BIST 9.722
DOLAR 32,55
EURO 34,84
ALTIN 2.433,98

Görevini yapmada, Diyanet arkadan gelmemeli!…

Güven duygusu zedelenen “aynı kişilerle”, başarılı sonuç alınamaz.

15 Temmuz’dan sonra; her Cuma günü verilen  vaaz ve hutbelerde cemaatlerle ilgili bir konunun gündeme gelmesini bekliyoruz. Sütten ağzımız yandı!... Vakıf, dernek ve cemaatler’in; eğitim sisteminde ve görevlendirmelerde etkin rol oynamasına izin verilmemeli. Ama heyhat…Hala günceli yakalayamıyoruz….

Diyanet TV tartışma programlarının da konusu oluyor. Geçen akşam A Haber’de Diyanet’in kulakları çınlatıldı.

Bugüne kadar  “Dinlerarası Diyalog” ile ilgili bir hutbe duydunuz mu?

Birdenbire ortaya çıkan  “Kutlu Doğum Haftası” kim tarafından ortaya atıldı? Kimlerin kitapları o kutlamalarda imzalı olarak dağıtıldı? Hatırladınız mı?

Diyanet İşleri Başkanı Sn. Mehmet Görmez açıklama yapmış;

"15 Temmuz sonrası yapmaya karar verdikleri ancak hac dönemi nedeniyle ertelenen Diyanet-dini sivil yapılar buluşmasını Türkiye’ye döner dönmez gerçekleştireceğiz. Biz cemaatleri siyasete doğrudan, kendisini aşarak siyasetin içinde, göbeğinde görmemeliyiz. Ticarette, futbolda, şikede görmemeliyiz. Biz onu gerçekten toplumun manevi hayatına hizmette görmeliyiz. Bu takdirde bir konsensus ortaya çıkabilir. 15 Temmuz’dan hemen sonra olağanüstü din şurasını topladık. Bütün eski Diyanet İşleri başkanlarımız, din işleri yüksek kurulu üyelerimiz ve ilahiyat fakültesi dekanlarımızla bir araya gelerek 3 günlük bir şura gerçekleştirdik. Bu şuranın 18. maddesi Diyanet İşleri Başkanlığı’nın ve Din İşleri Yüksek Kurulu’nun Türkiye’de ne şekilde din hizmeti verileceğine katkıda bulunan bütün sivil dini yapılarla bir araya gelerek bu hatalara bir daha bu milleti dücar etmemek için bize düşen ortak görevler konusunda istişarede bulunmak. Çünkü 15 Temmuz’dan sonra değerlendirmelerde bazı yanlışlar yapılıyor. Bu yanlışlardan bir tanesi, bir ihanet üzerinden topluca bütün dini yapıları, dini cemaatleri zan altında bulundurmak. Ama bir taraftan da benzer hataların başka yapılar içerisinde ortaya çıkma tehlikesini de göz ardı etmemeliyiz. Bu ikisini dikkate alarak Diyanet İşleri Başkanlığı olarak Türkiye’deki bütün dini hayata katkı sunan sivil dini yapılarla bir araya gelerek değerlendirmeler yapılacaktır. Bunun bir zorunluluk arz ettiğini düşünüyorum.”

Tamam da, Sn.Görmez, darbe teşebbüsünün üzerinden iki ay geçti…Neredesiniz? Cemaatlerin şeffaflaşması ve denetlenmesi için çalışmanız var mı? Akademisyenlerle “Din Şurası” toplamakla halka ulaşamazsınız... Popüler işlerden kaçınıp mütevazi, gerçekçi işler ortaya koymak lazım. Halka ulaşmanın/gerçekleri anlatmanın yolları; camilerimiz, Kur’an kursları değil mi?

Olağanüstü darbe teşebbüsü sonrasında toplanan Din Şurası’ndan ve sonuçlarından halkın haberi var mı?

İlahiyat Fak. öğretim elemanlarının haberi oldu mu?

Basında yeteri kadar yer aldı mı?

 Sonuçları hutbelere yansıdı mı?

Sonuçlar, uygulamaya geçti mi?

Cevap: Hayır!…

Peki, neden?!...

