BIST 9.080
DOLAR 32,35
EURO 35,12
ALTIN 2.308,88
HABER /  EKONOMİ

Doların yükselişiyle ilgili Şimşek'ten açıklama

Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, doların yükselişiyle ilgili açıklama yaptı.

Abone ol

Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, "Türkiye’deki günübirlik kur hareketleri sadece Türkiye kaynaklı değil, sadece Türkiye’ye özgü değil. Şu anda küresel olarak dolar yükselişte" dedi.

Şimşek, SANKO Üniversitesinin akademik yıl açılış töreninde, üniversitelerin hep heyecan verici olduğunu belirterek, buraya geldiğinde de bu heyecanı duyduğunu söyledi.

Üniversite işinin bir sadaka-i cariye olduğunu kaydeden Şimşek, Türkiye’nin önde giden iş adamlarının eğitime kaynak aktarmasının ve güçlü bir şekilde destek vermesinin Türkiye'nin kalkınması ve kalıcı refah açısından çok kritik önem taşıdığını aktardı.

Devletin bütçesinin yüzde 20'sinin eğitime ayırıldığını vurgulayan Şimşek, vergi gelirlerinin de yüzde 25’inin eğitime harcandığını dile getirdi. Eğitime erişimde çok ciddi mesafe katettiklerini ancak kalite açısından OECD ortalamalarının hala gerisinde olunduğuna değinen Şimşek, özel sektörün okul öncesinden doktora programı düzeyinde rekabet ortamını geliştirmesi ve bu çerçevede memleketin kalkınmasına destek vermesini önemsediklerini ifade etti. Bu konuda gelişmiş ülkelerle aranın kapandığını ancak hala arzulanan yerde olunmadığını anlatan Şimşek, Türkiye’nin başarılarının yanı sıra karşı karşı olduğu yapısal sorunlara ve reform gündemine ilişkin de değerlendirmelerde bulundu.

Türkiye’nin bir ada değil, küresel ekonomiye entegre bir ülke olduğuna işaret eden Şimşek, "Dünya ekonomisinde hakikaten şu anda küreselleşmeyle ilgili soru işaretleri var. Muhtemelen küreselleşme çok uzun bir süredir dünyayı küçültmüştür. Dünya ekonomisinde olup bitenleri anlamadan Türkiye’yi anlamak zordur." ifadelerini kullandı.

KÜRESEL EKONOMİ ZOR DURUMDA

Küresel ekonominin zor bir dönemden geçtiğini dile getiren Şimşek, 2008-2009 küresel finans krizinin etkileri itibarıyla halen devam ettiğini, küresel büyümenin uzun vadeli ortalamaların oldukça altında seyrettiğini, artçı şokların ise sürdüğünü kaydetti.

ABD'deki seçimlerin ve İngiltere'nin AB’den çıkış kararı ile küresel krizin aslında çok yakın ilişkili olduğuna işaret eden Başbakan Yardımcısı Şimşek, şöyle devam etti:

"Avrupa’nın önümüzdeki dönemde siyasetinin şekillenmesi önemli ölçede aslında küresel krizin artçı şoklarıyla yakından ilişkilidir. Küresel ekonomide bir yavaşlama var. Yüzde 3 büyümeden bahsediyoruz. Küresel kriz öncesi büyüme yüzde 5 civarıydı. Uzun vadeli ortalamalara bakarsanız 4 civarı bir rakam. Küresel büyümedeki yavaşlama geçici mi yoksa derinlenmesine sorunlarla mı karşı karşıyayız? Küresel ekonomi önümüzdeki 35 yılda son 35 yıldaki performansı gösterebilecek mi? Buna olumlu cevap vermek çok zor. Muhtemelen önümüzdeki 35-50 yılda küresel ekonomi son 35-50 yılın performansını ortaya koyamayacak. Bir sürü sebep var. Sebeplerden bir tanesi, artan bir korumacılık var ve zayıflayan bir küresel ticaret var. Küresel ticaret, küresel ekonominin önemli bir motorudur ve şu anda o motorda ciddi bir yavaşlama var.”

KÜRESEL KORUMACILIK

Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, küresel korumacılığın küresel eşitsizlikle ilgili olduğunu anımsatarak, ticaret ve büyüme artarken elde edilen gelirlerin dağılımında arzulanan adaletin sağlanamadığını bildirdi.

