BIST 9.717
DOLAR 32,48
EURO 34,97
ALTIN 2.435,21

Gelecekteki Geçmiş Tarihimiz!

Yıl 2300’lü zamanlar. Elimize aldık bir kitap ve okumaya başladık. Tarihsel olarak 2020’li yılları anlatıyor bize.

Pazar günü hava güzel evde durmak istemedim. Aldım elime kitabımı güneş görebilen ve azcık da olsa doğayla iç içe olabilecek bir çay bahçesine gittim.

Nerdeyse masaların 3/2’si henüz öğle saatleri olmasına rağmen doluydu.

İlk dikkatimi çeken gençlerin yoğunluğu idi. Çayımı yudumlayıp kitabımı okumaya başlamadan önce biraz gençlik üzerinde gözlem yapmaya çalıştım.

Konuşulan ve anlatılan konulara, dertlenilmiş meselelere kulak misafiri olmaya çalıştım.

Çok kötümser olmamak gerekiyor farkındayım lakin düşüncelerimin de boş olmadığı kanaatindeyim.

İslam ile alakası kalmamış, nötrleşmiş bir genç kuşak ardımızdan geliyor.

Futbol, müzik, sosyal medya ve mevcut kültür algılayışı gençliğimizi hazzın ve gösterişin zirvesine çıkarmış durumda.

Gençliğimizin görmüş ve duymuş olduğu “sembolik kültürel ve dinsel refleksin haricinde” egoizmin, cinsiyetin ve hassasiyetin laçkalığı farkında olmaksızın kıvrandırıyor özgüvenini.

Elimdeki kitaba yoğunlaşmaya çalıştım.

1600-1700’lü yıllardaki İslam Coğrafyasının kültürel haritasını anlatan bir konuyu okuyorum. Tevafuk diye gülümsedim ve okuma iştahım kabardı ister istemez.

Ecdadımızın kütüphanelerindeki kitap ve ciltlerin sayısını, hükümetlerin kültürel ve siyasi alanda İslamı sembolik olarak değil içselleştirilmiş bir yaşam biçimi ve inanç şeklini okuyorum.

Endülüs kültürü, Bağdat ilmiyeleri, Hindistan araştırmaları ve çalışmaları.

Yüzlerce binlerce kilometrelik yolları ilim öğrenmek, imanı teyakkuzda tutabilmenin formülü fikre sahip olabilmek için aşınılan yolculukların gençleri.

Çok değil 300 yıl öncesinin gençliğini anlatan bir kitap. Mukayese olarak çayımı yudumladığım mekândaki gençliğimizin durumunu resmetmeye yardımcı oldu.

İslam’la bağlantısı nötrleşmiş bir genç nesil!

Dedik ya 300 yıl öncesi diye. Yani geçmiş bir tarihten bahsediyorum.

Yani gelecek olan bir tarihten ve geleceğin geçmişindeki tarihin yapı taşlarından bahsediyorum.

Gençliğimiz bu refleks ve nötr ilişkisi ile İslam’ın gelecekteki geçmiş tarihi olabilir mi?

İdealleri yerine hayalleri ve rüyaları olan bir gençliğe kulak misafiri oldum.

Bu ülke toplumunun gençliği sadece hayaller ve rüyalar üzerine planlar yapıyorsa ülkemizin ekonomisinin büyüklüğünün ehemmiyeti var mı?

Masalarda gençliğimizin diline pelesenk olmuş ağırlık konular; futbol, siyaset ve aşk!

Her birisinin mecrasında fanatizmin ruhu yüceleşmiş durumda!

Politize olmuş, hamaset duygularıyla devlet kurup devlet yıkan gençliğimiz!

Mahremiyeti hayatından tamamen silmiş başörtülü genç kız ve genç erkek aşk duygusunun zirvesinde el ele!

Kanının dahi tuttuğu takımın forma renklerinden akmasını hayal edebilen yuvarlak zihinli gençliğimiz!

İslamsız bir Türkiye gençliği “merkeze kendimi de koyuyorum” sadece birilerinin masasında meze olarak yem olur.

Hadi düşünelim şimdi;

Yıl 2300’lü zamanlar.

Elimize aldık bir kitap ve okumaya başladık. Tarihsel olarak 2020’li yılları anlatıyor bize.

Ben yukarıdakileri yazabildim, hadi siz de geri kalanı tamamlayın gelecekteki geçmiş tarihimizin gençliğini!

Bunlar yakıcı, kavurucu gerçekler.

Gençlerimizin mevcut durumunu ıskalamadan gerekli önlemleri almalıyız galiba.

Almalıyız çünkü ıskaladığımız gençliğimizin geleceğinin Müslümanlıkla alakası ve ilişkisi kalmamış olacak!

Hem kendimizi hem de gençliğimizi insanlaştırarak İslamlaştırmalıyız.

İslam bizim geçmişimiz olduğu gibi geleceğimiz de olacaktır.