BIST 9.645
DOLAR 32,56
EURO 34,89
ALTIN 2.431,07

Gezi Parkında özgürlükler kimin tutsağı?

Son birkaç ayda;

- Fazıl Say’ın sosyal medyada Retweet ettiği bir Tweet yüzünden ceza alması,

- İstismara uğrayan çocuklara bekâret testi yapmak istemeyen doktorun davalık olması,

- Kısmi “içki yasaklarını” ön gören kanunun TBMM’nde kabul edilmesi,

- Ankara Kurtuluş Metrosunda iki gencin yakınlaşması üzerine görevlilerin “Ahlaklı Davranın!” ikazına tepki olarak gerçekleşen “Öpüşme eyleminin” yankıları,

- Gezi Parkının yıkımı ile bir kez daha ortaya çıkan devlet otoritesi ve toplum iradesi arasındaki ilişki,

yoğun bir biçimde “özgürlük” tartışmalarını yeniden gündeme getirdi.

***

Bu konuyla ilgili, bir yandan AK Parti gittikçe otoriterleşiyor yorumunu yapanlar,

Diğer yanda iktidar cephesinde ise  “Yapılan yatırımları ve gelişimleri göremiyorlar. Bizi engelliyorlar” serzenişi söz konusu.

***

Tüm bu “özel hayata müdahale - kamusal alanın özgürlüğü” gibi tartışmalarda kaçırdığımız önemli noktalar var:

BİRİNCİSİ;

Başbakan’ın hafta içi grup toplantısında dile getirdiği “kervan yürür” mantığı…

AK Parti, hizmet eksenli bir parti. En önemli motoru “değişim”. Sermayeyi bu değişim rüzgârıyla daha fazla güçlendiriyor ve büyütüyor.

Uzun vadeli projeleri ve planları var. Arkasındaki halk desteğini de kullanarak engellere takılmadan bunları bir an önce sonuca bağlamak istiyor.

Bu nedenle seslere kulak tıkıyor.

İKİNCİSİ;

İlk maddeyle bağlantılı olarak,

Ne yazık ki “iki kişiden biri AK Partiye oy verdi” sloganını hafızalara kazıtarak, madalyonun diğer yüzünün görülmemesi sağlanıyor.

Yani “İki kişiden birinin AK Partiye oy vermediği” ve toplumun %50’sinin AK Parti’ye destek olmadığı unutuluyor.

Bu nedenle çıkarılan yasalar, mevcut seçim yasasının iktidar partisine sağladığı avantajla fazla tartışılmadan, kamuoyunun fikri alınmadan hızlıca mecliste oylamaya çıkıyor.

Böylece halkın iradesinin TBMM’ye tecelli etme gücü düşüş yaşıyor.

ÜÇÜNCÜSÜ;

Ne yazık ki söz konusu özgürlükler olduğunda,

İktidar partisi de dahil olmak üzere, muhalefet partilerinden sivil topluma kadar her özgürlüğün bir tarafı ve sahibi var.

Herkesin özgürlüğü kendi bacağından asılıyor.

Özgürlükler noktasında politik kutuplaşmalar söz konusu oluyor.

Kendisi için özgürlük isteyen gruplar, başka grupların benzer özgürlük isteklerine aynı tahammül ve desteği gösteremiyor.

Hal böyle olunca da, bir türlü evrensel normları yakalama imkânımız oluşmuyor.

Çünkü özgürlüklerimizi kıskanıyoruz,

özgürlüklerimizi çekemiyoruz,

Devletin ilgili bir müdahalesine “Oh iyi yapmış, nefes bile alamasınlar!” diye içimizden geçiriyoruz.

***

Oysa özgürlükler hepimize lazım,

Unutmayalım, özgürlüklerin ve onun uygulama biçimlerinin toplumun tamamına eşit bir biçimde yayılması aynı zamanda gelişmişlik düzeyimizin de en önemli göstergesidir.

 

Taksim Gezi Parkı için notlar

Birkaç gündür Taksim Gezi Parkında yeşil alanların korunmasına ilişkin önemli bir mücadele sürdürülüyor.

1-Protestoyu gerçekleştiren grup, doğaseverlerden oluşsa da, AK Parti’ye muhalif ve tepkili olan birçok farklı sağ ve sol siyasal grupların da bu eylem içerisinde bulunduğunu görme imkânımız oluyor.

2-Kapitalist kentleşme biçimine meydan okunuyor.

3-Demokrasinin nasıl bir güç olduğu sınanıyor.

4-Dedeleri, babaları köylerde, doğanın koynunda büyüyen bir nesil olarak, doğayla yeniden barışacağımız bir sürece ışık yakılıyor.

Sonuç olarak;

Kentleri sermayenin değil, insanların kucağına bırakalım.

Onlara AVM’lere, TV’lere, bilgisayarlara mahkûm olacak değil, özlerine dönüp özgürce şehrin yorgunluğunu atacakları bir “yaşam kültürü” sunalım.