Şura sonuçlarına -sorularımızla- bakalım;
1 - FETÖ dini bir cemaat ve grup kabul edilemez. (40 yıl kabul edilmiş ve Diyanet’te ses çıkarmamış)
2 - Hiç kimse kendisini kayıtsız ve şartsız kendisine bağlılığa çağırmaz. Mutlak itaat İslam'da Allah'a aittir. Bu çerçevede bir kimsenin özel seçilmiş ve yanılmaz olduğu iddiası kabul edilemez. (Neden daha önce isim vererek hutbelerde dile getirmediniz?)
3 - FETÖ açıkça bir din istismarı hareketidir. Allah adı kullanılarak çeşitli hizip ve gruplara davet dine yapılmış en büyük haksızlıktır. (Öyleyse; 15 Temmuz’da mı uyandınız?)
4 - FETÖ din kisvesi adı altında bir  çıkar hareketidir. Böylece her tür kirli işlerini din ile perdelemek genel tutumlarıdır.  (Öyleyse, bu kirli işlerle ilgili neden Camilerde, konuşmalarınızda  bir kelime söylemediniz? Elinizi bağlayan mı vardı?!)
5 - FETÖ sahte bir mehdi hareketidir. Tarih boyunca pek çok buna benzer fitne hareketi çıkmıştır. Hırs, karizma, menfaat elde etmek amacıyla kullanılmışlardır. (Sahte bir mehdilik vardıysa; 15 Temmuz’da mı uyandınız?)
6 - FETÖ'nün dini kaynakları şaibelidir. Rüyalar ve gizemler revaç bulmuş. Masum kitleler efsunlanmış. Sohbet vaaz yoluyla kitleler aldatılmıştır. Yapılan hatalı işler Peygambere intisap ettirilerek kitleler etki altına alınmaya çalışılmıştır. (Siz bu kaynaklara standlarınızda neden yer verdiniz? Neden bu cemaatle içli dışlı oldunuz?)
7 - FETÖ İslam ümmetini parçalamak amacıyla ortaya çıkmış bir örgüttür. Hakikati kendi tekeline alarak herkesi dışlayan anlayış İslami kabul edilemez. (Bunu açıklamak kime düşüyordu?)
8 - FETÖ bir sır hareketidir. Mali yapı ve danışman kadronun açık ve şeffaf olmaması şaibeleri beraberinde getirmektedir. Bu yapı dini kendi amaçları doğrultusunda kullanmıştır. (Öyleyse; 15 Temmuz’da mı uyandınız?)
9 - FETÖ gayri ahlaki bir harekettir. İki yüzlülük, kod adı kullanma, şantaj, mahremiyeti engelleme, gizli görüşmeleri kaydetme gayri İslamidir. Başta soru hırsızlığı yapmak üzere hedefine gitmek için her yolu mübah gören yapı İslami kabul edilemez. (Hadi 30 yılı boş verelim, son 10 yıldır bu söylenenlerle ilgili ne yaptınız?)
10 - FETÖ dinler arası diyalog adına tevhidi parçalayan bir yapıdır. Batının muhabbetini çekme adına pek çok sırlı ve gizemli ilişki ile Müslümanların aleyhine uygulanacak projelerin uygulanması için çalışmalar başlatan bu örgüt tevhit dışıdır. Dinlerarası diyalog adı altında ortak bir dini kültür oluşturma çalışması hiçbir şekilde kabul edilemez. Allah Resulünün risaletini göz ardı etmek tevhide aykırıdır. (Bu toplantılar kamuoyunun gözünde, üstelik basında çokça yer verilerek yapılıyordu. Ama sizden çıt çıkmıyordu? Neden?)
11 - Bu yapı gönül coğrafyamızda orta Asya ve İslam ülkelerinde kurdukları hegemonya tespit edilecek. Eylül ayında Avrasya İslam ülkeleri toplantısında bu yapının İslam coğrafyasında yaptığı tahribatlara yönelik çalışmalar başlatılacaktır. (Geç kalmadınız mı?)
12 - Diyanet ve İlahiyat camiasının ortak çalışma ile örgütü ve liderini yüceltici yayınlar bilimsel açıdan değerlendirilerek verdiği zararlar  tespit edilecek. İslam'ın temel kavramlarına dair tahrifatları tespit edilip açıklanacak. (Diyanet; şu ana kadar bu çalışmanın neresinde? Siz hangi çalışmaları başlattınız, kurullar oluşturdunuz?  Yoksa yine Kutsal Topraklarda mısınız?)
13 - Din eğitim ve öğretim politikaları her seviyede gözden geçirilmelidir. Bu tür yapılara müsaade eden eğitim sistemi gözden geçirilecek ve gerekli tedbirlerin alınması için tavsiye kararlar alınacaktır. (Neden, makamınızın gereğini yapmadınız. Bu sizin asli göreviniz değil miydi)
14 - Benzer hataların yapılmaması için dini kurum ve kuruluşlar ile ortak çalışmalar yapılacaktır. Özgürlüklerine müdahale edilmeden tüm gruplarla bir araya gelinecektir. (Bu çalışmalar ne durumda?)
15 - Ortaya çıkan boşlukta din eksenli yapılar ortaya çıkmıştır. Bu yapıların tekrar ele alınması bir mecburiyettir. (Nedir bu yapılar, dün mü ortaya çıktı? Yeni mi gördünüz.)
16 - Dini ve manevi yapıyı kirleten bu yapılan genç nesillerin dimağını kirleten bu yapıların zihin kirleten çalışmalarına karşı uyarıcı ve bilgilendirici çalışma yapmaları için gerekli çalışmalar yapılacaktır. (Bu çalışmalar ne durumda?)
17 - Allah için yapılması gereken ibadetler farklı amaçlar için istismar edilemez. Zekat ve sadaka gibi mali ibadetlerin din istismarı ile başka süfli duyguları beslemek için kullanılması kabul edilemez.

