BIST 9.548
DOLAR 32,50
EURO 34,58
ALTIN 2.496,55

Dua etsin rakibi Ekmel Bey olacak…

Erdoğan dua etsin (Eğer aday olursa) İhsanoğlu gibi bir beyefendi ile yarışacak…

Başbakan Erdoğan, Musul konsolosluğumuzda tutuklananlar ve halen rehin tutulan (Ben de Davutoğlu’na inanıp hemen serbest bırakılacaklarını yazarken nasıl da yanıldım. Bir kez daha özür dilerim) TIR şoförleriyle ilgili medyayı uyarmış "Bu konuda bir şeyler yazmayın, çizmeyin kardeşim" demişti…

Aaaaa…

Bir de baktık…

Erdoğan’ın o uyarısından sonra konuya ilişkin “yayın yasağı” geldi!..

Geçenlerde de, başbakanlıktaki çalışma odasına böcek koydukları iddiasıyla 11 eski polis (Çoğu Başbakan’ın korumasıydı)Başbakan’ı yasadışı yollarla dinledikleri iddiasıyla soruşturuldular…

Soruşturma savcısı ifadelerini aldıktan sonra beşini tutuklanmaları talebiyle mahkemeye sevk etti…

Mahkeme “denetimli serbestlik” yolunu seçti…

Ama…

17 Aralık operasyonuyla tutuklanıp cezaevine konan bakan çocukları ve Reza Zarrab tahliye edildiklerinde karara çok sevinen Başbakan;  tahliye kararını veren o mahkeme heyetine çok kızdı…

Tahliyelere itiraz etti…

“Tutuklayın bunları kardeşim” dedi bu defa da…

Ve…

Dün karar çıktı:

Tahliye edilen polisler yeniden cezaevine konulacaklar…

Ve…

2007’de yaptığı bir konuşmada "bana darbe yaptılar" diye oy topladı Başbakan…

2011’de ise "Darbecilerin hakkından geldim" diye haykırdı meydanlarda…

Ve yine seçim zaferi kazandı…

İlginçtir…

30 Mart seçimlerinde 2007 ve 2011’de söylediklerinin tam tersini söyledi…

"Darbe yok, kumpas var ve mağdurları ben kurtardım" dedi kürsülerde ve ekranlarda…

İki ay kadar sonra bir seçim daha var ve Başbakan; içeri tıktırdığı, “Bu davaların savcısı benim” dediği paşalara şöyle sesleniyor:

“Sizden teşekkür beklemiyorum ama sizleri ben tahliye ettirdim…”

Ahmet Şık’ın daha basılmadan yasaklanan kitabı için "Öyle kitaplar vardır ki bombadan daha tesirlidir" dedi…

Geçenlerde ise aynı kitap için şöyle dedi:

“Kitap yazdı diye değil, hazırlığını yaptı diye insanlar mahkûm edildi"…

Ve…

Ben de söyleyecek söz bulamıyorum…

 

 


DUA ETSİN RAKİBİ EKMEL BEY OLACAK…

Muhalefet çok kızıyor ama benim favori bakanlarımdan biridir Taner Yılmaz…

Soma katliamından da sorumlu olmadığına inanıyorum…

“Yapabileceklerini yapmadı” iddiaları ise abestir…

Felâket günlerinde de sorumluluğu sonuna kadar yüklendi…

Ama…

Bu defa bir açıklamasına kafam takıldı…

Kuzey Irak’tan sevk edilen birinci tankerdeki petrolün 97 milyon dolar değerinde olduğunu, bunun 93 milyon dolarının Halkbank’a yatırıldığını açıkladıktan sonra şöyle dedi:

“Yüklenen kargo İsrail’e mi, başka ülkeye mi gitmiştir, bunlar Türkiye’nin problemi değil”...

Bence de petrolün İsrail’e gitmesi (Ki, İsrail’e gitti) önemli değil…

Mühim olan petrol akışının başlaması…

Ve elbette para akışı

Ama…

Beni üzen şu…

17 Aralık operasyonlarından sonra siyasal iktidar ve destekçisi medya İsrail’in operasyonları planlayıcısı “Terörist Devlet”olduğunu yazıp söylemişlerdi…

Hatta…

İsrail’in asıl hedefinin Halk Bankası olduğunu bile iddia etmişlerdi…

Ben o gün yazılıp söylenenleri hatırladım ve üzüldüm…

Eğer iktidar medyasında köşe kapmış o arkadaşlar İsrail konusunda haklıysalar yandık…

Neden mi?..

