Bilgisayar oyunu bağımlılığı, günümüzde, gizli
bir tehlike olarak adlandırılıyor. Bu oyunların; gençleri şiddete
eğilimli yapması en çok kabul edilen görüş.
“….Bırak lise öğrencilerini, üniversite
öğrencileri de aynı hastalıktan muzdarip..
Çocuk iki dil biliyor..
İyi okul kazanmış..
Bilgisayarın başından kalkamıyor, oyundan kafasını
kaldıramıyor, etrafını, dünyayı görmüyor, kendini hayata
hazırlamıyor..
Fakülte bitince ne olacak?
Hayat bilgisayar oyunu değil; tekrar tekrar
oynanmıyor.. Başa dönülmüyor, sil baştan olmuyor..
Anlat anlatabilirsen..
Sanal âlem oyunları eroin gibi, esrar gibi, sigara
gibi, gibi..
Bağımlılık yapıyor; bulaşan, tedavi olmadan
kurtulamıyor..
Psikolojik yardım gerekiyor..” ()
“Nintendo‘nun yeni
oyunu Pokemon Go için ilginç tepkiler
gelmeye devam ediyor. Bazı camilerde pokemon bulunması ve pokemon
avına çıkılmasına Diyanet-Sen Başkanı Mehmet
Bayraktutar’dan sert tepki geldi. Mehmet Bayraktutar; “Bu
İslam dininin en güzel ibadet evi olan camileri hafife almaktır.
İnsanların ibadet yeri camilerin ehemmiyet ve önemini
küçümsemektir” diye konuştu. Camilerin bu şekilde ticari oyunevi
olarak gösterilmesini İslam dinine karşı Batı dünyasının bir
senaryosu olduğunu iddia eden Mehmet Bayraktutar;“Bunu kınıyorum.
Türkiye’de yasaklanmasını istiyorum” dedi.” (Basından)
Görevliler ne kadar çok senaryo
seviyorlar…
Görevini yapma, senaryoya bağla, sorumluluk
alma, oh ne ala!...
Kur’an kurslarında ne öğretiyorsunuz Allah
aşkına?..
Sadece Arapça mı?
Çocukların sosyal yönleri/düşünceleri ne
olacak?
Peki, siz senaryolara karşı ne
yapıyorsunuz?
Kocaman bir hiç…
Anlaşılıyor ki; camiler konu edinmese, M.
Bayraktutar ilgilenmiyecekmiş bile!...
“Federal İslami Danışma Konseyi
Müftüsü Zulkifli Mohamad al-Bakri,konseyin web sayfasında
yaptığı açıklamada; "Federal İslami danışma Konseyi 1 Ağustos
tarihinde yaptığı toplantıda tartışarak Pokemon Go ve Pokemon
oyunlarının Müslümanlarca oynanmasına izin vermemeyi
kararlaştırmıştır." dedi. al-Bakri, yakın zamanda müslüman ülkelerinde bu yapımların
tamamen yasaklanabileceği sinyalini de
verdi. Suudi Arabistan ve Mısırlı
İslam alimlerinin Pokemon GO ve Pekomon'un zararlı olduğu görüş ve
tebliğlerinin göz önüne alınarak alındığı belirtilerek bu oyunların
iktidar hırsına neden olabileceği ve kumar alışkanlığı
yaratabileceği de açıklamada yerini aldı.” (Basından)
Vay arkadaş;
Bu oyun oynayanlar çılgınca
çoğalıyor ve bu konuda her kesim fikir yürütüyor, ama, Aile ve
Sosyal Politikalar Bakanlığı’ndan çıt yok…İçişleri Bakanlığı,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’da öyle!...
Bilgisayar
oyunlarının elbette yararları da var…Ama, her zaman olduğu gibi
dozunda/yerinde oynanırsa. Bu konuda linkini verdiğim yazıya
bakılabilir.(?)
