BIST 9.525
DOLAR 32,60
EURO 34,82
ALTIN 2.509,45

Dolar Ne Olacak? Gelin siz cevaplayın…

Merak etmeyin, bu sorunun cevabını tablodan rahatça görecek, şifreleri çözeceksiniz.

Dolarda hızlı bir artış daha yaşanıyor.

Geçen yıl önce 2.3’lerden 2.7’lere,

Sonrasında ise 2.9’lara tırmanış ve şimdi 3 TL üzerine hızlı bir sıçrayış!

Sorular hep aynı: ‘Artış devam eder mi?’, ‘3’ün altına iner mi?

Kısacası Dolar alınmalı mı?

Öncelikle şunu ifade etmekte fayda var.

Küçük bir uyarı anlamında kulağa küpe olmalı!

Sermayeden para kazanmayanların, diğer bir deyişle küçük yatırımcıların spekülatif hareketlerden uzak durmaları gerekir.

Çünkü her zaman ‘büyük balık küçük balığı yer’!

Sisteme hakim olanlar düşükten alırlar, küçük balık sürüsü hücum edince de satarlar…

Düzen böyle işler!

Bu nedenle pozisyon alımlarında çok dikkatli olmak gerekir.

İlla ki pozisyon alınacaksa, kısa vadeli düşünülmemelidir.

Yatırım alternatifi dışında, Doların hayatımız üzerinde yarattığı dolaylı etki, hepimiz için bu para birimindeki değişiklikleri önemli hale getiriyor. Hayat pahalılığı, girdi maliyetleri ve bunların nedeni ya da sonucu olan çok sayıdaki ekonomik göstergedeki değişiklikten bahsediyorum…

Dolayısıyla ‘Dolar ne olacak?’ sorusu gündemi uzunca süre meşgul etmeye devam edecektir...

Değerli okurlar, mal canın yongasıdır!

Bu söz, bizler için olduğu kadar ve hatta bizlerden çok daha fazla ‘Dünyayı Yönetenler’ ya da ‘Sermayeyi İdare Edenler’ için geçerlidir.

Dünyayı para trafiğini kontrol edenler yönetir, veya yönetmek için herşeyi yaparlar!

Bunların kim olduklarını, nasıl çalıştıklarını, dünyanın nereye doğru sürüklendiğini ve muhtemel bir ekonomik dünya savaşının eşiğinde olduğumuzu yazılarımda sıklıkla vurguladım…

Bu nedenle detaya girmeden, ekonomi ve finansın tekniğine inmeden sizlere basitçe bir tablo çizeceğim. ‘Dolar ne olur?’ sorusunun cevabını ise size bırakacağım. Merak etmeyin, bu sorunun cevabını tablodan rahatça görecek, şifreleri çözeceksiniz.

Sadece Türkiye için de değil, küresel olarak yorum yapabileceksiniz...

Dünyada üç tür ülke vardır.

Sermayeyi kontrol edenler, sermayeyi avlamaya çalışanlar ve sömürülenler. Yani patron ülkeler, avcı ülkeler ve sömürülen ülkeler.

Sömürülenlere değinmeyeceğim bile… Bilen biliyor, gören görüyor. Onları bu hale getirenler bugün insan haklarından, ileri demokrasiden ve medeniyetten bahsediyorlar. Ne var ki mevzu açlıktan yokluktan kırılan insanlara kucak açmaya gelince de, insan hayatının kıymeti bir Avro etmiyor.

Dünya düzenini şekillendirmiş patron ülkeler, yüksek katma değerli ürünleri yarattıkları pazarlara satarak ciddi birikim elde etmişlerdir. Bu birikimleri kontrol edenler ise, finansal olarak yüksek getiri sağlamak isterler.    

Etkin ve stratejik yönetim, avcıların patronlar masası üyesi olmalarını sağlayabilir.

