BIST 9.699
DOLAR 32,59
EURO 34,85
ALTIN 2.498,19
HABER /  GÜNCEL

Dışişleri'nden kritik açıklama: Büyük kriz kapımızda

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'ndan kritik uyarı! Davutoğlu: Irak ve Suriye girift bir biçimde birbirine bağlanmış durumda kriz kapımızda" dedi.

Abone ol

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, "BM Güvenlik  Konseyi'nin doğru zamanda doğru insani, evrensel değerlere atıfta bulunarak  hayata geçiremediği inisiyatiflerden dolayı bu noktaya gelmiş bulunuyoruz. Irak  ve Suriye girift bir biçimde birbirine bağlanmış durumda" dedi.

Davutoğlu, "Bölgesel Örgütlerin Arabuluculukta Artan Rolü" temalı III.  İstanbul Arabuluculuk Konferansı'nın basına açık üst düzeyli oturumunda yaptığı  konuşmada, Türkiye'nin, insanların her yere gidebileceği, kendini güvende,  istikrarda hissedebileceği bir yer olmak istediğini belirterek, "Biz, bütün  ulaştırma, fikri faaliyetler, öğrenci değişimi, insani yardım, sosyal refah gibi  olumlu gündemlerin geçiş noktası, ortası olmak istiyoruz" ifadelerini kullandı.

Ara buluculuğun doğasının değiştiğini ve bu değişikliği anlamadan  sorunları çözmenin mümkün olmadığını dile getiren Davutoğlu, Soğuk Savaş  döneminde krizler bloklar arası iken, Soğuk Savaş'tan sonra yeni devletler ortaya  çıkmaya başlayınca, anlaşmazlıkların ve zorlukların şeklinin daha devletler arası  hale geldiğini anlattı.

Davutoğlu, 4 AGİT gözlemcisinin kurtarılmasıyla ilgili haber almanın  kendisi için çok olumlu bir gelişme olduğunu ifade ederek, "Bu tip başarıları,  Beyaz Saray veya Kremlin'le konuşarak gerçekleştirmek mümkün değil. Orada,  yerindeki insanlarla konuşmak gerekiyor. Dolayısıyla gerçekten işlerin doğası  değişiyor. Bu, bir operasyon değil aslında ara buluculuk faaliyeti" diye konuştu.

IRAK'TAKİ KRİZ

Irak'taki krizden dolayı çok üzgün olduğunu ve hayal kırıklığına  uğradığını dile getiren Davutoğlu, şöyle devam etti:

"2006'da kimse bizden talep etmemesine rağmen İstanbul'da tüm Sünni  direnç gruplarını bir araya getirmek amacıyla bir inisiyatif üstlendik. 4 ay  boyunca ben kişisel olarak, başdanışman olarak müdahildim ve Sünnilerin tüm  liderleri, siyasi arenadan dışlanmış olan bütün paydaşlar, o dönemde dışlanmış  olanlar 4 ay boyunca bu toplantılara dahil edildi ve tüm Sünni menşeli direnç  gruplarının temsilcilerini bir araya getirdik. Seçim sürecine dahil oldular bu  inisiyatif sayesinde. Sünnilerin aşırı Radikal grupları, bu süreçten çekildi.  Şiiler, Sünniler, İranlılar ve Amerikalılar çok mutluydu. Bizler gerçekten  geleceğe dönük olarak çok umutluyduk. 2009'da yeniden aynısını yaptık.

Geçen 4  yıl içinde bütün Sünni liderler, ılımlı Sünni siyasetçiler sistemden izole edildi  ve politik hayatın dışında bırakıldı. Sünnilerin topluluk kimliği, ulusal  kimliğinden daha önemli hale geldi. Kriz yönetimi, Bağdat'taki liderlerin elinden  çıkmıştı artık. Eğer Sünni liderlerin, Sünni kitleler nezdinde bir güvenilirliği  olsaydı ve siyasi hayatın dışında bırakılmasalardı, kriz Bağdat'ta kendi  aralarında akılcı bir müzakereyle sonuçlanabilirdi. Bir diğer taraftan Şii  topluluğu artık devletin sahibi gibi hissetti, kendilerine öz güveni geldi.  Kürtler tabii öz güvenliydi ve Sünniler yalnız bırakıldıklarını düşündü. Sonra  toplumun en alt seviyesinde yeni bir ivme ortaya çıktı maalesef ve o ivme de şu  anda yaşadığımız krizin sebebidir."

Davutoğlu, kriz öncesi inisiyatifin ulusal seviyede ve uluslararası  aktörler tarafından desteklenmediğini belirterek, "Şu anda büyük bir kriz  kapımızda ve biz komşular olarak bundan etkileniyoruz" dedi.

SURİYE

Dışışleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Suriye'deki duruma değinirken,  Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 2011'de Halep'te Suriye Devlet Başkanı Beşşar  Esed ile yaptığı toplantıda "Bir fırtınanın geldiğine" ilişkin uyarıda  bulunduğunu ve "Artık siyasi sistemi eskisi gibi devam ettirmenin mümkün  olmadığını, seçimlere gidilmesi gerektiğini" söylediğini hatırlattı.

