Dolmabahçe, doludur kardeş!
Sevgili dostlar siz bir sorunu çözmek istiyorsanız muhatabınızla görüşmek durumundasınız.
Hey gidi Dolmabahçe, devletin bin bir türlü sırrına ev sahipliği
yapan Dolmabahçe. Öyle ağır sırlara tanıklık yaptın/yapıyorsun ki
onlardan birinin ifşası dahi toplumun düzenini bozabiliyor.
Sevgili dostlar siz bir sorunu çözmek istiyorsanız muhatabınızla
görüşmek durumundasınız.
Bir askerin ifadesidir. “Savaş halinde dahi düşman tarafın
komutanıyla koşabilmen lazım, en azında arada bir ateşkes yapıp,
yaralı ve ölülerimizi muharebe meydanından çekmeniz
gerekir” demişti.
Beka vadisinden günümüze kadar direk ya da dolaylı birçok görüşme
oldu PKK örgütüyle, ancak bilerek ya da bilmeyerek PKK’nin siyasi
kanadı yakaladığı Dolmabahçe fırsatını kaosa çevirdi.
Habur vakasını hatırlayın 36 tane PKK militanı hesapsız kitapsız
eve dönüş planı dahilinde dağdan indi, bunu siyaseten öyle bir
kullandılar ki ben 3. gününde “Tililinin bu kadarına
pes” başlıklı bir yazı kaleme aldım, Heberdiyarbakır.com
internet gazetesinde köşe yazarlığımdan oldum.
Haberdiyarbakır.com’un imtiyaz sahibi bana bir zarar gelir diye
köşemi kapatmıştı galiba.
Beka vadisine, Kandil’e şimdiye birçok kimse gönderildi, Oslo
görüşmeleri yapıldı. İyi de olmuştu öyle ki nerdeyse barışa ramak
kalmıştı. Bu görüşmelerden bir de Dolmabahçe görüşmesiydi. Ancak
orada basına bir fotoğrafın verilmesi işi bozdu. Çünkü bu manzara
Anadolu insanının huzurunu kaçırdı. Cumhurbaşkanının sitemi bundan
olsa gerek, eminin bu yanlışı yapan Yalçın Akdoğan da bu hatanın
uyarısını almıştır.
O Dolmabahçe ki bir ara Recep Tayyip Erdoğan Başbakan iken üç tane
Kürt aydınıyla özel konuşmasında diyor ki “Eğer bu Kürt
meselesi hal olmadan ölürsen Allah’a nasıl hesap
vereceğim” ve o esnada gözlerinden yaşlar iniyor.
Kardeşlerim PKK sorunu Kürt sorunun küçük bir parçası olarak zuhur
etti, ancak uluslar arası bir şebeke haline gelince de kontrolden
çıktı, öyle ki kimin Türkiye ile bir hesabı varsa bir vesileyle bu
örgüte ulaştı/ulaşıyor ve örgütü maşa olarak kullanarak Türkiye’nin
hesabını gördü/görüyor.
Kürt sorunun çözümü için ramak kalmışken, Türk kavramının birileri
tarafından ileri sürülmesi hayra alamet değildir. Çünkü her şeyden
önce anayasadaki vatandaşlığa vurgu yapan Türk tanımı yasadan
çıkarılmalıdır.
Dolayısıyla Türk polisi, Türk Silahlı Kuvvetleri, Türk İş adamları…
buradaki Türk kelimesi yerine Türkiye gelmeli ki yıllardır
Anadolu’ya bulaşan bu Kürt-Türk kavgasından kurtulalım.
Dezavantajı/avantajı şudur; MHP ve HDP parti olarak küçülecek bu
haliyle meclisin dışına kalacaklar, ancak gelecek olan Başkanlık
sistemiyle tekrar bir kaç tane nitelikli vekil meclise
gönderebileceklerdir.
Demem o ki Dolmabahçe görüşmesi doğruydu, ancak basına görüntü
verilmesi yanlıştı. Zaten o yanlıştı ki bu ülkenin başına bela
oldu.
O pozu basına verenler bu gün verilen şehitlerin de barikatın
arkasında öldürülen canlarında katilleridir desem inanın.
Artık o gün “mutabakata vardık” deyip bir
kahramanlık edasıyla hava cıva atanlar utansın.
Hem Türkiye’deki sol şimdiye kadar hangi derde dava olmuş ki Kürt
meselesi gibi önemli bir soruna çare bulsun. Kapasiteleri elverişli
değil, onlarda ilericiliğin ön şartı İslami değerlerden uzak
yaşamaktır. Hatırlarsanız bir ara CHP’den vekil olan Yaşar Nuri
bile Sol’un İslam’a bakış açısından illellah etmişti değil mi?
Daha dün barışçıl bir umut taşıyan ziyarete bile dayanamayan solcu
serseri bilmem kim; “Gelir kaçak çayını içer
gider” diyerek Başbakan’a saygısızca ifade kullanıp
ziyareti engellemedi mi?
Mesele bu kardeş, gerisi kirli politikadır.