BIST 9.722
DOLAR 32,55
EURO 34,87
ALTIN 2.424,27
HABER /  SEÇİM

Erdoğan Köşk için daha avantajlı!

Prof. Dr. Nurettin Güz, muhalefetin çatı adayının çok iyi bir profilde olmasının seçmen için tek başına tercih nedeni olmadığını söyledi.

Abone ol
Siyasal iletişim uzmanı Prof. Dr. Nurettin Güz, Başbakan Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığı seçimlerine diğer adaylara göre daha avantajlı olduğunu söyledi. Çatı adayı olarak kamuoyuna sunulan Ekmeleddin İhsanoğlu'nun, profil olarak muhalefetin tabanından destek bulabileceğini anlatan Güz, çok iyi bir aday profilinin seçmen için tek başına tercih nedeni olmadığını söyledi.

Gazi Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölüm Başkanı Nurettin Güz, 10 Ağustos'ta yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerini değerlendirdi. Kamuoyu araştırmaları konusunda Türkiye'nin önde gelen bilim insanlarından olan Güz, İnternethaber.com'a yaptığı açıklamada seçimlerin sonucuyla ilgili şimdiden bir tahmin yürütmenin oldukça zor olduğunu söyledi.

17 Aralık süreci ve sonrasında yürütülen algıya benzer bir ortamın yeniden yaşanabileceğini ifade eden Güz, Erdoğan'ın seçim yarışına diğer adaylara göre bir adım önde ve avantajlı olarak başlayacağını söyledi. 

İşte Güz'ün açıklamalarından bazı satır başları;

Cumhurbaşkanlığı seçimlerine iki aydan daha az bir süre kaldı. Süreci nasıl değerlendiriyorsunuz
 
İlk turu 10 Ağustosta yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimi birkaç bakımdan önem arz ediyor. Öncelikli olarak devletin bir numarasının belirleneceği bir seçim olması ve son yıllarda içte ve dışta yaşananlar sebebiyle önemli. İkinci olarak Cumhuriyet tarihimizde ilk olarak doğrudan halk tarafından Cumhurbaşkanı seçileceği için ehemmiyet arz ediyor. Ayrıca ülkenin son 12 yılına damgasını vurmuş bir partinin iktidarda olduğu dönemde farklı bir seçim yapılacağı için önemli.
 
Son 12 yıla damgasını vurmuş ve girdiğe her seçimde birinci olmuş bir AK Parti var. Bu seçimde bir sürpriz yaşanabilir mi?
 
Her seçimi kendi kulvarında değerlendirmek gerekir. Genel seçimleri ayrı, yerel seçimleri ayrı ama Cumhurbaşkanlığı seçimlerini çok daha ayrı değerlendirmek durumundayız. Bu seçimde partiler aday gösterse bile partilerden daha ziyade aday olan isimler vatandaş için daha ön planda olacaktır. Bununla birlikte ilk defa Cumhurbaşkanlığı seçimi için oy kullanacak olsa bile parti veya ideolojiyi tamamen bir kenara bırakma da mümkün değil. Dolayısıyla Cumhurbaşkanlığına aday olmuş isimlerle birlikte partilerin bu adaylara vereceği destek seçmenin siyasi tercihinde etkili olacaktır. 
 
İsimler dediniz, hazır söz buraya gelmişken isimler konusundaki görüşünüz nedir? Çatı aday olarak gösterilen Sn. Ekmeleddin İhsanoğlu’nun şansı nedir? 
 
Resmen açıklanmasa da Başbakan Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığına aday olacağına kesin gözüyle bakılmaktadır. Sn. Erdoğan Türkiye’nin son yıllarına damgasını vurmuş bir siyasetçidir. 17 Aralık süreci başta olmak üzere birçok badireyi atlatmış ve olumsuzlukları lehine çevirebilmiştir. Bu yönüyle bakıldığında toplumdan önemli bir destek aldığı konusunda hiç kimsenin kuşkusu yok. Son yerel seçimlerde alınan oy da ortada. Sn. Erdoğan’ın tanınma, bilinme sorunu yok. Seçmen artı ve eksileriyle kendisini uzun zamandır tanıyor. Cumhurbaşkanlığı seçimindeki başarı grafiğini rakibi ya da rakipleri belirleyecektir.

O halde Sn İhsanoğlu’nun durumu burada daha da ön plana çıkıyor, değil mi?

Sn. İhsanoğlu’nun ismi henüz gündeme geldi. Siyasi çevreler kendisini tanıyorsa da toplumun büyük kesiminin tanıdığını söylemek zor. Tanındığı kadarıyla seçmen açısından en azından şimdilik bir olumsuzluğu bulunmuyor. Tabi ki bu durum seçmenin oy verme veya vermeme kararı açısından yeterli değildir.
 
Peki seçmen neye göre İhsanoğlu’na oy verecek veya vermeyecek? 

Cumhurbaşkanlığına aday olan isim siyaset zemininden gelseydi seçmen nezdindeki durumuna ilişkin birçok şey söylenebilirdi. Ancak toplumun önemli bir bölümü tarafından tanınmayan bir isimle ilgili kazanır veya kaybeder demek çok mümkün değil. Sn İhsanoğlu isminin açıklanmasının üzerinden 24 saat bile geçmemişken şu söylenebilir; İhsanoğlu ismi temiz, seçmen zemininde destek bulabilecek bir aday.
 
İyi ama seçimin sonucunu ne belirleyecek?