Son SÖZ: İnsanlar çok seyrek
olarak inandıkları şeyi yaparlar. Genelde kolaylarına geleni yapar,
sonra da pişman olurlar. (Bob
Dylan)
Meğerse Aile Bakanlığı’nın derdi
başkaymış;
“Emrah Karaduman’ın bestesi olan
“Cevapsız Çınlama' isimli bir şarkı ile müzik dünyasına giren
Aleyna Tilki isimli şarkıcı 16 yaşında olması ve içkili
mekanda program yapması sebebiyle Aile Bakanlığı, Tilki’nin
ailesiyle görüşüp uyarıda bulundu. İçişleri ve Çalışma
bakanlıkları, içkili mekanları denetime aldı. Sabah'ın haberine
göre, 'Cevapsız Çınlama' şarkısıyla şöhrete kavuşan lise
öğrencisi Aleyna Tilki'nin, kanunen yasak olmasına rağmen
geceleri içkili mekanlarda sahneye çıkması tartışma
yaratmış.”
Ne demek tartışma yaratmak?
Tartışma yapacak bir şey yok ki
ortada!...
Kanun/tüzük ne ise gereken
yapılmalı…
Haberin sonu ilginç: “İçişleri ve
Çalışma Bakanlıkları, içkili mekanları denetime aldı.” Yani daha
önce denetim yapılmıyor muydu?!
Ya da herkes öyle biliyor!...
CUMHURBAŞKANLIĞI
KÜLTÜR ve SANAT BÜYÜK ÖDÜLLERİ
AÇIKLANDI…
Ödüller; Mustafa Kutlu, Prof. Dr.
Kemal Haşim Karpat, Süheyl Ünver,Şener Şen, Feridun Özgören ve
Konservatuarımız Öğr. Üyesi “Şelpe tekniğini sistemleştirerek el
ile bağlama çalma geleneğini modern dönemde temsil eden; çalış
teknikleriyle Anadolu’nun kültürel zenginliğini, ruhunu dünyaya
aktaran; özden ve gelenekten kopmadan, yeni açılımlarla müzik
sanatının sınırlarını keşfetmeyi sürdüren; icrası yanında Türk
müziği literatürüne akademik boyutta da güçlü katkılar sunan ve
“Garip Bülbül" Neşet Ertaş hakkında en kapsamlı çalışmayı ortaya
koyan Erol Parlak’a” verildi. Kendilerini Tebrik
ediyoruz...
BİR İDDİA: ORTADOĞU'YU
LAİKLİK KÖLELEŞTİRMİŞ!..
Birçok tartışmalar ve suçlamalarla
İstanbul’a kalıcı bir iz bırakmadan biten, İstanbul 2010 Kültür
Başkenti’nde “sinema belgesel yönetmeni” olarak ta görev alan
Yenişafak yazarı Yusuf Kaplan ilginç ve sert
söylemlerine devam ediyor. Yazısının başlığı "Ortadoğu’yu
laiklik köleleştirdi, İslâm özgürleştirecek
yeniden!" (28 Ekim 2016) Yazısından bir bölümü
verelim: "Laiklik, bu ülkenin ve İslâm dünyasının boynuna
geçirilmiş bir tasmadır. İslâm dünyasını her bakımdan perişan eden,
zihnen köleleştiren, kaynaklarını fiilen Batılılara peşkeş çekmek
için ihdas edilen bir deli gömleğidir laiklik. Feridun Sinirlioğlu,
özetle, “Ortadoğu'yu laiklik kurtaracak” demiş! Sinirlioğlu'nun bu
açıklamasından yeni haberdâr oldum. Sinirlerim tepeme bindi! Bu,
stratejik açıdan basiretsizce bir açıklama değil yalnızca; en hafif
ifadeyle, sinir edici bir açıklama bu! Ortadoğu'yu
köleleştiren şey laiklik oysa! Sinirlioğlu ve benzeri devletin en
tepesindeki kişilerin şunu iyi bilmesi gerekiyor: Körfez ülkeleri
görünüşte İslâmî ama gerçekte laik kabileci-diktatörlüklerle ayakta
ve kontrol altında tutuluyor. Baas ve türevleri kaskatı laik
rejimlerin hâkim olduğu, yarım asırdan fazla bir süredir kendi
Müslüman halklarına her türlü zulmü, baskıyı, işkenceyi, katliamı
reva gören Mısır, Irak, Libya, Suriye, Cezayir gibi ülkeler
ise, putlaştırılan laik ve kukla tek adam diktatörlükleriyle
ayakta ve kontrol altında tutuluyor.Gerçek bu iken, “Ortadoğu'yu
laiklik kurtaracak” türünden açıklamalar, en hafif ifadeyle,
yalnızca sömürgecilerin ekmeğine yağ sürer ve iki asırdır
Batılıların kölesi olan İslâm dünyasının bağımsızlık meselesini
gözardı etmekle sonuçlanır.Biz bunu yapamayız! Böyle bir şeyi
yapacak en son ülke Türkiye'dir!"