Sermayeyi çekmek isteyen avcı ülkeler ise, bu kaynaklara ulaşabilmek adına yüksek getiri sağlayan pazar şartları oluştururlar. Bu ülkelerin literatürdeki tabiri ise gelişmekte olan ülkeler ya da pazarlardır. Aradan sıyrılabilenler, her ne kadar bu olasılık giderek azalsa da, gün gelip patronlar masasına oturabilir. 

Patron ülkeler yani sermayeyi yönetenler, dünya ekonomik sistemi içerisinde para ve değer hareketlerini yönetir. Faiz, kaldıraçlı işlemler, finans mühendisliği vb. gibi çok sayıdaki finansal ve ekonomik aracı kullanırlar. Krizleri, siyaseti, olayları kurgularlar.

Günün sonunda yüksek getiri elde ederler ve kazanan olurlar. Geri kalanları borçlandırırlar, iflas ettirirler. 

Bu çark bu şekilde işler ve döner… 

Karışıklıklar, siyasi tansiyon ve bölgesel ilişkiler: Hepsinin arkasında ekonomik ve finansal amaçlar söz konusudur!

Denklemin izahı için, illa ki teknik ve iktisadi göstergeler üzerinden değerlendirme yapılmasına gerek yoktur. Dünyayı yönetenler kendi şişirdikleri balonları patlatmadan konumlanır, kendileri balonları patlatınca da orada olmadıklarından zarar görmezler! Çoktan 'topuklamışlar'dır. Hemen peşi sıra yeniden bir umut, düşükten alımlar ve yeni bir ‘şişirme’ süreci başlar.

Kafamızı kaldırıp bakalım. AB’nin durumu, Ortadoğu, Kuzey Afrika, Rusya ve Asya…

Karışıklık hat safhada! Ne hikmetse tüm bu karışıklıkların fitili ateşleyen ise doğrudan doğruya bölgede yok. Topuklamış! Arkasında yanan kocaman bir ateş bırakarak! 

Bunlar, 2008 yılına kadar kaldıraçlı işlemlerden ciddi getiriler elde ettiler. Magnetar Ticareti kavram olarak literatüre girdi. Krizden nasıl para kazanılabileceğini net olarak gördük. Bu para, kanını emdiği yeri terkederek yüksek getiri elde etmeye devam etmek için dünyanın 'parlayan' pazarlarına gitti...

Şimdi mi?

‘Dünyayı Yönetenler’ bozdukları limanı bu günlerde güvenli hale getiriyorlar…

Karışıklıklara bulaşmamış, faizi artış eğiliminde olan, savaşa girmemiş, 'asker göndermemiş' güvenli limana çağırıyorlar gemileri...

Girişimler bu yönde...

Yani ‘Güvenli Liman’ arayan Dolar için geri dönüş rotası çiziliyor…

Problemleri yok mu? Tabi ki var...

Lakin, ne tür sorunu olursa olsun veya tarihinin en büyük borç yüküyle veya bütçe açığıyla karşı karşıya kasın yada kalmasın...

Elinde ‘yeşil’ bir silah var: Dolar!

Maliyeti ise matbaa gideri! Karşılığı ise herşey!

Anlayacağınız, orta vadede para (Dolar) trafiği oldukça sıkışık!

Ancak bu sefer iş, öncekilerden biraz karışık görünüyor.

‘Çark’a birileri ‘çomak’ sokuyor!

Rakip olarak, yeni bir rezerv para birimi ve ekonomik sistem kurgulanmak isteniyor.

Yani, Çin ve Rusya ikilisi kendi ‘çark’larını işletme derdindeler…

ABD cephesine karşı kendi ‘adamlarını’ sahaya sürüyorlar.

Veya biz öyle zannediyoruz! Belki de, bu sadece bizlere gösterilen bir oyun: ‘Gölge Oyunu’!

Unutmayın! Zamanında Hong Kong, ‘onlara’ ödül olarak verilmişti!

Veya kontra bir soru: Terör örgütü nasıl olur da petrol satıp para kazanabilir?

Tablo basitçe budur…

Şimdi gelin siz cevaplayın: Dolar Ne Olacak?