı övgüleri hak ediyor. Hakikaten değerli ve cesurca bir konuşmaydı.

Ne yazık ki eleştirinin, farklı düşünmenin, cesaret gerektirdiği bir dönemden geçiyoruz.

Haşim Kılıç’ı Cesur Yürek ilan eden Gülen Cemaati mensuplarına burada bir hatırlatma yapmak istiyorum.

Amacım “Vay, siz de az değildiniz” deyip eski defterleri açmak değil.

Bundan bir fayda doğmayacağının farkındayım.

Yalnızca, Gülen Grubunun 1 yıl öncesine kadar verdikleri pozu kendilerine göstermek istiyorum.

Çünkü o fotoğrafla, bugünün fotoğrafı arasında büyük fark var.

Bu farkın iyi anlaşılması gerekiyor.

Hatırlıyorsunuz değil mi? Bir yıl öncesine kadar, Gülen Cemaatini eleştirenlere de bu ülkede “Cesur Yürek” deniliyordu.

O zamanlar, Cemaat’in bugün hükümete dair tüm şikayetleri, belki daha fazlası Cemaate yöneltiliyordu.

Yargı, cemaatin oyuncağı olmuştu. Hanefi Avcı, Nedim Şener gibi Cemaat’e “Gözünün üstünde kaşın var” diyenler hapsi boyluyordu.

Cemaati eleştiren bir kitap yazdığı için Hanefi Avcı hâlâ içeride.

Yargının keyfi ve tarafgir uygulamaları onlarca insanın canını yaktı. Hayatını söndürdü. Uzun tutukluluklar, delilsiz suçlamalar, orantısız cezalar… Hepsine en büyük destek cemaat medyasından gidiyordu.

Yargıya yöneltilen her eleştiriye Cemaat medyası siper oluyordu.

Bugün başbakanın etrafında kümelenen birçok isim o zaman Cemaat'in safında hizalanmıştı.

Bugün iktidarın kılıcını sallayanlar o gün cemaat adına sağa sola tehdit savurup korku salıyordu.

İnsanlar bugün başbakandan korktukları gibi o günlerde de Cemaat’ten korkuyorlardı.

Önemli işadamları, gazeteciler, bürokratlar Pensilvania’ya ziyaret kuyruğuna girmişti.

Kendilerini eleştiren, “Yanlış yapıyorsunuz, bu gidişat iyi değil” diyenlere ya Ergenekoncu veyahut ‘Eski Türkiye’ci” damgası vuruyorlardı.

Toplumun önemli bir kısmı yargı eliyle insanların sindirildiğini söylüyordu.

Bugün savcıların başına gelenlerin bir benzeri o günlerde Deniz Feneri savcılarının başına gelmişti.

Batılılardan gelen “Gidişattan kaygılıyız” mesajları, ilk önce cemaat medyasında istiskal ediliyordu. Eleştirilerin arkasında bir bit yeniği aranıyordu.

Kısacası bugün Tayyip Erdoğan için söylenen ne varsa o gün de Cemaat için aynı şeyler söyleniyordu.

16 Aralık’a kadar bu böyleydi. 17 Aralık sabahı uyandık ve gördük ki Cemaat mensupları daha demokrat, daha özgürlükçü bir çizgiye gelmişler.

Adalet sisteminin çöktüğünü söylüyorlar. Yargının tarafsızlığını kaybettiğini ve iktidar kontrolüne girdiğinden şikayet ediyorlar.

İktidarın delilsiz ve belgesiz suçlamalar yaptığından yakınıyorlar.

Hükümetin medyaya göz açtırmadığını haykırıyorlar. İktidarın giderek AB çizgisinden uzaklaştığını söylüyorlar.

Ve daha onlarca eleştirileri var.

Hepsi de daha önce kendilerine yöneltilenlerin aynısı.

Demek istediğim, Gülen Cemaati geçmişte ne kadar yanlış işler yaptığını fark etmek istiyorsa bugün başbakanın nerede durduğuna ve ona bizzat yönelttikleri eleştirilere bakmalı.

Nasıl? Geçmişte verdiğiniz poz pek de şık değilmiş.

Haksız mıyım, sayın cemaat? twitter.com/acikcenk