EDEBİYAT ŞEHRİ
KAHRAMANMARAŞ..
Kahramanmaraş Belediye Başkanı
Başkanı Fatih Mehmet Erkoç, Necip Fazıl Kısakürek ve Sezai Karakoç
gibi pek çok ünlü edebiyatçıyı Türk edebiyatına kazandıran
Kahramanmaraş’ın kesinlikle UNESCO’nun edebiyat şehirleri
listesinde yer alması gerektiğini belirterek; “UNESCO’dan yetkili
kişilerle görüşerek gerekli temasları sağladık. Yaklaşık 1 yıldır
da bu konunun alt yapısıyla ilgili işlerin planlamasını
yapmaktayız.Dünyada UNESCO edebiyat şehirleri listesinde 16 şehir
var. Bizim coğrafyamızdan hiçbir şehir yok. İnşallah biz bu
çalışmayla UNESCO’dan yetkili kişilerle görüşerek gerekli temasları
sağladık ve yaklaşık 1 yıldır da bu konunun altyapısıyla ilgili
işlerin planlamasını yapmaktayız. Mesela şehrimizin çeşitli
yerlerinde kütüphaneler açarak vatandaşlarımızı kitaplarla
buluşturuyoruz. Edebiyat akademimiz var ve bunun bünyesinde
yazarlık kursumuz var. Birçok konferans düzenliyoruz bu konularla
ilgili. Başta edebiyat müzesi olmak üzere yapacağımız müzeler,
kültür sanat merkezleri, yeni kütüphaneler bunların bir parçası
olacak ve o listede Kahramanmaraş’ımız sadece ülkemizi değil gönül
coğrafyamızı gururla temsil edecek. Bu bizim için çok
önemli.Biz şehrimizde, şairliğe ve yazarlığa adım atacak insanları
çok önemsiyoruz . Onları Türkiye’nin her noktasından davet
ediyoruz. Gelin Necip Fazıl’ın şehrindeki, Erdem Beyazıt’ın
şehrindeki havayı soluyun.Eğer bir şehrin ruhunu da inşa edemezsen
o şehir hurdaya döner. Kahramanmaraş zaten ruhu olan bir şehir.
Burası şairlerin, ruhu olan insanların şehri. Biz de bunu UNESCO
nezdinde tescillendirme gayreti içerisindeyiz. Bu konuda da
başarılı olacağımızda oldukça iddialıyız. Tabi bu süreç isteyen bir
durum. Düzenlediğimiz kitap fuarını gelenekselleştirmek de bununla
ilgili. Bir kitap sempozyumu da yapmayı hedefliyoruz. Hatta belki
de bu Türkiye’de bir ilk olacak.” dedi. (Kübra Minnet/Diriliş
Postası) Neden olmasın? Başarılar
diliyoruz…