Görevini yapmada, Diyanet arkadan gelmemeli!…
Güven duygusu zedelenen “aynı kişilerle”, başarılı sonuç alınamaz.
15 Temmuz’dan sonra; her Cuma günü verilen vaaz ve hutbelerde cemaatlerle ilgili bir konunun gündeme gelmesini bekliyoruz. Sütten ağzımız yandı!... Vakıf, dernek ve cemaatler’in; eğitim sisteminde ve görevlendirmelerde etkin rol oynamasına izin verilmemeli. Ama heyhat…Hala günceli yakalayamıyoruz….
Diyanet TV tartışma programlarının da konusu oluyor. Geçen akşam A Haber’de Diyanet’in kulakları çınlatıldı.
Bugüne kadar “Dinlerarası Diyalog” ile ilgili bir hutbe duydunuz mu?
Birdenbire ortaya çıkan “Kutlu Doğum Haftası” kim tarafından ortaya atıldı? Kimlerin kitapları o kutlamalarda imzalı olarak dağıtıldı? Hatırladınız mı?
Diyanet İşleri Başkanı Sn. Mehmet Görmez açıklama yapmış;
"15 Temmuz sonrası yapmaya karar verdikleri ancak hac dönemi nedeniyle ertelenen Diyanet-dini sivil yapılar buluşmasını Türkiye’ye döner dönmez gerçekleştireceğiz. Biz cemaatleri siyasete doğrudan, kendisini aşarak siyasetin içinde, göbeğinde görmemeliyiz. Ticarette, futbolda, şikede görmemeliyiz. Biz onu gerçekten toplumun manevi hayatına hizmette görmeliyiz. Bu takdirde bir konsensus ortaya çıkabilir. 15 Temmuz’dan hemen sonra olağanüstü din şurasını topladık. Bütün eski Diyanet İşleri başkanlarımız, din işleri yüksek kurulu üyelerimiz ve ilahiyat fakültesi dekanlarımızla bir araya gelerek 3 günlük bir şura gerçekleştirdik. Bu şuranın 18. maddesi Diyanet İşleri Başkanlığı’nın ve Din İşleri Yüksek Kurulu’nun Türkiye’de ne şekilde din hizmeti verileceğine katkıda bulunan bütün sivil dini yapılarla bir araya gelerek bu hatalara bir daha bu milleti dücar etmemek için bize düşen ortak görevler konusunda istişarede bulunmak. Çünkü 15 Temmuz’dan sonra değerlendirmelerde bazı yanlışlar yapılıyor. Bu yanlışlardan bir tanesi, bir ihanet üzerinden topluca bütün dini yapıları, dini cemaatleri zan altında bulundurmak. Ama bir taraftan da benzer hataların başka yapılar içerisinde ortaya çıkma tehlikesini de göz ardı etmemeliyiz. Bu ikisini dikkate alarak Diyanet İşleri Başkanlığı olarak Türkiye’deki bütün dini hayata katkı sunan sivil dini yapılarla bir araya gelerek değerlendirmeler yapılacaktır. Bunun bir zorunluluk arz ettiğini düşünüyorum.”
Tamam da, Sn.Görmez, darbe teşebbüsünün üzerinden iki ay geçti…Neredesiniz? Cemaatlerin şeffaflaşması ve denetlenmesi için çalışmanız var mı? Akademisyenlerle “Din Şurası” toplamakla halka ulaşamazsınız... Popüler işlerden kaçınıp mütevazi, gerçekçi işler ortaya koymak lazım. Halka ulaşmanın/gerçekleri anlatmanın yolları; camilerimiz, Kur’an kursları değil mi?
Olağanüstü darbe teşebbüsü sonrasında toplanan Din Şurası’ndan ve sonuçlarından halkın haberi var mı?
İlahiyat Fak. öğretim elemanlarının haberi oldu mu?
Basında yeteri kadar yer aldı mı?
Sonuçları hutbelere yansıdı mı?
Sonuçlar, uygulamaya geçti mi?
Cevap: Hayır!…
Peki, neden?!...
Şura sonuçlarına -sorularımızla- bakalım;
1 - FETÖ dini bir cemaat ve grup
kabul edilemez. (40 yıl kabul edilmiş ve Diyanet’te ses
çıkarmamış)
2 - Hiç kimse kendisini kayıtsız
ve şartsız kendisine bağlılığa çağırmaz. Mutlak itaat İslam'da
Allah'a aittir. Bu çerçevede bir kimsenin özel seçilmiş ve yanılmaz
olduğu iddiası kabul edilemez. (Neden daha önce isim vererek
hutbelerde dile getirmediniz?)
