BIST 9.684
DOLAR 32,59
EURO 34,87
ALTIN 2.500,44
HABER /  POLİTİKA

Erken seçim olacak mı Binali Yıldırım açıkladı

Başbakan Binali Yıldırım, ABD merkezli Bloomberg News kanalına özel röportaj verdi. Yıldırım, röportajında 15 Temmuz darbe girişiminin sonuçlarını değerledirdi.

Abone ol

15 Temmuz darbe girişmini Blomberg News'e değerlendiren Başbakan Binali Yıldırım, erken seçim olacak mı sorularına yanıt verdi. Yıldırım, 'Erken seçim gündemimizde yok' dedi.

Yıldırım, erken seçim bekleyenleri de uyardı: 

"Bundan sonra da böyle aklından, fikrinden geçirenler varsa, ayaklarını denk alsın. Seçim yok, geçim var."

Yıldırım, röportajında başta TSK olmak üzere devlet kurumlarının yeniden yapılandırılacağını açıkladı. Darbe girişiminde bulunanların büyük bir kısmının yakalandığını da söyleyen Binali Yıldırım, "Felaketin eşiğinden döndük ama işler normale döndü" yorumunda bulundu. 

Binali Yıldırım'ın açıklamalarının detayları şöyle:

"Şunu samimiyetle söylemek isterim; Türkiye büyük bir felaketin eşiğinden döndü. Maalesef silahlı, kanlı bir darbe girişimi milletimizin direnciyle, hükümetimizin ve cumhurbaşkanımızın dirayetiyle başarısız hale getirildi ve ülkede işler normale döndü.

Bu darbeye sebep olanların bu işten kolay kurtulmalarını kimse beklemesin. Çünkü arkada 246 tane şehidimiz var, binlerce yaralımız var. Bunların hesabı sorulacak. Hesap sorarkan intikam duygusuyla hareket etmeyeceğiz, adalet ile hareket edeceğiz. Çünkü Türkiye bir hukuk devleti. Hukuk devletinin gereği neyse o yapılacak.
Burada ne kadar derine gider, hangi düzeyde olur, bunu yargı belirler. Bizim belirlememiz söz konusu değil. Biz sadece yargının işini yapması için gerekli desteği vereceğiz. Ama zannediyorum büyük oranda zaten bu işin içinde olanlar, bu işe karışanlar, fiilen bu darbe girişimini yönetenler hali hazırda zaten adalete teslim oldu. Geriye kalan çok fazla insan olduğunu düşünmüyorum.

Şu anda zaten çatışma yok. Çatışma dediğiniz, 15 Temmuz gecesi saat gece 10'da başladı ve olay ertesi günü sabah 4'te, 5'te bitti. Onun dışında herhangi bir çatışma, herhangi bir can kaybı söz konusu yok. 4'ten itibaren de artık bu işe karışan bütün zanlılar, şüpheliler toplanmaya başladı. Şu anda onların sorguları devam ediyor. Bazıları sorguları sürüyor, bazıları tutkuklandı, bazıları da halen aranıyor.

binali yıldırım

OHAL İLANI

Şöyle, Fransa'yı düşünün, Fransa'da bir terör hadisesi oldu. Birinci sefer yetmedi, ikinci sefer uzadı. Şimdi üçüncü kez de uzattılar. 6 ay daha uzattılar. Yani biz uzatmaktan yana değiliz. Bir kere bunu söyleyeyim. Ama üç ay içerisinde, 90 gün içerisinde bütün bu işleri yoluna koyarsak kaldırırız. Ama hala yapmamız gereken işler varsa, ihtiyaç varsa şüphesiz uzatmayı da gözardı etmeyiz, bunun bilinmesi gerekir. Yani Fransa'da yaşanan olayla Türkiye'de yaşanan olayı kıyas bile kabul etmez. Çünkü orada sadece bir terör hadisesi oldu, insanlar hayatını kaybetti. Burada ülkenin rejimini değiştirmeye yönelik, demokrasiyi yok etmeye yönelik ciddi bir silahlı darbe girişimi var. Dolayısıyla bizim bu anlamda OHAL'de Fransa'ya göre çok daha haklı gerekçelerimiz var. Bu OHAL, şunu özellikle ifade etmek isterim ki, anayasaya dayanarak yapılmış bir iştir. Bizim anayasamıza göre dört şekide ohal var veya sıkıyönetim var. Bir; ağır ekonomik koşular varsa, ülkede büyük sıkıntılar varsa, temel ihtiyaçlar karşılanamıyorsa, olağanüstü hal ilan edilebilir. İki; büyük bir afet, felaket veya toplumsal şiddet olayları yaygınlaşmışsa olağanüstü hal ilan edilebilir. Bir de ülkenin rejimine, meşru hükümetine karşı bir darbe girişimi varsa, olağanüstü hal ilan edilebilir.
Biz bu durumu kullanarak olağanüstü hal ilan ettik. Şöyle söylemek lazım; olağanüstü hal vatandaş için değil, biz kendimiz için olağanüstü hal ettik. Yani devlet için, hükümet için olağanüstü hal ilan ettik. Niye? Bu darbeye sebep olanlar, bu darbenin doğurduğu sonuçları ortadan kaldırmak için gerekli hukuki süreçleri, reformları, yapısal değişiklikleri hızlı bir şekilde halletmek, bir daha darbe yaşanacak şartları ortadan kaldırmak. İşin özü, esası budur.