Öncelikle bir terörist devletin(!) kamu bankalarımızdan birine para yatıracak olmasından…

Sonra da…

İsrail’in, aldığı petrolü Gazze operasyonlarında kullanma ihtimalinden…

Şaka bir yana…

Erdoğan, kendisine en büyük kötülüğü yalaka medya ve köşe yazarlarının verdiğini bakalım ne zaman görecek?..

Bu arada unutmadan…

Erdoğan dua etsin (Eğer aday olursa) İhsanoğlu gibi bir beyefendi ile yarışacak…

Eğer rakibi Ekmel Bey değil de tipik bir siyasetçi olsaydı, bu çelişkileriyle halkın gözünü korkutabilirlerdi…

 


 

BALYOZ HÜKÜMLÜLERİ DARBE YAPTILAR MI?..

Biliyorsunuz…

Yüzlerce emekli/muvazzaf subay/astsubay “Askeri Darbe teşebbüsü” suçlamasıyla tutuklanıp yıllarca hapis yattılar…

Peki…

Darbe olmadığı kesindi…

Peki, ya “Teşebbüs” var mıydı?..

Hayır…

“Teşebbüs” de yoktu.

Nereden biliyorum?..

Dönemin Genelkurmay Başkanı (Hilmi Özkök) ve Kara Kuvvetleri Komutanı (Aytaç Yalman) darbeye teşebbüs de edilmediğini açıkladılar…

Ortada askeri suç sayılabilecek bir “Disiplin Suçu” olabilirdi belki ama “darbe de darbeye teşebbüs” de yoktu…

Ancak…

Bunu kamuoyuna açıkladılar; ilgili mahkemeye değil…

Hoş…

Mahkemenin yargıçları da o açıklamayı yapacaklarını bildikleri için tanıklıklarını kabul etmediler...

Neden?..

Tanık olarak dinlenseydiler birinci ağız oldukları için “Şüpheliler” hemen o ifade üzerine tahliye edileceklerdi de ondan…

Oysa yargıçları görevlendiren siyasi güç askerlerin “darbecilikten hüküm giymeleri için” talimat vermişti…

Hani 27 Mayıs 1960 mahkemelerinin yargıcı Salim Başol’un dediği gibi:

“Sizi buraya (Yassıada’ya) tıkan güç öyle (Mahkûm olmanızı) istiyor…”

Paşaları, subayları ve astsubayları Silivri’ye tıkan siyasi güç de yargıçlardan öyle olmasını istemişlerdi…

Garip bir çelişkidir ki…

“Yaşlı başlı insanlar” tutuklanıp cezaevine tıkıldıkları gün “Bu davaların savcısı benim” diyen dönemin (Ne yani?. Şimdi ben de mi suç işliyorum?) başbakanı bugün şöyle diyor:

“Kendilerinden teşekkür beklemiyorum ama onları cezaevinden ben kurtardım…”

Oysa “Savcı” olarak müebbet hapse mahkûm olmalarını istediğini hiçbirimiz unutmadık…

Bu arada unutmadan…

Tahliye olanların acılarını en iyi anlayanlardan biriyim…

Zira…

30 yıl kadar önce bendeniz de seksen gün yattım o izbe koğuşlarda…

Nasıl bir çile ve onur kırıcı ceza olduğunu çok iyi bilirim…

Tahliye edildiğim gün (Oysa en az 160 gün daha yatmam gerekiyordu) başıma o belâyı getirenlerden intikam alacağıma yemin etmiştim…

Sonra soğudu intikam duygularım…

Enerjimi intikam almak yerine başıma gelenleri unutup hayata yeniden tutunmaya harcadım…

Öyle yaptım ve başardım…

Tahliye olanlara da kendilerine yapılanları ve yapanları unutmamalarını ama affetmelerini tavsiye ederim…