BIST 9.645
DOLAR 32,59
EURO 34,81
ALTIN 2.414,35
HABER /  SEÇİM

Erdoğan: Bu görüntüleri izledikçe kan beynime sıçrıyor

Başbakan ve Cumhurbaşkanı adayı Recep Tayyip Erdoğan canlı yayında gündeme dair merak edilen soruları cevapladı.

Abone ol

Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, NTV ve Star televizyonlarının ortak yayınında Oğuz Haksever’in gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.

Yüksek Askeri Şura kararları ve Diyarbakır'daki komutanlığın Eskişehir'e taşınmasında, Diyarbakır'daki bayrak indirme olayının ilgisi olup olmadığı sorusu üzerine Erdoğan, YAŞ'ın bu yıl ön hazırlıklarını yaparak sonuç almada hızlı olduklarını, 2 günde YAŞ kararlarını açıkladıklarını söyledi.

Kendisinin 15'inci YAŞ toplantısına katıldığını, bunun da bir ilk olduğunu ifade eden Erdoğan, "Bu toplantılardaki karşılıklı dayanışma, karşılıklı bu noktadaki anlayış ve kararları alıştaki isabet yüzdesi inanıyorum ki çok çok yüksek. YAŞ'ın ağustos toplantıları biliyorsunuz terfi ve atamalarla alakalıdır, tamamen ona kilitlenerek yapılmış toplantı olması hasebiyle bu süreci daha da kısaltmış oldu" değerlendirmesini yaptı.

"ŞU ANDA DİYARBAKIR İLE İLGİLİ ATILAN ADIMIN, YAKINDAN UZAKTAN BAYRAK OLAYIYLA ALAKASI YOK"

Diyarbakır'daki bayrak indirme olayıyla ilgili çok spekülasyonlar yapıldığına işaret ederek "Şu anda Diyarbakır ile ilgili atılan adımın, yakından uzaktan bayrak olayıyla alakası yok" diyen Başbakan Erdoğan, yapılan işlemin tamamıyla Hava Kuvvetlerinin kendi içindeki güçlendirmeye yönelik bir reorganizasyon çalışması olduğunu kaydetti.

Erdoğan, yapılan işlemin sadece Diyarbakır ile ilgili olmadığını, Eskişehir'de de benzer adımlar atıldığını anlatarak şöyle devam etti:

"Çünkü Hava Kuvvetleri caydırıcılıkta ülkelerin en önemli gücüdür, savunmada. Şu anda da bizim TSK'da Hava Kuvvetlerimiz hissedilir, fark edilir bir güce kavuşuyor. Burada bazı bu tür reorganizasyonlarla özellikle Diyarbakır'ın hassasiyetleri belli, böyle hassasiyetleri olan vilayetimizde böyle bir adımın atılması gerekliydi, bu konuda Hava Kuvvetleri Komutanımızın hazırladığı çalışmalar, Genelkurmay Başkanımızla yaptıkları çalışmalar, ondan sonra birlikte bu çalışmaların neticesini de gördük, buraya hayırlı olsun demekten başka bir şey bize düşmez.

Gayet de bana göre güzel bir çalışma, altyapı oluşturmuş vaziyetteler ama bizi içeriden vurmak isteyenler ne yazık ki burada üzülerek söylüyorum: medyanın yalan yanlış haberleriyle bu tür TSK'nın atmış olduğu adımları gelip bayrak meselesiyle ilintili hale getirmeleri çok çok yanlış, hiç şık değil. Bu yapılan bu reorganizasyonu küçümsemektir. Bölgede hassasiyetler var. Bu hassasiyetlerin olduğu bölgede tabii ki bizim Hava Kuvvetlerimizin, Silahlı Kuvvetlerimizin çok daha orada diri, yeni teknolojilerle donanımlı şekilde yapılanması gerekiyor. Atılan adımlar tamamen buna yöneliktir, bunun altında kimse başka bir şey aramasın."

BALYOZ VE ERGENEKON DAVALARI

Başbakan Erdoğan, "Balyoz nedeniyle bir süre tutuklu kalan subaylar konusunda neler söylemek istersiniz" sorusuna da şu yanıtı verdi:

"Temel esas şu: TSK'nin İç Hizmet Kanunu'na göre hakkında tutukluluk kararı olan kim olursa olun, bakın mahkumiyet demiyorum, tutukluluk kararı olan aslında ayrılır. Burada Genelkurmay Başkanımızın da hassasiyetleri, bu konudaki ricalarıyla bu iş ertelenmiştir. Bundan önceki Askeri Şura'da. Bu arada malum mahkumiyet kararları geldi. Bizler gerek Balyoz gerek Ergenekon bu tür davalarda, kim olursa olsun dedik, bunların emekliye ayrılması gerekir ve onların tamamı emekliye ayrılmış oldu. Bunların içerisinde şu anda kalan yok hepsi emekli edilmiş oldu. Burada herhangi bir ayrım söz konusu değil."