Şimşek, buna siyasi anlamda bir karşı duruşun oluştuğunu ve küresel krizle daha büyük ölçeğe ulaştığını aktardı. Artan korumacılığın yanı sıra ikinci olarak yaşlanan bir nüfusun varlığına değinen Şimşek, dünyada çalışma çağındaki nüfusun hızla azalacağı bir döneme girildiğini ve yatırımların da zayıfladığını söyledi.

Mehmet Şimşek, "Özellikle gelişmiş ülkelere bakarsanız faiz ya sıfır ya eksi. Türkiye'de bile reel faiz, şu anda eksi, reel faizden bahsediyorum. Yatırımlar olmayınca verimlilik artmıyor. Çünkü verimliliğin en önemli bileşeni yatırımlardır. Bir de bunun üzerine dünya aşırı borçlu. Küresel krizden bu yana dünya 60 trilyondan fazla ilave borçlanmıştır. Şu anda küresel borcun milli gelire oranı en muhafazakar tahminle yüzde 225." diye konuştu.

BÜYÜME POTANSİYELİ

Dünya ekonomisinin tekrar yüksek büyüme potansiyeline ulaşması için 3 politika ekseni bulunduğuna dikkati çeken Şimşek, bunlardan faizlerin indirilip parasal genişlemeye gidilmesinin sonuna kadar denendiğini fakat arzulanan sonuca ulaşılamadığını hatırlattı.

Şimşek, bu etkenlerden yapısal reformların da tıkanmış durumda olduğunu vurgulayarak, "Yapısal reformlarda dünyada yavaşlama var. Çünkü küresel krizle birlikte küresel siyaset de popülizm, korumacılık, milliyetçilik, hatta ırkçılık, yabancı düşmanlığı bunların hepsi yükselişte, İslamofobya… Bunlar da reform yapmayı zorlaştırıyor. Çünkü merkez sağ ya da merkez sol zemin kaybediyor. Aşırı sağ ve aşırı sol zemin kazanıyor. Bu da reform yapmayı, küresel ekonomiyi, küresel ticareti tekrar yüksek büyüme patikasına oturtmayı zorlaştırıyor." şeklinde konuştu.

2008'den bu yana ülkelerin Türkiye de dahil bin 400’ün üzerinde korumacılık tedbiri aldığına işaret eden Şimşek, şöyle devam etti:

"Serbest olan dünya ticaretini nasıl sınırlarız. Kendimizi nasıl koruruz diye ilave tedbirler alınıyor. Bu nedenledir ki küresel ticaret, krizden önce küresel büyümenin 2 katı artarken şimdi yarı katı hızla artıyor. 1990 ile küresel krize kadar olan dönemi alırsanız küresel ticaret yüzde 7 civarında artmış. Şimdi yüzde 1,7 artıyor. Küresel krizden sonra küresel ticaretin küresel milli gelire oranı da artık düşüşe geçti. Artık küreselleşmenin zirveyi bulduğu, hatta küreselleşme anlamında gerileme dönemi başladı. Dün yeni seçilen Amerikan Başkanı (Donald Trump) açıklama yaptı. 'İlk 100 günde ne yapacağım' diye. İlk günde, 'Asya ülkeleriyle bir ticaret anlaşması yapılmış. Hemen ona son vereceğim' dedi. Benim korumacılıktan, küreselleşmenin artık geriye gidişinden bahsederken arka planda bu var. İngiltere’nin AB’den çıkışı da benzer. Bunun arka planında küresel eşitsizlik var. Dünyadaki en zengin 62 bireyin serveti en fakir 3,6 milyar insanın servetinden daha fazla. 2000 yılından bu yana küresel servet artışının yüzde 50’si en zengin yüzde 1’e gitti."

NÜFUS YAŞLANIYOR

Mehmet Şimşek, nüfusun da yaşlandığını, çalışma çağındaki nüfusun azaldığını ve yatırımlarda ise artışın çok cılız olduğunu söyledi.

"Yatırımlarda en zayıf dönem 2008 sonrası dönemdir. Halbuki 2008 sonrası dönem küresel faizlerin dünya tarihinde en düşük olduğu dönemdir." değerlendirmesinde bulunan Şimşek, geleceğe ilişkin güven bunalımı olduğunun altını çizdi.

