BIST 9.457
DOLAR 32,60
EURO 34,83
ALTIN 2.497,41

Görevden alınmak/ayrılmak, kişiyi; “temiz, günahsız” yapar mı?!..

Makamdayken, geleceği düşünmek gerek…

Elbette hayır cevabını vermişsinizdir. Çünkü, sizde yaşayan bir organizma olarak bir çok işleme/uygulamaya maruz kalıyorsunuzdur.

Her görevin belli bir süresi vardır; Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Bakanlık, Belediye Başkanı, Rektörlük, Dekanlık/Müdürlük, Bölüm Başkanlığı v.b.

Bu süre neden konmuştur?; Ülkemizde, bir görevde  uzun süreli görev yapanların astığı astık-kestiği kestik hale gelmelerinden dolayı, bunu engellemek için!..

Birde akademisyenlerin ilgili maddelerle  süreli olarak kurumlarda görevlendirilmesi var ki, çok yaygın olarak kullanılıyor.

Şimdi Bakanlık’tan başlayıp bir kaç örnekleme yapalım;

1/Başbakan, onay ile bakanlarını atıyor. Bir süre sonra bazı bakanlar hakkında şikayetler başlıyor ve bakan görevden istifa ettiriliyor (çünkü, kendi kendine istifa etmek ülkemizde yaygın değil) ya da görevden alınıyor…(Hakkında soruşturma açılan tek bakan, merhum  T.Özal döneminde oldu)

Eeeeee, şimdi bu kişi temizlenmiş mi oluyor? Günahsız mı oluyor?

Peki, yaptıklarının soruşturması, suçun cezası yok mu?

Hani, harekete geçip, bakan hakkında yapılan şikayetleri inceleyecek ve sona erdirecek kurumlar?.Yok!…Kişi; “suçsuz yere görevden alındım/istifa ettirildim” diyerek  yaşamaya devam ediyor..

2/ Rektör’ün  uygulamaları hakkında şikayetler oluyor ve belgeler çıkıyor. Rektör görevden alınıyor veya istifa ettiriliyor. Yerine rektör atanıyor, devran devam ediyor…Kimse, eski rektör hakkındaki belgeleri soruşturmak, haksızlık varsa onu temize çıkarmak istemiyor.

Eeeeee, şimdi bu rektör  temizlenmiş mi oluyor? Günahsız mı oluyor?

Peki, yaptıklarının soruşturması, suçun cezası yok mu?

3/ Kişi, Rektör adaylığına başvuruyor… Kampanyalarında rektöre suçlamalar yöneltiyor; “kamu kaynaklarını boşa harcadı, dava açacağım, üniversitenin hakkını geri alacağım v.b.” diyor. Rektör atanıyor, aylar geçiyor, hiçbir hareket yok!..Hani, rektör suçluydu, kamu kaynaklarını yanlış harcamıştı?

Şimdi, atanan rektör, inandırıcı, güven verici oluyor mu?

Eski rektör hakkındaki suçlamalara kimse bir şey demiyor mu?

Elbette demiyor!...

4/ Belediye Başkanı hakkında belgeler/suçlamalar yapılıyor. En yeni örnekleri K.Topbaş(İstanbul) ve M.Gökçek (Ankara) ve Ahmet Edip Uğur (Balıkesir)  Sonunda Bakanlık görevden alıyor ya da istifa ettiriliyor.

Yeni başkanlar atanıyor...Hani eski  başkanlar suçluydu, belgeler vardı!..

Neden  hakkında soruşturma açılmıyor?

Başkanlar; hayatına devam ediyor, ettiği gibi bazıları hala akıl verip-siyaset yapıyor…

Eeeeee, şimdi bu başkanlar  temizlenmiş mi oluyor? Günahsız mı oluyor?

Elbette olmuyor!..

Peki, yaptıklarının soruşturması, suçun cezası yok mu?

Yok bu ülkede!..