Bir kere gayet tabii ilk kanun hükmünde kararnameyi çıkardık, bu kanun hükmünde kararnamede neler var? Bir kere çok sayıda insan gözaltına alındığı için bunların sorgulaması için zaman lazım. 4 gündü, bunu 30 güne çıkardık. Sadece bu işle ilgili, yani darbe girişimine karışmış, ülkenin rejimini yıkmaya çalışanlarla ilgili binlerce insan var. Bunların sorgulamasının sağlıklı yapılması için bu süreyi uzattık. Diğer yandan bu darbe girişimi esnasında hayatını kaybedenlerin şehit sayılması ve şehitlik, gazilik haklarından yararlanmaları için bir düzenleme getirdik, yakınlarına bir takım haklar sağladık.

FETÖ'YE AİT OKULLAR VE DERNEKLER...

Ayrıca darbe girişiminde bulunan FETÖ terör örgütünün bütün okulları, hastaneleri, dernekleri, vakıfları bunlara el konuldu. Devlet el koydu ama mülkiyetine el koydu. Ancak faaliyetleri kesintiye uğramayacak. Devletin kontrolünde okullar çalışmaya devam edecek, hastaneler çalışmaya devam edecek ve sorumlu olan dernek vakıf yöneticileri de yargıda hesaplarını verecekler. Bu da yaptığımız bir şey. Ayrıca bu darbe girişimine fiilen fetö terör örgütüyle iştirak eden asker personel, sivil personel ve yargı mensupları, bunların da görevlerine son verilmesi için yine bir düzenleme yaptık, bunu da hayata geçirdik. Bunun dışında başka düzenlemeler de bundan sonra gelecek.

Nedir bu düzenlemeler?

Bir kere kurumlarda ciddi bir silahlı kuvvetler başta olmak üzere, ciddi bir yeniden yapılanma ihtiyacı var. Bu darbe girişiminde de gördük ki burada bir güvenlik zaafiyeti var, hiyerarşi, komuta kademesiyle alt kademe arasında bazı sorunlar var. Bu sorunları ortadan kadıracak şekilde yeniden yapılanmaya gideceğiz. Demokratikleşme yönünde atmamız gereken daha çok adımlar var, onları da bu sürede tamamlamış olacağız. Ayrıca ekonomi ile ilgili düzenlemeler var, ancak ekonomiyle ilgili düzenlemeleri bu olağanüstü hal kapsamında düşünmüyoruz. Onları ayrıca parlamentonun normal çalıma takvimi içerisinde yapılmaya devam edecek. Onların detaylarına isterseniz gireriz.

İSTİHBARAT ZAFİYETİ YAŞANMIŞTIR!

Biz öncelikle tabi kurumların buradaki yapısal sorunları neyse onları halledeceğiz. Tabii şuanda bu darbe girişimi esnasında görev başında bulunanlarla ilgili de herhangi bir zaafiyet varsa, herhangi bir hata varsa veya kasıt varsa bunları da tabii ki araştırıyoruz. Peşinen kimseyi suçlu ilan etmek bizim görevimiz değil ama, bilinen bir gerçek var; bu darbe öncesi bir istihbarat zaafiyeti yaşanmıştır. Bu darbeye müdahale konusunda bir zaafiyet yaşanmıştır. Bütün bunlar araştırılacak, sebepleri ortaya çıkarılacak, sorumluları ortaya çıkarılacak ve bunun hesabı hukuk sistemimiz içerisinde sorulacak.

DARBE GECESİNİN KAHRAMANI TÜRK MİLLETİ VE TÜRK MEDYASIDIR

Bunun iki maliyeti var; bir, manevi-moral maliyeti. Bunun değeri yok, bunun değerini ölçemeyiz. Parayla ölçülecek bir değer değil. Ancak bunu Türk milleti, kuvvetli bir millettir, inançlı bir millettir; kısa sürede bu darbenin oluşturduğu zihinsel moral değerlerdeki tahribatıı hızlı bir şekilde atlatacak. Nitekim darbe günü de darbe sonrası da meydanlar hala doldu hiç kimse ayrılmıyor, ülkeye sahip çıkıyor, devlete sahip çıkıyor. Böyle bir milletin bir vatandaşı, bir ferdi olduğum için de ben büyük bir gurur duyuyorum. Bu darbe girişiminin gerçek kahramanı Türk milletidir, Türk medyasıdır. Bunu bir kenara koyalım.