Kriz esnasında devlet içi, toplum içi ara buluculuk faaliyetlerinin  işe yaramadığını görünce, bölgesel inisiyatiflerle çalışmaya başladıklarını ve  daha sonra "Suriye'nin Dostları"nı oluşturduklarını anlatan Davutoğlu, "Bütün bu  süreçlerde Suriye rejimini destekleyen ülkeler sessiz kaldı. Çünkü Esed'in  kolaylıkla bu süreci kontrol edebileceğine ve halkını bastırabileceğine  inanıyorlardı" dedi.

Davutoğlu, Suriye'deki gerilimin artışını BM Güvenlik Konseyi'nin sona  erdirebileceğini ancak şu ana kadar BM Güvenlik Konseyi nezdinde tek bir karar  alınmadığını söyledi. Davutoğlu, "7. fasıla atıfta bulunan, güç kullanımından  bahseden bir karar asla çıkmadı. Bu çıksaydı eğer sahadaki durum kontrol  edilebilirdi. İnsani yardımlar konusunda da herhangi bir destek görmedik" diye  konuştu.

 Artık Irak ve Suriye'nin tek bir cenah haline dönüştüğünü belirten  Davutoğlu, "BM Güvenlik Konseyi'nin doğru zamanda doğru insani, evrensel  değerlere atıfta bulunarak hayata geçiremediği inisiyatiflerden dolayı bu noktaya  gelmiş bulunuyoruz. Irak ve Suriye girift bir biçimde birbirine bağlanmış  durumda" dedi.

UKRAYNA

Davutoğlu, Türkiye'nin hem Ukrayna'ya hem Rusya'ya komşu ve Kırım'a  doğrudan erişimi olan tek ülke olduğuna değinirken, şöyle devam etti:

"Bu kriz en ön aşamalarında, Kiev'de AGİT zirvesi düzenlendiğinde, ki  hepimiz oradaydık, Ukrayna'daki parlamento içinde bile bir anlayış, bir mutabakat  olsaydı böyle bir kriz olmazdı. Fakat tüm paydaşlar çok acar davranışlar içine  girdiler ve Ukraynalı partilerin bir seçim yapmaya zorlandığını gördük. Ukrayna  halkı AB ya da Rusya arasında bir seçime zorlandı. Böyle bir kutuplaşmışlıkla  böyle bir sorunu çözemezsiniz. Artık Soğuk Savaş döneminde değilsiniz."

Ukrayna'nın toprak bütünlüğünün muhafaza edilmesi gerektiğini  vurgulayan Davutoğlu, "Ama bir diğer taraftan da Rusça konuşan azınlıkların  hakları da göz ardı edilmemeli. Onların hakları pahasına toprak bütünlüğü  korunamaz" dedi.

Davutoğlu, Ukrayna'da, Suriye'de ve Irak'ta benzer oluşumlarla  karşılaşıldığını belirterek, "İşte burada etkin ve etkileşimli ara buluculuk,  sorunları çözebilecek tek araçtır. Cenevre 2 toplantıları Suriye için kaçmış bir  fırsattır" ifadelerini kullandı.

"Sürdürülebilir bir ara buluculuk için kadınların da sürece  katılması gerekiyor"
Eski Finlandiya Cumhurbaşkanı Martti Ahtisaari de barışa inanan bir  insan olarak son dönemlerdeki olaylardan endişe duyduğunu ifade etti.

 Türkiye ve Finlandiya arasında ara buluculuk konusunda önemli  işbirliği olduğuna değinen Ahtisaari, "Uluslararası alanda ara buluculuğa yapılan  yatırım çok az. BM Genel Sekreteri'nin bu alanda adımlar atıyor olmasından büyük  mutluluk duyuyorum. Barış için elimizdeki imkanları en iyi şekilde kullanmalıyız"  dedi.

 Ahtisaari, barışın sürdürülebilirliği için diplomasinin çok iyi  kullanılması gerektiğine ve bölgesel kuruluşların ara buluculuğa önemli katkıda  bulunabileceğine işaret ederek, "Eğer ülkeler sadece ulusal çıkarlarını  düşünürlerse ara buluculuk imkansız olabilir. Fakat bölgesel işbirliği sayesinde  ulusal politikaları da gelişebilir. AGİT'i ara buluculuk için örnek  gösterebiliriz. AGİT, Ukrayna'da diyaloğun kolaylaştırılması açısından önemli bir  rol oynadı. Bütün bölgesel kurumlar ara buluculuk için destek oluşturabilirse çok  faydalı olur" diye konuştu.

Sürdürülebilir bir ara buluculuk için kadınların da sürece katılması  gerektiğini vurgulayan Ahtisaari, Finlandiya'nın bu çerçevede ara buluculuk  faaliyetlerine kadınların da dahli için Avrupa'da birçok kentte seminerler  düzenlediğini belirtti.