BIST 9.530
DOLAR 32,45
EURO 34,78
ALTIN 2.478,93

Derin üniversitelerin sığ hocaları

Hocanın iletişim becerisi notu: Zayıf, F4. Bir dahaki derse çalış da gel. Otur.Böyle hocaları, gerçek bir üniversite de bırakın hoca yapmayı, çaycı bile yapmazlar.

Üniversiteli bir öğrenci, ders dinleyeceği hocasından ne bekler?

Acaba, üniversite hocalarından kaç tanesi bunu düşünüyordur?

Bunları düşünmek ne kelime; kaç tanesinin aklına bu konular geliyordur?

Bu çerçevede, elbette mesleğinin hakkını veren, işinin ehli hocalarımızı saygı ve sevgiyle hatırlamamız gerekir. Onlar da zaten, bu tür basit taktiler için değil, başta kendilerine ve mesleklerine saygıdan, mesleklerini ve öğrencilerini sevdiklerinden dolayı işlerini iyi yaparlar.

Böyle bir konunun çeşitli ölçütleri olabilir.

Üniversitelerde öğrencilere, eğitimin ve hocaların kalitesiyle ilgili yapılan anketler, bir gösterge olabilir ama bence daha gerçekçi bir ölçüt olduğuna inanıyorum.

Tabii Türkiye’de, çoğu özel üniversitede bile böyle bir anket uygulanmamaktadır. Çünkü üniversiteler, bu konularda kendilerine güvenmemektedir.

Adının önünde bir sürü kalabalık söz olan çoğu hocaların, öğrenciler tarafından nasıl çizildiğini, bunun yanında yeni asistan olan birinin de kendini yenilemeyen, yıllardır olduğu yerde uygun adım marş sayan dinozor hocaları nasıl ezip geçtiğini görmek istemezler.

Bu konuda gerçek ölçüt, insanın kendi vicdanıdır. Bu, her meslek için geçerli en sağlam değerlendirmedir.

Eğer bir hoca, akşam başını yastığa koyduğunda; “Evet bugün işimi iyi yaptım, gönlüm rahat!” diyebiliyorsa; vicdanının sesi onaylıyorsa gerçekten işini iyi yapmıştır, diye düşünüyorum.

Öğrendim hissi oluşturmak.

Peki, bir hocanın ilk görevi nedir?

Hocanın ilk görevi, öğrencilerde öğrendim hissini oluşturmasıdır.

Ama çoğu hocada, “Ben dersimi anlatırım, isteyen öğrenir isteyen öğrenmez” düşüncesi hâkimdir.

Bu, “Ben iyi bir öğreticiyim ama karşımdakilerin kafası basmıyor.” düşüncesinin yansımasıdır.

Aslında, bu anlayış, kendisinin beceriksiz bir hoca olduğunun göstergesidir.

Herkes anlatır ama herkes öğretemez.

Hocanın asıl görevi, konuyu anlatmak değil, öğretmektir.

Herkes anlatır ama herkes öğretemez.

Fırına gittiğinizde, ekmek almak isteğiniz zaman fırıncı size pişmemiş bir ekmeği verse ve “Ben aslında iyi ekmek pişiririm ama siz ekmekten anlamıyorsunuz” dese ne düşünürsünüz?

Ve tabii o ekmeğe para verir misiniz?

Böyle düşünen bir hocanın, gerek mesleki, gerekse kişisel gelişimi donuklaşmıştır.

Kendini geliştiremez.

Böyle bir hocayı, gerçek bir üniversitede bırakın hoca olmayı çaycı bile yapmazlar.

Ama lise bozması üniversiteler, bu hocalardan geçilmez neredeyse.

İletişim becerisi notu: Zayıf, F4. Bir dahaki derse çalış da gel. Otur.

Hocanın ikinci görevi; öğrencilerle iyi iletişim kurmaktır.

Bu konuda da çoğu hoca şunu bekler; “Öğrenci benimle iyi iletişim kurmak zorunda. Benim onlarla iyi iletişim kurma zorunluluğum yok. Önce öğrenci bana değer vermeli ve saygı göstermeli. Eh ben de keyfim isterse onlara değer verir saygı gösteririm”

Bu aslında, “Benim iletişim becerim sıfır, ben onlarla iletişim kuramıyorum, onlar benimle kursun.” demektir.

Bir ayakkabı alırken, tezgâhtarın iletişim kalitesi önemli oluyor ama bilgi alırken hem de üniversite gibi bir bilim yuvasında iletişim kalitesi önemli olmuyor.

Neticede, hocalar bilgilerini aktararak maaşlarını almıyor mu?

Gerçek bir üniversitede, öğrenciler anında böyle bir hocayı çizer. O hoca kampusun kapısından bile giremez.

Başka bir görevi de anlattığı derslerle ilgili yaptığı sınavlarda, soru yaptırabilme oranıdır.

Bu konuda da çoğu hoca,  derslerindeki başarısızlığı hep öğrencilerin çalışmayışlarına, tembelliklerine bağlar.

Bu hocalar, hem derste öğretemez hem de öğretemediği konulardan soru sorar.

Kendisinin öğretme becerisinin zayıf olduğunu, öğrencileri çalışmaya motive etmenin ve dersini sevdirmenin de kendi sorumluluğu olduğunu bilmez.

Öğrenciler en çok bu hocalardan çeker.

Öğrencilerin elinden de bir şey gelmez, çünkü bu tür beceriksiz hocaların yaptığı tek şey vardır o da, notla öğrenciyi korkutmaktır.

Bu tür hocalar, notla korkutmaktan sadistçe ve narsisçe bir zevk alır.

Hocaların konuya hâkimiyeti, en temel kalitesidir.

Kendi alanıyla ilgili yeni bilimsel yayınları takip etmek, öğrenme sürecinde dinamik kalmak, hocanın kalitesinin özünü oluştur.

Teknoloji kullanımı, slayt ve animasyon kalitesi gibi konulara girmiyorum. Çünkü çoğu hoca bir sunumun nasıl hazırlandığından, sunum tekniklerinden haberdar değildir.

Peki, bu saydığımız konular kaç tane üniversite hocasını ilgilendiriyordur?

Böyle eğitim kalitesiyle ilgili bilimsel konular, Harvard, Oxford, Stanford’daki hocaları ilgilendiriyor ama bizim derin üniversitelerimizin sığ hocalarını pek ilgilendirmiyor.

Çünkü bizimkiler, kıldan, tüyden konularla ilgilenmeyi daha çok seviyor.