5/ Akademisyen, üniversite adına bir kurumda görevlendiriliyor. Ancak, görevi sırasında yaptığı uygulamalar/etik dışı davranışlar  nedeniyle, bir süre sonra görevine son veriliyor. Ve kurumuna geri dönüyor…Gittiği kurum, kadrolu olduğu kuruma, kişi hakkında rapor göndermediği için akademisyen; “ben çok başarılıydım, çok güzel işler yaptım, kıskananlar beni görevden aldırdı” diyebiliyor.

Eeeeee, şimdi bu akademisyen  temizlenmiş mi oluyor?

Günahsız mı oluyor?

Peki, yaptıklarının soruşturması, suçun cezası yok mu?

Yok, bu ülkede!.

Suçun bedeli; ahirete mi bırakılıyor?

Kul hakkı yenmiş olmuyor mu?

Aaa, bir de bakıyorsunuz, o kişi; yabancı dili geçmiş Doç.oluyor!..

Maalesef!…

6/ Akademisyen(e); “taciz suçlaması” yapılıyor veya “intihal” yapıyor..Soruşturma açılıyor.. “Bilmiyordum suç olduğunu” diyor ve komisyon ceza vermiyor!...

Eeeeee, şimdi bu akademisyen  temizlenmiş mi oluyor?

Günahsız mı oluyor?

Peki, yaptıklarının soruşturması, suçun cezası yok mu?

Uygulanmayacaksa, disiplin kuralları neden var?

Aaa, bir de bakıyorsunuz, o kişi, yabancı dili geçmiş Doç.oluyor!..

SORU:GÖREVDEN ALINAN VEYA İSTİFA ETTİRİLENLER, NEDEN ÜSTLERİ HAKKINDA MADDİ/MANEVİ DAVA AÇMIYORLAR VEYA TEMİZLENMEK ADINA KENDİLERİ MAHKEMEYE BAŞVURMUYORLAR?

Bilmem ki!...

DİPNOT

“Ey Mâlik! Allah’tan korkan, yukarıda sayılan özellikleri taşıyan ve eşraf arasında müstesna yeri olan kimselere inanıp güvenmelisin. Yüzüne karşı seni övmelerine, yapmadığın bir takım işleri sana mal edip nefsini okşamalarına izin vermemelisin. Bilesin ki, fazla övgü, insanı kibre götürür ve gaflete düşürür. İyilik edenle kötülük edeni eşit tutmaman gerekir. Çünkü bu eşitlik, iyileri iyilikten vazgeçirir, kötüleri de kötülüğe alıştırır.”1

 “Ey Mâlik! Kendini beğenmekten uzak durmalısın. Yüzüne karşı methedilmeye izin vermemelisin. Zira bu tür hareketler şeytanın kolladığı fırsatlara yol açar ve iyilikleri yok eder. Oysa övgü, bağış sahibinin yaptığı bağışın karşılığını vermek için yapılır. Yönettiğin insanlara iyilik yapınca onları töhmet altında bırakmamalı, iyiliğini başlarına kakmamalısın. Yaptığını çok görmekten de çekinmelisin.”1

“Halk arasında kolayca karar vermek için öyle bir adam (hakim) seçmelisin ki, ilim ve birikimde herkesten üstün olsun. Halktan gelecek baskıya aldırmayıp doğrunun yanında olsun. Mahkeme esnasında, savunma tarafını tutup ayak diretmesin. Tarafları tam olarak dinlemeden karar vermesin. Olayları çarpıtmasın. Hatasında ısrarlı olmasın. Gerçek ortaya çıkınca, haklıya hakkını versin. Hakka teslim olmaktan acze düşmesin. Ehil insanların övgüsü ile mağrur olmasın. Yüze gülen dalkavuklara kanmasın.”1

1Yrd.Doç.Dr. Faris Ferci, Mâlik el-eşter’e verdiği ahd-nâme’ye göre Hz. Ali’nin yönetim anlayışı, Atatürk Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi Dergisi, sayı: 28, Erzurum, 2007

tweetter@goktanay57