3 - FETÖ açıkça bir din
istismarı hareketidir. Allah adı kullanılarak çeşitli hizip ve
gruplara davet dine yapılmış en büyük haksızlıktır. (Öyleyse;
15 Temmuz’da mı uyandınız?)
4 - FETÖ din kisvesi adı altında
bir çıkar hareketidir. Böylece her tür kirli işlerini din ile
perdelemek genel tutumlarıdır. (Öyleyse, bu kirli işlerle
ilgili neden Camilerde, konuşmalarınızda bir kelime
söylemediniz? Elinizi bağlayan mı vardı?!)
5 - FETÖ sahte bir mehdi
hareketidir. Tarih boyunca pek çok buna benzer fitne hareketi
çıkmıştır. Hırs, karizma, menfaat elde etmek amacıyla
kullanılmışlardır. (Sahte bir mehdilik vardıysa; 15 Temmuz’da
mı uyandınız?)
6 - FETÖ'nün dini kaynakları
şaibelidir. Rüyalar ve gizemler revaç bulmuş. Masum kitleler
efsunlanmış. Sohbet vaaz yoluyla kitleler aldatılmıştır. Yapılan
hatalı işler Peygambere intisap ettirilerek kitleler etki altına
alınmaya çalışılmıştır. (Siz bu kaynaklara standlarınızda neden yer
verdiniz? Neden bu cemaatle içli dışlı oldunuz?)
7 - FETÖ İslam ümmetini parçalamak amacıyla
ortaya çıkmış bir örgüttür. Hakikati kendi tekeline alarak herkesi
dışlayan anlayış İslami kabul edilemez. (Bunu açıklamak kime
düşüyordu?)
8 - FETÖ bir
sır hareketidir. Mali yapı ve danışman kadronun açık ve şeffaf
olmaması şaibeleri beraberinde getirmektedir. Bu yapı dini kendi
amaçları doğrultusunda kullanmıştır. (Öyleyse; 15 Temmuz’da mı
uyandınız?)
9 - FETÖ gayri
ahlaki bir harekettir. İki yüzlülük, kod adı kullanma, şantaj,
mahremiyeti engelleme, gizli görüşmeleri kaydetme gayri İslamidir.
Başta soru hırsızlığı yapmak üzere hedefine gitmek için her yolu
mübah gören yapı İslami kabul edilemez. (Hadi 30 yılı boş verelim,
son 10 yıldır bu söylenenlerle ilgili ne yaptınız?)
10 - FETÖ dinler arası diyalog
adına tevhidi parçalayan bir yapıdır. Batının muhabbetini çekme
adına pek çok sırlı ve gizemli ilişki ile Müslümanların aleyhine
uygulanacak projelerin uygulanması için çalışmalar başlatan bu
örgüt tevhit dışıdır. Dinlerarası diyalog adı altında ortak bir
dini kültür oluşturma çalışması hiçbir şekilde kabul edilemez.
Allah Resulünün risaletini göz ardı etmek tevhide aykırıdır. (Bu
toplantılar kamuoyunun gözünde, üstelik basında çokça yer verilerek
yapılıyordu. Ama sizden çıt çıkmıyordu? Neden?)
11 - Bu yapı gönül coğrafyamızda
orta Asya ve İslam ülkelerinde kurdukları hegemonya tespit
edilecek. Eylül ayında Avrasya İslam ülkeleri toplantısında bu
yapının İslam coğrafyasında yaptığı tahribatlara yönelik çalışmalar
başlatılacaktır. (Geç kalmadınız mı?)
12 - Diyanet ve İlahiyat
camiasının ortak çalışma ile örgütü ve liderini yüceltici yayınlar
bilimsel açıdan değerlendirilerek verdiği zararlar tespit
edilecek. İslam'ın temel kavramlarına dair tahrifatları tespit
edilip açıklanacak. (Diyanet; şu ana kadar bu çalışmanın neresinde?
Siz hangi çalışmaları başlattınız, kurullar oluşturdunuz?
Yoksa yine Kutsal Topraklarda mısınız?)
13 - Din eğitim ve öğretim
politikaları her seviyede gözden geçirilmelidir. Bu tür yapılara
müsaade eden eğitim sistemi gözden geçirilecek ve gerekli
tedbirlerin alınması için tavsiye kararlar alınacaktır. (Neden,
makamınızın gereğini yapmadınız. Bu sizin asli göreviniz değil
miydi)
14 - Benzer hataların
yapılmaması için dini kurum ve kuruluşlar ile ortak çalışmalar
yapılacaktır. Özgürlüklerine müdahale edilmeden tüm gruplarla bir
araya gelinecektir. (Bu çalışmalar ne durumda?)
15 - Ortaya çıkan boşlukta din
eksenli yapılar ortaya çıkmıştır. Bu yapıların tekrar ele alınması
bir mecburiyettir. (Nedir bu yapılar, dün mü ortaya çıktı? Yeni mi
gördünüz.)