"TELEFONU DİNLENEN HAMSİCİ DEĞİL Kİ. BAŞBAKAN'IN TELEFONU DİNLENİYOR"

Başbakan Erdoğan, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Başkanvekili Ahmet Hamsici'nin açıklamalarına ilişkin de HSYK'da açıklama yapma yetkisinin sadece başkan sıfatıyla Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'a ait olduğunu vurguladı.

Hamsici'nin "ben şahsım adına konuşuyorum" dediğini anımsatan Erdoğan, "Sen şahsın adına konuşamazsın. Şahsı adına konuşanlar kalkıp da siyasetçiye yön veremez. Siyasetçi şu anda yargıya yön vermiyor. Yargıda bir yapılanmanın uygulamaları karşısında siyaset yani yürütme üzerine düşeni yapmak durumunda kalıyor" dedi.

"Yargının içerisinde şovmenler türer de siz de şovenleri savunma noktasına gelirseniz o zaman bir defa HSYK'nın varlığına gölge düşürmüş olursunuz" ifadesini kullanan Erdoğan, Hamsici'nin yaptığı açıklamaların bulunduğu makama hiç yakışmadığını, açıklamaların siyaseti, siyasetçileri eleştirme noktasına kadar geldiğini söyledi.

Erdoğan, Hamsici'nin siyaseti, siyasetçiyi eleştiremeyeceğini, "HSYK'nın veya yargının tehdit altında olduğu ifadelerini kullanmasının da çok çirkin olduğunu" belirterek şöyle devam etti:

"Nerede tehdit altında? Nasıl tehdit altına? Telefonu dinlenen Hamsici değil ki. Başbakan'ın telefonu dinleniyor, bakanların telefonu dinleniyor, uluslararası ilişkilerde telefonlarımız dinleniyor. Bunlar olacak, bunlarla ilgili suç duyurusu yapılacak, siz bunların hepsini görmezlikten geleceksiniz. Ondan sonra diyeceksiniz ki 'siyaset baskı yapıyor'. Şu anda Bolu'daki savcı tehdit ediyor. Başbakanı tehdit ediyor, ahkam kesiyor. Ne yaptınız uygulama olarak, var mı bir uygulamanız? Yok, sahipleniyorlar bir de üstelik. Böyle bir şey olabilir mi? Adama sorarlar, 'sen nasıl yargısın?' Senden beklentiler var. Başbakan'a hakaret edilir, bunları 'Siz başbakan olduğunuz için siyasetçisiniz, bu tür hakaretler hakaret sayılmaz.' Ne olur? 'Bunlar ağır eleştiriye girer.' Buna da böyle bir kılıf uyduruyorlar.

Bu şantajlardan, montajlardan bunlardan bıktık, çünkü bunların arkasında bu tür açıklamaları yapan kişiler olduğu sürece bu sıkıntılar olur. Bir defa hakim kararıyla konuşur, söylemleriyle değil, yargı kararıyla konuşacak, söylemlerle değil. Kendisinin böyle bir yetkisi olamaz ama siyasetçinin işi söylemdir zaten. Siyasetçi bunu yapar bir de uygulamayı yapar. Bu tür fiilleri bu adımları atar ama bu ülkede maalesef yargının içerisinde öyle şeyler oldu ki bunlar hepsi peyderpey ortaya çıkıyor. Düşünün 'dönemin başbakanı' diye, yürütmenin içerisinde, emniyette dosyalar hazırlanıyor. Ondan sonra bu dosyalar bunların evinden çıkıyor. Bunların olduğu ülkede siyaset olarak yürütme olarak sessiz mi kalacağız, 'buyurun devam mı edin' diyeceğiz."


EMNİYETTEKİ PARALEL YAPIYA YÖNELİK OPERASYON

Başbakan Erdoğan, emniyetteki "paralel yapı"ya yönelik operasyonun ardından Çağlayan Adalet Sarayında yaşanan olayları da şov olarak değerlendirdi ve "Neydi o şovlar? Savcı çıkıyor adalet sarayının önünde basın açıklaması yapıyor. Cumhuriyet tarihinde hiç böyle bir şey yaşadınız mı, böyle bir şey oldu mu? Ama bakın çıkıyor, basını da topluyor orada basın açıklaması yapıyor" diye konuştu.

Emniyette gözaltında olanlara bazı milletvekillerinin sahip çıkmasını ve onlarla nezarethanede fotoğraf çektirmesini eleştiren Erdoğan, "Kim bunlara bu gücü veriyor, kim bunlara bu desteği veriyor, nereden alıyorsunuz bu desteği? Bu tür hakikaten atılan adımlarla kimin nerede durduğunu, ne olduğunu çok daha iyi milletim görüyor" değerlendirmesinde bulundu.

Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Biz boşuna 'paralel yapı' demedik. Biz boşuna bunların bulunduğu konumu izah ederken 'inlerine girilecek' demedik. Bugün 30 küsur kişi daha aynı şekilde alındı, alınıyor. Bunlar ifade verdikçe bir şeyler geliyor. Önce ifade veriyor, daha sonra bu ifadeyi değiştirmesi noktasında avukatlarıyla baskılar geliyor. Bunları görüyoruz. Bunlar bu süreç içerisinde olan işler, ben şuna inanıyorum: Hak kesinlikle yerini bulacak. Biz de bu işin takipçisi olacağız, olmaya mecburuz. Çünkü bu bizim ulusal güvenliğimizi tehdit ediyor. Bu işin şakaya alınır tarafı yok, burada çok ciddi bir hukuksuzluk var. Bunu yapanlar bunun bedelini ödeyecek.

Devlete karşı hukuksuzluk yapanlar var. Yatırımlarımızı yapacağız. Bu yatırımlarımıza karşı kalkıp yürütmeyi durdurma veriyor. Kim bunu yapanlar? Yargının içinde olanlar. Bu herhangi bir kişiye gitmiyor, devletin bir kurulu, müessesesi olacak burada. Şimdi bunları gördükçe diyoruz ki: biz iyi yoldayız, bu süreci kararlı bir şekilde sürdürmemiz lazım. Allah muhafaza bu iş gecikmiş olsaydı kim bilir başımıza neler gelecekti. Adana'da MİT'in tırları durduruluyor. Ne kararıyla? Savcının kararıyla. İşte o da paralelci. Durduruluyor ve kolluk olarak da jandarma kullanılıyor. Jandarmayla beraber orada MİT'in elemanları yerlere yatırılıyor, dövülüyor, orada feryat ediyor, bu adam yüzbaşı ama MİT'te çalışıyor. 'Ben PKK'lı mıyım? Siz bana bunu nasıl yaparsınız' diyor, kimliğini gösteriyor. Bütün bunlara rağmen orada defaatle ben bunların görüntülerin seyrettim. Bu görüntüleri gördükçe inanın insanın kan beynine fışkırıyor. Bu insanlar Türkmenlere insani yardım götürüyor. Bahçeli konuşuyor. Bahçeli, sen bununla ilgili konuşsana, Kılıçdaroğlu, sen bununla ilgili konuşsana. Orada dövülenler kimdi. O tırlar nereye gidiyordu? Bunlarla ilgili konuşsanıza. Suriye'nin Lazkiye tarafındaki Türkmenlerin liderleri bunlarla ilgili zaten gerekli açıklamaları yaptı, Irak'takiler aynı şekilde yaptılar. Bunlara sahip çıkan kim? Bizden başka sahip çıkan var mı? Her türlü biz bunlara desteği biz veriyoruz, eğitimine varıncaya kadar. Yoksa onların savunacak hiçbir imkanı kalmamıştı. O gücü onlara biz verdik, o morali biz verdik ve onunla beraber orada kendilerini biraz olsun savunabilir hale geldiler."

MHP DE IŞİD'İ GÜNDEME GETİRİYOR

"Ne alakası var? Bir defa İŞİD o bölgede değil ki. Bunların gittiği yer tamamıyla onların yaşadığı bölgeler. Ne alakası var. Yani bu çok büyük terbiyesizlik. Bizim İŞİD'e, bunların anlattığı manada, böyle bir silah yardımı, bu tür şeyler, asla böyle bir şey söz konusu değil ama Kılıçdaroğlu, Bahçeli öyle bir şey söylesin ki bunlar tutsun. İftira at, tutmazsa iz bırakır. Bu Kılıçdaroğlu değil mi Kürecik'teki radar üssünü dinleme üssü diye söylüyor ve 'İsrail'e diyor buradan dinleme desteği veriliyor, hadi sıkıysa bunu buradan kaldırsın' diyor. Yahu burası NATO üssü. Bunun İsraille yakın uzak alakası yok. İsrail, bir defa NATO'nun üyesi olan bir ülke de değil. Kaldı ki İsrali'in böyle bir şeye ihtiyacı yok. Bunun çok daha fevkinde İsrail'in dinleme noktasında, vesairede imkanları var ve bu konuda şu anda açıkça şunu söyleyeceğim: Bunların birçok şeye, eğer dürüst davranırsa Şandır'dır şahidi. Şandır o bölgedeki bizim Türkmenlere nasıl destek verdiğimizi gayet iyi bilir. Sayın Şandır bunu gayet iyi bilir."