Geleceğin öngörülebilir olmadığını, talebin zayıf ve dünyanın talep projeksiyonlarını yapmakta zorlandığını aktaran Şimşek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Sorun sermaye, kaynak. Likidite, fon değil, sorun geleceğin öngörülememesidir. Yatırımlar da olmasa verimlilik düşüyor. Verimlilik artmazsa refah artışı duruyor. Kamu borçları bütün dünyada yüzde 116’larda, gelişmekte olan ülkelerde yüzde 147 civarında. Küresel enflasyonun düşük olması normalde iyi ancak borcun çok yüksek olduğu, büyümenin düşük olduğu dönemde düşük enflasyon da iyi değil, borçlar ödemeyi kısıtlıyor."

Başbakan Yardımcısı Şimşek, Avrupa'daki seçimleri de değerlendirdi.

"Avrupa’da seçimler var. Aşırı sağ, aşırı sol, özellikle de aşırı sağ Avrupa’da yükselişte" diyen Şimşek, küresel para politikalarında da ayrışma olduğunu belirtti.

Fed'in faiz artıracağını, Avrupa Merkez Bankası, Japonya Merkez Bankasının para bastığını ve faiz indirdiğini anlatan Şimşek, şunları kaydetti:

"Bu dünya piyasalarında büyük dalgalanmalara yol açıyor. Çin ekonomisi çok önemli. Satın alma gücü paritesiyle şu anda dünyanın en büyük ekonomisi ama günlük bugünkü cari kurlarla baktığınız zaman da dünyanın en büyük ikinci ekonomisi. Çin’de olup bitenler bütün dünyayı etkiliyor, bütün dünyayı değil aslında Gaziantep’teki firmaları da etkiliyor.  Çin ekonomisinde dengelenme ve yavaşlama var. 30-40 yıllık süreçte yüzde 10 civarında bir büyümeden sonra şimdi Çin’de ciddi bir yavaşlama var. Jeopolitik gerilmeler var, gerginlikler var. En çok bunu biz hissediyoruz. Terör var ve mülteci sorunları var."

DOLARDAKİ DEĞER ARTIŞI

Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, bu aralar en çok konuşulan konulardan birinin doların yükselişi olduğunu ifade etti.

13 yılda doların en hızlı yükselişini son dönemde gösterdiğine dikkati çeken Şimşek 1990’lı, 2000’li yılların başında da böyle bir sürecin yaşandığını anımsattı.

Şimşek, şöyle konuştu:

"ABD dolar endeksi, doların reel değerini diğer para birimlerine reel değerini gösteriyor. Dolar yükselişte. Özetle Türkiye’deki günübirlik kur hareketleri sadece Türkiye kaynaklı değil, sadece Türkiye’ye özgü değil. Şu anda küresel olarak dolar yükselişte. Niye? İki basit sebebi var. Amerikan seçimlerinden sonra yeni başkan diyor ki 'ben artık dışarıdaki benim şirketlerimin tuttuğu paraya izin vermeyeceğim. Amerika'ya getirsinler'. Önümüzdeki dönemde bu şöyle yorumlanıyor. Acaba 1 trilyon dolar civarında Amerikan şirketlerinin dışarıda tuttuğu düşük vergiler nedeniyle dışarıda tuttuğu kar aktarımı olacak mı? İkinci konu diyor ki ‘Ortadoğuda trilyonlarca dolar harcadık. Başkalarının güvenliği için. Biz niye harcayalım. O parayı getirirler mi? Artık Amerika’da yatırım yapalım. Amerika’da yatırımların artması demek maliye politikasının büyümesi demek. Bütçe açığının büyütülmesi demek. Bu da ne yapar, maliye politikası bu kadar genişlerken para politikası üzerinde baskı yaratır. Enflasyon yaratır. Çünkü Amerika’da şu anda işsizlik oranı yüzde 5’in altında. Yüzde 5’in altındaki istihdam tam istihdam diye tanımlanır yani daha fazla istihdam artışı olacaksa bu yüksek ücretlerle olur ancak enflasyonla olur. Enflasyonun artması demek faizin artması demek. Faiz artışı doların değerlenmesi demek. Dışarıda başka para birimleri cinsinden tutulan karlar Amerika’ya giderse dolara dönecek. Dolara talep artacak. Faiz artışı demek doların daha cazip hale gelmesi demek, ondan dolayı dolarda güçlü bir çıkış var.”