16 - Dini ve manevi yapıyı
kirleten bu yapılan genç nesillerin dimağını kirleten bu yapıların
zihin kirleten çalışmalarına karşı uyarıcı ve bilgilendirici
çalışma yapmaları için gerekli çalışmalar yapılacaktır. (Bu
çalışmalar ne durumda?)
17 - Allah için yapılması gereken ibadetler
farklı amaçlar için istismar edilemez. Zekat ve sadaka gibi mali
ibadetlerin din istismarı ile başka süfli duyguları beslemek için
kullanılması kabul edilemez.
Ortalıkta topluma güvensizlik veren; bir sürü söylenti/gönülsüzlük/mutsuzluk/korku var…
Ve, Diyanet’in sosyal hayatı rahatlatacak hiçbir çalışması gözük(medi)müyor…
Ama, Sn. Başkan, Sn. Cumhurbaşkanı ile uyum içinde çalışıyor gözüküyor,
Kendisine ulaşan, bildiği çok şey olmalı!
Çünkü;
Sn. Görmez Kasım 2010’dan beri görevde…
Yani, 16 Temmuz 2016 sabahı atanmamış!...
O zaman düşünmek lazım!...
Son söz: “Öğrenci iyi olsa da, kötü akademisyenin elinden iyi mezun çıkmaz.”
İlgili linkler;
GÜZEL TÜRKÇEMİZ…
“..Dil bir millettir. Türkçe, Türk milletinin varlığı, yurdu, yuvası ve yarınıdır. Türkçe hepimizin ortak değeri, kardeşliğimizin tercümanıdır. Dilin ses güzelliğiyle dalgalanıp bir duyurma, anlatma ve inandırma gücüne ulaşması kolay değildir. Türkçe bunu asırlar içinde başarmıştır. Türkçemiz Türk milletinin aziz ve yaşayan bir servetidir.Bu servet israf edilir, yağmalanır,zayıflarsa adımız anılmaz, anılarımız yaşayamaz." Unutmayalım, gördüğümüz rüya Türkçe’dir, ülkülerimiz Türkçe’dir, ülkemiz Türkiye’dir, hepimizin umut ve ufuk sancağı ise Türk milletidir. Dünyayı Türkçe kavrayacağız, hadiselerin kalbine Türkçe bakacağız, Türkçe’yi mukadderat bilip,ilelebet bir vefa ve sevda nişanesi göreceğiz. Türkiye’nin bugünkü sorunlarından kurtulması için Türkçe pusula olmalı, çağın satırları Türkçe okunmalıdır. Buruk duygularla da olsa, büyük milletimizin Türk Dil Bayramını en içten hissiyatımla kutluyorum. Türkçe’nin gelişmesi, büyümesi ve yıldız gibi parlaması için emek veren, çaba gösteren kutlu ecdadımızı rahmetle, hürmetle yad ediyorum. Türkçe’nin gelişmesi ve muhafazası amacıyla değerli çalışmalar yapan bilim ve siyaset adamlarına sevgi ve saygılarımı sunuyorum….” (Devlet Bahçeli/ MHP Genel Başkanı)
HAFTANIN YAZISI…
“…..Abdülhamid’in marangozluğa, resim, fotoğraf ve çini sanatlarına duyduğu büyük ilgiyi çok iyi yansıtan bu sergilerde musikiyle ilişkisini yansıtan herhangi bir obje ilişmedi gözüme. Şehzadeliğinde kardeşi V. Murad’la birlikte, Saray’da görev yapan iki İtalyan’dan, Callisto Guatelli (Guatelli Paşa) ile Augusto Lombardi’den (Miralay Lombardi Bey) musiki dersleri alan Abdülhamid, eskilerin daha çok “alaturka” dedikleri Türk musikisini sevmezdi.V. Murad’ın Batı musikisinde beste yapacak derecede ilerlediği biliniyor; Abdülhamid ise öyle anlaşılıyor ki, sadece musiki zevki edinmiş ve iyi bir dinleyici olarak yetişmiş. Musikide tercihinin Batı’dan yana olduğu, çocuklarının Batı musikisi eğitimi almaları için özel bir gayret göstermiş olmasından da anlaşılıyor. Ayşe Sultan, hatıratında, babasının şehzadelerine Avrupa’dan piyano getirttiğini, Saray’a İtalyan ve Fransız musiki hocaları aldığını, bunlardan biri olan Alexandre Efendi’nin kendisine hoca tayin edildiğini söyler. Şu cümleleri dikkat çekicidir: “Huzurunda piyano çaldırır, dinler, yanlışlarımızı düzeltir, tempolara dikkat eder, ‘Böyle çalınmaz, tekrar ediniz,’ derdi. Alafranga musikiyi alaturkaya tercih eder di. ‘Alaturka güzeldir ama daima gam verir. Alafranga değişiktir. Neşe verir. Piyanoda alaturka dinlenmez. Kendine mahsus alaturka sazlarla çalınmalıdır,’ derdi.”