FETÖ terör örgütünün bütün okulları, hastaneleri, dernekleri, vakıfları bunlara el konuldu. Devlet el koydu ama mülkiyetine el koydu. Ancak faaliyetleri kesintiye uğramayacak. Devletin kontrolünde okullar çalışmaya devam edecek, hastaneler çalışmaya devam edecek ve sorumlu olan dernek vakıf yöneticileri de yargıda hesaplarını verecekler.

DARBENİN EKONOMİYE VERDİĞİ ZARAR

Tabii ki darbenin ekonomik bir hasarı da var, ekonomimize verdiği bir zarar da var. Nitekim Standart and Poors hemen not düşürdü. Bence orada da çok etik davranmadılar. Böyle bir fırsatçılık yaptılar. Biz büyük bir darbeyi defetmiş bir milletiz, demokrasiyi ayakta tutmak için mücadele vermişiz. Bu tip değerlendirme kuruluşların aceleci davranmayıp durumu iyice gördükten sonra hareket etmelerini beklerdik. Bu durum doğrusu bizi üzdü. Bunu söylemek isterim.

Kaldı ki Türk ekonomisi bunu hak etmiyor. Göstergelere bakarsak, Avrupa ülkelerinin, borcu bizimkine göre çok fazla. Yani GSMF göre oranladığımız zaman Türkiye'nin GSMH'ye göre borç yüzdesi 30-32 civarında. AB'de bu yüzde 116'lar civarında. OECD'de yüzde 93 civarında. Maastricht Kriterleri'nde AB'den bu kriterleri tutturan ülke neredeyse kalmadı ama Türkiye 2009 küresel krizinden beri çok güzel bir performans gösteriyor. Bankacılık sistemi çok sağlam, sermaye yeterlik rasyosu yüzde 15.5. Yani yüzde 8'in neredeyse iki katı. Bütün bunları dikkate aldığımızda türkiyenin notounu düşürecek ne var? Bunun bilimsel değil, ekonomik verilere dayalı bir karar değil; bir ideolojik veya siyasi karar olduğu konusunda hiç tereddütümüz yok.

HASAR TESPİTİ YAPIYORUZ

Hasar tespitini yapıyoruz. Ekonomimizde mutlaka bir hasar oluştu ama hasarın boyutu hakkında ben fikriniz olsun diye söylüyorum; rusya ile uçak krizi yaşadığımız zaman, bizim ekonomik göstergelerimizde ne kadar oynama olduysa, bu darbe girişimindeki oynama da o kadar oldu. Dolayısıyla öyle ekonomiyi altüst edecek, bütün değerleri altüst edecek bir değişim yaşamadık. Hafif borsada düşüş var. Kurda hafif bir yukarıya doğru hareketlenme var, faizde de politika faizinde de çok hafif bir kıpırdanma var. Ama bunlar geçici. Bunlar zannediyorum önümüzdeki günlerde normal seyrine gelecektir.

TÜRKİYE'DE İNSANLAR DARBE GECESİ...

Bakın bir ülkede darbe oluyor. Normal şartlarda ne olması lazım? İnsanlar paralarını çekmeleri lazım. Türkiye'de ne oldu? Millet, vatandaş elindeki dövizi götürdü bankaya yatırdı. Darbeden sonraki 3 günde 8 milyar dolar döviz bozduruldu ve bankalara yatırıldı. ATM'lerde, bankalarda, orada burada hiç öyle panik olmadı, kuyruk olmadı, para vardı-yoktu öyle Yunanistan'daki gibi ATM'ler kapatıldı, ödeme sınırları getirildi falan hiçbir şey yok. Her şey sakin, herkes işinde gücünde çalışıyor. Dükkanını açtı, ticaretini yapıyor. Efendime söyleyim, darbe işi tamamen bizim devletimizin, milletimizin dirayetiyle 8-10 saatte defettiğimiz bir meseledir. Ama şehitlerimiz var, kan dökülmüştür uçaklardan, helikopterlerden bomba atılmıştır. Mermiler atılmıştır, tanklar insanların üzerinden geçmiştir, onları ezmiştir. Bunlar unutulmayacak. Bunlar bizi derinden yaralayan şeylerdir. Milletin verdiği paralarla, vergilerle alınan silahları, milletin üzerine çeviren, onları bu bomlarla, bu mermilerle, bu silahlarla öldüren, şehit edenler Türk değildir. Bu ülkenin seven insanları değildir, bunlar küresel bir terör örgütünün birer militanıdır. Bunlar asker de değildir. Bunlar asker elbisesii içine sığınmış terörist canilerdir. Bunun böyle bilinmesi lazım. Askerlerimiz, silahlı kuvvvetlerimizin vatansever, yurtsever subayları, askerleri bu işin dışındadır.

