BIST 9.080
DOLAR 32,39
EURO 35,12
ALTIN 2.326,21

Dinimizi; tam öğretemiyor, “uygulamaya/hayata” geçiremiyoruz!…

Din; yabancı dil gibi öğretilirse uygulamada yaya kalırız.

Üstad, N. F. Kısakürek ne güzel söylemiş;

“Namaz camiden çıkınca,

Hac, Mekke’den dönünce,

Ramazan oruç bitince başlar.”

Her Cuma namazı öncesi verilen hutbeleri dinleyip  dışarı çıkınca bu söz aklıma geliyor!...

Cuma günleri camilerimizi dolduran insanlarımız; günlük hayatta dinlediklerini, kafalarıyla onayladıklarını neden uygulamıyorlar?

Neden;  namaz bitince, oruç bitince başka bir kişi olunuyor?

Madem ahiret için çalışılacaksa; neden hırsın/şehvetin  kurbanı olunuyor?

Neden, kadınlarımıza şiddet uygulanıyor?

Neden, kardeşler arasında kan davaları sürüyor?

Neden, komşuluk ilişkileri sıfırlanıyor?

Mesela, bu aylar yazlıklarda seçim dönemi…

Aday olmak, elbette her kişinin hakkı ama, saygıyla çamur atmadan, gıybet  yapmadan!..

Her dönem bir grup çıkıyor, viv, viv viv…

Neden saygı ve sevgi gibi ortak payda da buluşulamıyor?..

Nasıl ki üniversitelerde olay çıkaran öğrenciler toplamın %10’u bile değil, ama sesleri çok çıkıyor, sitelerde de aynı durum söz konusu…

Yazık…

Tatilini yapamayanlara/yaşayamayanlara,  bu kişiliği  hayatının bir parçası yapanlara,

Yazık….

1-2 ay kalınan yazlık yönetici seçimlerinde, neden her yönetici suçlanıyor/suçlanmaya çalışılıyor?

Neden, yöneticiler teşekkür ederek uğurlanmıyor?!..

Neden, her belediye başkanı/bakan v.b. için olumsuz konuşuluyor?

Böyle yapılırsa çalışacak adam bulunur mu?

“Tarih tekerrür eder”, bilinmiyor mu?

Bilinmeyen/görülmeyen/şahit olunmayan konular, neden dillerde/kapı arkalarında yayılıyor?

Dedikodu ve gıybet dinen caiz mi?

İnsanlığa sığar mı?

Yazık…

Ayetler şöyle diyor;  Ey iman edenler, zandan çok kaçının; çünkü zannın bir kısmı günahtır. Tecessüs etmeyin (birbirinizin gizli yönlerini araştırmayın). Kiminiz kiminizin gıybetini yapmasın (arkasından çekiştirmesin.) Sizden biriniz, ölü kardeşinin etini yemeyi sever mi? İşte, bundan tiksindiniz. Allah’tan korkup-sakının. Şüphesiz Allah, tevbeleri kabul edendir, çok esirgeyendir.” (Hucurat Suresi, 12)

 “Çünkü siz bu iftirayı, dilden dile birbirinize aktarıyor, hakkında bilgi sahibi olmadığınız şeyi ağızlarınızda geveleyip duruyorsunuz. Bunun önemsiz olduğunu sanıyorsunuz. Halbuki bu, Allah katında çok büyük (bir suç) tur.” (Nur (24/15)

Cahiller, okumamışlar neyse de;

Bunu okumuşlar yaparsa ayıp değil mi?

Yakışır mı?

Her şeyde eğitim şart deniyor, eeeeee…

O zaman; tutulan orucun, kılınan Cuma’nın hayrı var mı?

Ben  insanımızın ortak yaşama(ma) anlayışını çözemedim arkadaş!...

Ülkemizin “%99’u müslüman elhamdülillah” deniyor, öğünülüyor,  kutsal kitabımıza ve dinimize toz kondurulmuyor, ama uygulamaya gelince, ortalıkta ayet/kitap kalmıyor,kimse görünmüyor!…

Diyanet tarafından hazırlanan hutbelerde neler söylenmiş, birkaç örnek verelim;

 “Peygamberimiz (s.a.s) de şöyle buyuruyor: “Şüphesiz Allah, Kur’an ile bazı toplulukları yüceltir, bazılarını da alçaltır.” (Müslim, Müsâfirûn, 269/17.06.2016)

“Peygamberimiz (s.a.s)’in “Allah, sizin suretlerinize ve mallarınıza değil, kalplerinize ve yapmış olduğunuz amellerinize bakar.” (Müslim, Birr, 34.) hadisi bu hususu vurgulamaktadır. Buradan hareketle inancımızda gönül, nazargâh-ı ilahî kabul edilmiştir. İmanımızın, ihlasımızın, niyetimizin, sevgimizin, hâsılı insanı güzelleştiren hasletlerin karargâhıdır kalp. Rabbimiz, kalb-i selime bakar. Bu itibarla, gönül yapmak, inancımızın ve insanlığımızın bir gereğidir. Gönül incitmek ise inancımızda hiçbir şekilde tasvip edilmeyen ve mümine yakışmayan yanlış bir davranıştır.”(03.06.2016)

“De ki: Rabbim açık ve gizli bütün fuhşiyatı, günahı ve haddi aşmayı haram kılmıştır.” (A’râf, 7/33-20.05.2016)

