BIST 9.717
DOLAR 32,54
EURO 34,89
ALTIN 2.436,60
HABER /  MEDYA

Fehmi Koru'dan bomba 14 Aralık iddiası

Habertürk gazetesi yazarı Fehmi Koru, 14 Aralık operasyonu üzerinden hükümet-Cemaat kavgasını yorumladı. Fehmi Koru, AK Parti'nin yanlış yaptığını söyledi.

Abone ol

İNTERNETHABER.COM - Habertürk gazetesi yazarı Fehmi Koru, 14 Aralık operasyonu üzerinden hükümet-Cemaat kavgasını değerlendirdi.

Fehmi Koru, Ergenekon sürecinin gazetecilerin tutuklanmasıyla akamete uğradığına işaret ederek, "Hükümet-Cemaat kavgasının hukuk zeminine 'gazeteci' tutuklayarak taşınması, daha ilk adımda hükümetin başının ağrımasına yol açmakta. Şimdiye kadar görülmemiş genişlikte bir yelpazede gazeteciler buluşması ülke içerisinde gerçekleşti. AK Parti’nin Cemaat ile kavgasında ilk raundu yanlış bir zeminde başlattığına eminim" dedi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun başdanışmanı Etyen Mahçupyan'ın Akşam gazesindeki dünkü yazısında "Ahmaklığın bir tercih haline gelip cemaatleştiği noktada, artık bir zihni yozlaşmayla karşı karşıyayız demektir ve bunun kişilikleri etkilememesi düşünülemez" sözlerine de Fehmi Koru, şöyle tepki gösterdi:

Ahmaklık geçmişte yaşananlardan ders çıkarmamak ise -ki öyledir- “Ergenekon” sürecinin başına geleni doğru değerlendirdiği görülen Cemaat için bu niteleme nasıl kullanılabilir?

Fehmi Koru'nun 'Karşıdakini ahmak sanmak yanıltır' başlıklı bugünkü yazısı şöyle:

CEMAAT AHMAK NİTELEMESİNİ HAK EDİYOR MU?

Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun görüşlerinden yararlandığı resmiyete de dökülmüş konumundan bilinen bir yazar, dünkü yazısının başlığında, “ahmaklık cemaati” nitelemesini kullanmış...

Göndermesinin hangi tarafa yönlendiği belli; ancak hedefine koyduğu Cemaat’in “ahmaklık” nitelemesini hak ettiğini kuşkuyla karşılıyorum. Özellikle de, ilk hukuki sürecin, “Tahşiye” örgütüne Cemaat’in medya kolunun “kumpas” kurduğu konusunda açıldığını ve “gazeteci” kimlikli kişilerin gözaltına alınmasıyla başladığını gördükten sonra...

CEMAAT YANLIŞLARINDAN DERS ÇIKARMASINI BİLİYOR

Cemaat kendi yanlışlarından ders çıkarmasını biliyor. Geçmişte ölümüne destek verdiği “Ergenekon” ve “Balyoz” süreçlerinin neden akamete uğradığını iyi değerlendirmiş olduğu anlaşılıyor. O süreçlerin kaderini, “Ergenekon” yapılanmasına ve hatta “darbelere” karşı oldukları bilinen iki “gazeteci”nin tutuklanması belirlemişti.

Kamuoyunun kafasını karıştıran olay, o gazetecilerin cezaevine gönderilmesi olmuştu. Tabii, eşzamanlı olarak meslek dayanışması da devreye girmekte gecikmedi. “Ergenekon” sürecinin ülkede varlığı bilinen “derin devlet” yapılanmasının tasfiyesini getireceğine inananlar bile, o noktadan sonra, sürece verdikleri desteği önce zayıflattılar, sonra da durdurdular.

HÜKÜMETİN İLK ADIMDA BAŞI AĞRIDI

Hükümet-Cemaat kavgasının hukuk zeminine “gazeteci” tutuklayarak taşınması, daha ilk adımda hükümetin başının ağrımasına yol açmakta. Şimdiye kadar görülmemiş genişlikte bir yelpazede gazeteciler buluşması ülke içerisinde gerçekleştiği gibi, tavırları değerli uluslararası kurumlar ile yayınları dünyanın her tarafında yankı bulan yabancı medya organları da karşı cephede yer almakta gecikmedi.

AHMAKLIK GEÇMİŞTEN DERS ÇIKARMAMAKSA...

Ahmaklık geçmişte yaşananlardan ders çıkarmamak ise -ki öyledir- “Ergenekon” sürecinin başına geleni doğru değerlendirdiği görülen Cemaat için bu niteleme nasıl kullanılabilir?

Son operasyonda gözaltına almaların “gazetecilik faaliyeti” ile ilişkisi olmadığını ileri sürmek ve farklı ilintiler kurarak herkesi bir “örgüt” çatısı altına yerleştirmek fazla tutarlı değil. Eğer bu davranış tarzı tutarlı olsaydı “Ergenekon” süreci akamete uğramazdı.

Esas sorun, AK Parti çevresinin “basın” ile ilgili tutumundan kaynaklanıyor. Önyargıları var ve bunların etkisini basınla her düzeyde kurdukları ilişkilerde görebiliyoruz. Bir sevgisizlik söz konusu; dahası, kendilerinde var olan sevgisizliğin herkes tarafından paylaşılmasını da istiyorlar. Bu ise rahatsızlıklara kapı aralıyor.

TÜRKİYE BUNU KALDIRAMAZ

Politikacıların basınla ilişkilerinin güllük gülistanlık olduğu tek bir ülke yok. Avrupa’nın hemen her ülkesinde, ABD’de de, liderlerin basına karşı olumsuz duygularını zaman zaman dışa vurdukları oluyor. Ancak, hiçbir demokratik ülkede, “gazeteci” kimliğiyle tanınmış kişilerin üzerine “operasyonlar” ile gidilmiyor. Gözaltı, tutuklama gibi hukuki işlemlerden elbette yasaları çiğnediğine inanılan gazeteciler de muaf değildir; ancak bunun basın özgürlüğünü çiğneyen bir yönteme dönüşmesi de demokrasilerde kabul edilmez.

Dönüşürse ne olur? “Özgür ülkeler” sıralamasında aşağılara düşmekle başlayan bir dizi puan kırıcı işleme muhatap olunur.

Türkiye bunu kaldıramaz. Özellikle de, 12 yıllık AK Parti iktidarı sayesinde Avrupa Birliği standartlarıyla tanışmış “yeni Türkiye” bunu kaldıramaz.

İLK RAUND YANIŞ ZEMİNDE BAŞLADI

Nitekim, bugün içte ve dışta karşılaşılan sıkıntıların sebebi de budur. İçeride, gazeteci milleti, var olan haklarına tecavüz olarak görüyor yapılanları ve onları kaybetmeme mücadelesi veriyor; dışarıdan bakanlar da bugüne kadar kaydedilmiş standartlar ile uygulama arasındaki çelişkiye itiraz ediyor.

Karşısındaki muarızını “ahmak” sanmanın sonucu mudur, bilemem; ama AK Parti’nin Cemaat ile kavgasında ilk raundu yanlış bir zeminde başlattığına eminim.