Ortalıkta  topluma  güvensizlik veren;  bir sürü söylenti/gönülsüzlük/mutsuzluk/korku  var…

Ve, Diyanet’in sosyal  hayatı rahatlatacak hiçbir çalışması  gözük(medi)müyor…

Ama, Sn. Başkan, Sn. Cumhurbaşkanı ile uyum içinde çalışıyor gözüküyor,

Kendisine ulaşan, bildiği çok şey olmalı!

Çünkü;

 Sn. Görmez Kasım 2010’dan beri görevde…

Yani, 16 Temmuz 2016  sabahı atanmamış!...

O zaman düşünmek lazım!...

Son söz: “Öğrenci iyi olsa da, kötü akademisyenin elinden iyi mezun çıkmaz.” 

İlgili linkler;

GÜZEL TÜRKÇEMİZ…

 “..Dil bir millettir. Türkçe, Türk milletinin varlığı, yurdu, yuvası ve yarınıdır. Türkçe hepimizin ortak değeri, kardeşliğimizin tercümanıdır. Dilin ses güzelliğiyle dalgalanıp bir duyurma, anlatma ve inandırma gücüne ulaşması kolay değildir. Türkçe bunu asırlar içinde başarmıştır. Türkçemiz Türk milletinin aziz ve yaşayan bir servetidir.Bu servet israf edilir, yağmalanır,zayıflarsa adımız anılmaz, anılarımız yaşayamaz." Unutmayalım, gördüğümüz rüya Türkçe’dir, ülkülerimiz Türkçe’dir, ülkemiz Türkiye’dir, hepimizin umut ve ufuk sancağı ise Türk milletidir. Dünyayı Türkçe kavrayacağız, hadiselerin kalbine Türkçe bakacağız, Türkçe’yi mukadderat bilip,ilelebet bir vefa ve sevda nişanesi göreceğiz. Türkiye’nin bugünkü sorunlarından kurtulması için Türkçe pusula olmalı, çağın satırları Türkçe okunmalıdır. Buruk duygularla da olsa, büyük milletimizin Türk Dil Bayramını en içten hissiyatımla kutluyorum. Türkçe’nin gelişmesi, büyümesi ve yıldız gibi parlaması için emek veren, çaba gösteren kutlu ecdadımızı rahmetle, hürmetle yad ediyorum. Türkçe’nin gelişmesi ve muhafazası amacıyla değerli çalışmalar yapan bilim ve siyaset adamlarına sevgi ve saygılarımı sunuyorum….” (Devlet Bahçeli/ MHP Genel Başkanı)

HAFTANIN YAZISI…

“…..Abdülhamid’in marangozluğa, resim, fotoğraf ve çini sanatlarına duyduğu büyük ilgiyi çok iyi yansıtan bu sergilerde musikiyle ilişkisini yansıtan herhangi bir obje ilişmedi gözüme. Şehzadeliğinde kardeşi V. Murad’la birlikte, Saray’da görev yapan iki İtalyan’dan, Callisto Guatelli (Guatelli Paşa) ile Augusto Lombardi’den (Miralay Lombardi Bey) musiki dersleri alan Abdülhamid, eskilerin daha çok “alaturka” dedikleri Türk musikisini sevmezdi.V. Murad’ın Batı musikisinde beste yapacak derecede ilerlediği biliniyor; Abdülhamid ise öyle anlaşılıyor ki, sadece musiki zevki edinmiş ve iyi bir dinleyici olarak yetişmiş. Musikide tercihinin Batı’dan yana olduğu, çocuklarının Batı musikisi eğitimi almaları için özel bir gayret göstermiş olmasından da anlaşılıyor. Ayşe Sultan, hatıratında, babasının şehzadelerine Avrupa’dan piyano getirttiğini, Saray’a İtalyan ve Fransız musiki hocaları aldığını, bunlardan biri olan Alexandre Efendi’nin kendisine hoca tayin edildiğini söyler. Şu cümleleri dikkat çekicidir: “Huzurunda piyano çaldırır, dinler, yanlışlarımızı düzeltir, tempolara dikkat eder, ‘Böyle çalınmaz, tekrar ediniz,’ derdi. Alafranga musikiyi alaturkaya tercih eder di. ‘Alaturka güzeldir ama daima gam verir. Alafranga değişiktir. Neşe verir. Piyanoda alaturka dinlenmez. Kendine mahsus alaturka sazlarla çalınmalıdır,’ derdi.”