“…Bugün iletişim ve teknoloji çağında yaşıyoruz. İletişim araç ve gereçleri hayatımızı bir yönüyle kolaylaştırırken diğer yönüyle zorlaştırmaktadır. Kitle iletişim araçları ve sosyal medyanın sınır tanımaksızın ve ölçüsüzce mahremiyeti hiçe sayarak kullanımı, kişisel, ailevi ve toplumsal birçok sorunu da beraberinde getirmektedir. Bu nedenle ailemizi, yavrularımızı, gençlerimizi bütün bu kötülüklerden koruyacak bir merhamet ve mahremiyet eğitimine ihtiyacımız var. Bugün, çocuklarımızı her geçen gün hakikat dünyasından koparıp sanal dünyaya mahkûm eden bu gidişata karşı bilinçlendirmeye çok ihtiyacımız var. Ailenin temelini oluşturan muhabbet, merhamet, sevgi, sadakat ve mahremiyet gibi değerleri korumak ve gelecek nesillere aktarmak hususunda hepimize düşen büyük görevler ve sorumluluklar var. Yüce Rabbimiz, bizleri sorumluluklarının bilincinde olan kullarından eylesin…”(20.05.2016)

“…Irz, namus, hayâ, iffet ve mahremiyet gibi insana özgü değerler, zamanla sadece belli bir cinsiyette bulunması gereken değerler gibi telakki edilmişlerdir. Zira ırz, namus, hayâ ve iffet gibi kavramlar, herhangi bir cinsle sınırlı olmaksızın kadın erkek herkesi kuşatmaktadır. Irz ve namus, hayâ ve mahremiyet, kadını ne kadar yüce, saygın ve müzeyyen kılıyorsa erkeği de o derece yüce ve saygın kılmaktadır. İffetsizlik ve hayâsızlık, kadını ne kadar aşağıların aşağısına çekiyorsa erkeği de o derece alçaltmaktadır…” (20.05.2016)

Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Edebsizlik ve çirkin söz girdiği şeyi çirkinleştirir. Hayâ ise girdiğn şeyi güzelleştirir." Tirmizî, Bir 47, (1975);İbnu Mâce, Zühd 17, (4185). 

Nur/ 30 (Resûlüm!) Mümin erkeklere, gözlerini (harama) dikmemelerini, ırzlarını da korumalarını söyle. Çünkü bu, kendileri için daha temiz bir davranıştır. Şüphesiz Allah, onların yapmakta olduklarından haberdardır.

“Dinde, insanın gücünü aşacak uygulamalar yoktur. Takatinin üstünde ibadete kalkışan kimse, dini yaşama konusunda âciz kalır. Bunun için aşırıya kaçmayın!” (Buhârî, Îmân, 29)

“Zihnimiz olumsuz düşüncelere, dilimiz kem sözlere, gönlümüz kötü duygulara karşı iftarı olmayan bir oruçta olsun. Ramazanda arınan, durulan zihinlerimiz, gönüllerimiz her daim pâk olsun. Yalan, gıybet, iftira, dargınlık, kırgınlık, ayrılık-gayrılık, ihtiras, bencillik, israf gibi mümine yakışmayan durumlardan kaçınalım. Rabbimiz katında ve insanların nezdinde değerimizi düşürecek her türlü çirkinliğe karşı kendimizi korumaya devam edelim.”  (15.07.2016)

 “Aranızda selâmı yayın. Birbirinize ikramda bulunun. Sıla-i rahmi, akrabalık ilişkilerini gözetin…” (Peygamberimiz (s.a.s)’in ilk mesajlarından/ İbn Mâce, Et’ıme, 1./08.07.2016)

Başka söze/yoruma gerek var mı?!...

“Ani Harabeleri” Dünya Kültür Mirası oldu…

“İstanbul Kongre Merkezi'nde düzenlenen UNESCO Dünya Miras Komitesi 40. Toplantısı'nın bugünkü oturumunda (15.07.2016), Komite Başkanı Büyükelçi Lale Ülker'in  yönetiminde süren görüşmelerde, dünyanın çeşitli bölgelerindeki bazı "Dünya  Kültür Mirası" alanlarının son durumu masaya yatırıldı. Bölgelerin temsilcileri, çalışmaların yapıldığı alanlardaki son durumu  anlattı. Söz konusu bölgelerdeki sorunlar ve gelişmeler ele alınarak, bundan  sonrası için yapılması gerekenler konuşuldu. Komite, yapılan görüşme ve tartışmalar sonucunda ilk defa aday olan  Ani Harabeleri'nin Dünya Miras Listesi'ne dahil edilmesini onadı.  Kars'ta bulunan Ani Harabeleri'nin listeye dahil edilmesiyle,  Türkiye’nin Dünya Miras Listesi'ndeki alan sayısı 16'ya çıktı.” Teşekkürler Unesco Türkiye temsilcileri…

YÖK’TEN ÖNEMLİ AÇIKLAMA…

"YÖK ve tüm üniversite rektörlerinden yapılan ortak açıklamada; Devletin içindeki paralel yapılanmanın, uyuşturulmuş bu zihniyetin akademik dünyadaki uzantılarının da farklı olması beklenemez. Özgür ve bilimsel düşüncenin en büyük düşmanı olan bu yapılanmanın üniversiteleri ele geçirmesine, ülkenin bilimsel ve teknolojik gelişmesini baltalamasına asla müsaade edilemez." ifadelerine yer verildi.” (Basından/18.07.2016)

Ayrıca; "Darbe soruşturmasının ardından yurt dışına çıkışlarla ilgili yeni bir yönetmelik yayımlandı. T.C. vatandaşlarından yurt dışına çıkışlarında S.G.K. bildirimi istenecek.Kamu görevlilerinin yurt dışına çıkışı durduruldu. Yeşil pasaport sahipleri ve gri pasaport sahipleri yurt dışına çıkabilecek ancak çalıştıkları kurumlarından görevlendirme kararı almak zorunlu hale getirildi." (Basından/18.07.2016)