Her zaman söylüyorum, her seçim algı işidir. Reel durumun ne olduğundan daha ziyade algının kimin tarafından oluşturulduğu ve seçmenin nasıl yönlendirildiği seçim sonucunu belirlemektedir. İhsanoğlu’nun seçimin birinci veya –tabi kalırsa- ikinci turundaki seçmen desteğini kalan sürede göstereceği performans gösterecektir. Kendisi ve kendisine destek veren partiler ve sivil toplum örgütlerinin yapacağı çalışmalar, oluşturulacak algı Sn. İhsanoğlu’nun Sn. Erdoğan’la başa güreşecek bir rakip olup olamayacağını gösterecektir. 
 
Henüz erken ama İhsanoğlu’nun Erdoğan’a ciddi rakip olabileceğini mi söylüyorsunuz? 

Tayyip Erdoğan’ı seçmen uzuncu bir süredir tanıyor. Seçmen zeminine bakıldığında konjonktürel olarak partisinin oylarını % 50’nin üzerine çıkarabildiği biliniyor. Diğer tarafta ise kendisine karşı olan % 50 veya daha yüksek oranda bir seçmen kitlesi var. Elbette siyasette her zaman iki kere iki dört etmez, her seçimin şartları farklıdır. Bu hem Erdoğan, hem de İhsanoğlu açısından böyledir. Ama şunu açık olarak söyleyebiliriz ki, Cumhurbaşkanlığı seçimi hiç kimse için çantada keklik değildir. Ama Erdoğan’ın daha fazla tanındığını söylemek gerekir.

Yani İhsanoğlu’nun daha dezavantajlı olduğu söyleyebilir miyiz? 

Hayır, Tayyip Erdoğan’ın yarışa daha önde ve avantajlı olduğunu söyleyebiliriz. 

Peki İhsanoğlu’nun adaylığına CHP ve MHP tabanları tepki gösterebilir mi?

Cumhurbaşkanlığı seçim yarışında iki aday ön plana çıkacaktır. Dolayısıyla seçmen isimleri ön plana çıkan iki adaydan birisini tercih edecektir. Başlangıçta bazı partililer karşı çıksa, desteklemediklerini söylese de seçim kampanyasının ilerleyen döneminde seçmenler ve adaylar arasında birçok şey değişecektir. Bunun için seçim kampanya dönemi büyük önem taşımaktadır. 

Seçmen eğilimlerine ilişkin veriler ne zaman ortaya çıkmaya başlar?

Tahmin ediyorum kampanya sürecinin başlamasıyla birlikte seçmen eğilimlerine ilişkin verileri de almaya başlayacağız. Muhtemelen Temmuzun ilk haftasında adayların potansiyellerine ilişkin veriler ortaya çıkar. Yani hangi adayın oy marjları ne kadar bunlar belirmeye başlar. Sonraki bir aylık sürede seçmen eğilimleri bu marjlarda gelişir.  
 
Tayyip Erdoğan’dan söz ettiniz. Türkiye’nin son dönemde yaşadığı sorunlar örneğin IŞİD’le birlikte başlayan uluslar arası sorun bu süreci nasıl etkiler?

Türkiye’nin içerisinde bulunduğu coğrafya tarihin birçok dönemi önemli sorunlarla geçirmiştir. Anadolu coğrafyasında güçlü devletlerin bulunduğu dönemlerde çevre coğrafyalar da sakin ve huzurlu olmuşlardır. Olaya geniş açıdan baktığımızda bunları görüyoruz. Tabii son dönemde bölgenin çok daha büyük sorunlarla boğuştuğu ve bundan kurtulamadığına şahit oluyoruz. 

IŞİD’ı bu çerçevede nasıl değerlendirebiliriz?

Irak’ın suni gerekçelerle işgal edilmesinden sonra o topraklar rahat yüzü görmedi. Hani uluslar arası arenada işgalden sonraki gelişmeler “Saddam dönemini aratıyor” yorumlarını haklı çıkartacak düzeyde. Bugünkü Irak’ın fiilen bölündüğünü kabul etmemiz gerekiyor. Sadece işgalcilerin ortaya koyduğu plan değil merkezi hükümetin uygulamaları da bölünmüşlüğü körüklüyor. Ordu diye görevlendirilen insanların silah, cephane ve askeri kıyafetlerini bırakarak kaçtığı bir devlette her türlü grup rahatlıkla faaliyet gösterebilir. Biz bugün bunu görüyoruz.

Bize yansıması nasıl olur ya da oluyor?

Türkiye’nin sadece bölgesinde değil dünyada seçkin bir yeri olduğunu hemen herkes kabul ediyor. Ekonomik yapısı, nüfusu, askeri gücü, oluşturduğu iç dengeleri ile Türkiye hemen herkes tarafından dikkate alınmak durumunda ve alıyor. Balkanlar, Kafkaslar, Suriye ve Irak coğrafyasında Türkiye’ye rağmen bir şey yapmak çok da mümkün değil. Türkiye doğrudan işin içine girmek yerine uluslar arası diplomasiyle birçok şeyi çözmeye çalışıyor. Bu coğrafyalarda herkese rağmen belirleyici olabilmek için sanırım biraz daha zaman var. 
 
Türkiye’nin dış politikada, özellikli Bakan Davutoğlu’nun yanlışlar yaptığı görüşleri var?

Kısa dönem politikalarla ilgili birçok şeyi söyleyebilirsiniz. Haklı da olabilirsiniz. Ama Türkiye’nin politikaları daha uzun dönemlidir. Bu açıdan baktığınızda ben Türkiye’nin büyük hatalar yaptığını düşünmüyorum. Sorun uygulanan politikaların ötesinde Türkiye’nin henüz başkalarına rağmen tek başına kendi politikasını uygulayamamasından kaynaklanmaktadır. Ama bir önceki asra göre çok daha iyi ve belirleyici olduğunu açıkça söyleyebiliriz.