Bunu yok farz edemeyiz. Oldu, ama biz şunu söylüyoruz küresel yatırımcılara; bu geldi geçti ve milli irade, halkın iradesi bu darbecileri yok etti. Türkiye'de artık hayat normale dönmüştür.

ERKEN SEÇİM SÖZKONUSU DEĞİL!

Erken seçim diye bir şey söz konusu değil, altını çiziyorum ve net olarak ifade ediyorum. Bu yönde de kafa karıştırmaya çalışanlar var, işte hükümet, AK Parti bu darbeden güçlü çıktı, bir baskın seçim yapacak falan bunlar bizim aklımızda fikrimizde yok. Öyle bir etik de bulmayız bunu. Biz dört yıllığına milletten yetki aldık, o yetkiyi sonuna kadar kullanacağız. Ama o yetkiyi elimizden almaya kalkanların da tepesine balyoz gibi ineriz, indik.

SEÇİM YOK, GEÇİM VAR

Bundan sonra da böyle aklından, fikrinden geçirenler varsa, ayaklarını denk alsın. Seçim yok, geçim var. Vatandaşın geçime ihtiyacı var, işe güce ihtiyacı var. Seçim yorgunu oldu vatandaş, durmadan seçim. Geçen sene üç tane seçim yaptık. Bir daha seçimle kaybedecek vaktimiz yok. Onun için biz seçim demek ekonomik faaliyetlerin yavaşlaması demek, seçim demek programların yarıda kalması demek, seçim demek öngörülebilirliğin, ileriye yönelik planların ertelenmesi demek. Dolayısıyla seçimin ihtiyaç olmadığı halde, seçimi gündeme getirmek, ülkeyi sevmek demek değil. Onun için böyle bir programımız yok. Bunu söyleyeyim.

Bundan sonra da böyle aklından, fikrinden geçirenler varsa, ayaklarını denk alsın. Seçim yok, geçim var.

BAŞKANLIK SİSTEMİ

İkincisi, başkanlık sistemi, bugünün meselesi değil. Türkiyede yeni anayasa yapılması, bütün partilerin başından beri, son 15 senedir istediği bir konudur. Başkanlık sistemi de zaten yeni anayasa içerisinde ele alınması gereken bir husustur. Dolayısıyla, bizim şimdi başkanlık sistemi veya yeni anayasayı tek başına, ak parti olarak yapma şansımız yok. Onun için ne yapmamız lazım? Uzlaşmamız lazım. En az 330 evet oyu alacağız ki, parlamentoda teklifimiz, yeni anayasa teklifimiz başkanlık da dahil olmak üzere sistem teklifimiz referanduma gidebilsin. şu anda bizim bunu tekbaşına yapma şansımız yok. O yüzden partilere de çağrıda bulunuyoruz; diyoruz ki gelin, bir olalım hepimizin, 79 milyon milletin ihtiyacını karşılayacak, herkesin bu anayasanın içinde ben de varım, bu anayasa beni de kapsıyor diyebileceği bir değişikliği yapalım ve bunu halkımızın onayına sunalım. Bizim pozisyonumuz bu. Dün de böyleydi bugün de böyle.

BAŞKANLIK SİSTEMİ NİÇİN GEREKLİ?

İstikrar için, güven için. Başkanlık sisteminde işte bu ve buna benzer maceraya kalkışanlar olamaz. Çünkü mutlak siyasi irade hakimiyeti vardır. Zayıf iktidarlarda ancak bu darbecilerin hevesi artar ama şimdi ak arti iktidarında buna benzer girişimler çok oldu. Her seferinde bunu etkisiz hale getirmeyi başardık. Nasıl başardık? Çünkü millet arkamızdaydı. Eğer halkınız arkanızda durmazsa ne kadar güçlü olursanız olun; hiç faydası olmaz yok olup gidersiniz. Halka rağmen iktidar olunmaz. Halk iradesine rağmen iktidar olunmaz. Onun için biz bu konuları diğer siyasi rakiplerimizle görüşmeye her zaman hazırız. Yapacağımız bir değişiklik, sistem değişikliği, anayasa deağişikliği, toplumun yüzde 100'ü değilse bile büyük bir kesimini, kahir ekseriyetini kapsaması lazım, onların kabul edebileceği bir metin olması lazım. Bunu da tek başına yapamayacağımız aşikar onun için bütün partilerle çalışmamız gerekiyor.