BIST 9.080
DOLAR 32,35
EURO 35,11
ALTIN 2.301,82
HABER /  MEDYA

Demirtaş'tan flaş AK Parti kehaneti

Bülent Arınç'ın 'Erdoğan'ın izleme heyetine ilişkin açıklamalarını doğru bulmadığını' açıklamasıyla AK Parti içinde yaşanan polemiklere ilişkin HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'tan kritik bir yorum geldi.

Abone ol

İNTERNETHABER.COM- Başbakan Yardımcısı bülent Arınç'ın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın İzleme heyetine ilişkin açıklamalarını doğru bulmadığına ilişkin değerlendirmesinin ardından son günlerde AK Parti içinde yaşanan tartışmalara, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'tan çok konuşulacak bir yorum geldi.

HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş bugün bir basın toplntısı düzenledi. Selahattin Demirtaş, "İzleme Heyeti HDP'nin kırmızı çizgisi değildir, yeterki süreç ilerlesin" dedi.

HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, gazetecilerin sorularını yanıtladı. CumhurbaşkanıTayyip Erdoğan'ın 'Olumlu bakmıyorum' açıklaması sonrası başlayan üçüncü göz olarak çözüm sürecine refakat etmek üzere planlanan İzleme Heyeti krizine ilişkin olarak, "İzleme Heyeti HDP'nin kırmızı çizgisi değildir, yeter ki süreç ilerlesin. Hükümetin izleme heyeti olacak demesi önemlidir" dedi.

ERDOĞAN VAZGEÇTİ İMASI

Demirtaş, Erdoğan'ın çözüm sürecine dair çıkışları ile ilgili olarak da, Cumhurbaşkanı'nın kendisinin başkan olması için gereken sayıda oyu AK Parti'nin alamayacağını gösteren kamuoyu araştırmalardan rahatsızlık duyuyor olabileceğini söyleyerek, şöyle konuştu:

"Barışın siyasi rantını yemeyi tercih etti o, siyasi bir kazanım oy elde etmek için uğraştı, şimdi bakıyor bunda fazla oy elde edemiyor, madem oy getiren süreç değil, neden uğraşayım gibi bir pozisyona geliyor."

ARINÇ NE DEMİŞTİ?

Bakanlar Kurulu sonrası konuşan Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, çözüm süreci kapsamında izleme heyetinin oluşturulacağını ifade etmiş, ve şunları söylemişti: "Bu konu bizim kabulümüzdür çözüm süreci içinde böyle bir mekanizmaya ihtiyaç olduğu kararımız altına alınmıştır. Bu heyette bulunanların akil insanlar arasından olacağını rahatlıkla söyleyebilirim. Bunun sayısının 5-6 arasında olacağını düşünüyorum. İzleme heyetine hangi görev verilecek ne şekilde görev yapacaklar bunu da belirlediğimiz bir listemiz var."

ERDOĞAN TEPKİ GÖSTERMİŞTİ

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İzleme heyeti konusuna olumlu bakmadığını, bu konuyu devletin istihbaratının yönetebileceğini belirtmişti. Erdoğan'ın tartışmaya yol açıklamaları şöyleydi: "Şunu çok açık, net söyleyeyim bu olaya da ben olumlu bakmıyorum. Çünkü başbakanlığım döneminde de 'Akil insanlar içerisinden bir grubun gitmesine nasıl bakarsınız, nasıl değerlendirirsiniz?' dedikleri zaman, bunları doğru bulmadığımı, böyle bir şey düşünmediğimizi o zaman da söylemiştim. Aynı şeyi şimdi de söylüyorum. Bunlar doğru şeyler değil."

Demirtaş, AK Parti içerisinde son günlerde yaşanan tartışmalara ilişkin '"Bütün bu tartışmalar AKP için sonunun başlangıcıdır. HDP'nin yaptığı hamleler, Sayın Öcalan'ın barış konusundaki kararlı, net tutumu ve çağrıları bu yarılmayı derinleştirmiştir, hızlandırmıştır. Türkiye açısından hayırlı olacaktır" dedi.

"BİZİM İÇİN 'PARÇALANDILAR' DİYENLER..."

Abdullah Öcalan'ın Nevruz mesajının açıklanmasından kısa bir süre önce Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "İzleme heyetini uygun bulmuyorum" demesi üzerine AK Parti içerisinde başlayan tartışmayla ilgili HDP'li Demirtaş, "Bizim için 'Parçalandılar. Kandil, İmralı, HDP ayrı telden çalıyor. İki maymunu oynuyor' diyenler, kendi içlerinde paramparça bir duruma geldiler" dedi.

"AKP'DEKİ YARILMA TÜRKİYE İÇİN HAYIRLIDIR"

Selahattin Demirtaş ANF'den Arzu Demir'e yaptığı açıklamada, "AKP'deki yarılma Türkiye için hayırlıdır" dedi.

İşte Demirtaş'ın o açıklamaları:

"AKP'NİN BÜYÜSÜ BOZULMUŞTUR"

Zaten bu işin böyle gitmeyeceği herkesin tahminiydi. Nerede patlayacak, nasıl olacak? Bunların analizleri zaten yapılıyordu. Biz de AKP'nin bu şekilde götüremeyeceğinin farkındaydık. AKP'de çözüm sürecinin belli bir başarıya ulaşmasını isteyen kişi ve çevreler olabilir. Bunların varlığını da inkar etmemek, hakkını teslim etmek lazım. Öyle olmasaydı zaten çözüm süreci bugüne kadar bu şekilde gelemezdi. Fakat bütünlüklü olarak AKP kurmay zihniyetinin aşağı yukarı Recep Tayyip Erdoğan gibi düşündüğü kanaatindeyim. Kendi içlerinde mutlaka ki bir ayrışma olacak. Bu belki seçim öncesinde 'Kol kırılır, yen içinde kalır' şeklinde toparlanacak bir sürece de dönüşebilir. Kendilerini hızlı bir şekilde toparlayıp bir yarılmanın önüne de geçebilirler. Fakat artık bir AKP'li yazarın da dediği gibi; AKP'nin büyüsü bozulmuştur, vazo kırılmıştır. Bütün bu tartışmalar AKP'nin sonunun başlangıcıdır. HDP'nin yaptığı hamleler, Kürt özgürlük hareketinin duruşu, Kobanê zaferi, Sayın Öcalan'ın barış konusundaki kararlı, net tutumu ve çağrıları bu yarılmayı derinleştirmiştir, hızlandırmıştır. Türkiye açısından hayırlı olacaktır. Bizim için 'Parçalandılar. Kandil, İmralı, HDP ayrı telden çalıyor. İki maymunu oynuyor' diyenler, kendi içlerinde paramparça bir duruma geldiler. Bu Türkiye için hayırlı olur.

NEVRUZ MEKTUBUNDA ÖCALAN'IN "EŞME RUHU" VURGUSU 

Newroz, Kürdistan halkı ve Ortadoğu'da ezilen bütün halkları tarafından son 30 yıldır, ama özellikle de Eşme ruhu da, Ortadoğu'da Halkların Ortak Evi kavramsallaştırmasının somut, sembolik, güncel bir çağrışımını ifade etmek üzere mesajda kullanılmıştır. Sayın Öcalan, yüzyıllardır Türk ve Kürt halklarının Ortadoğu'da zaman zaman çatışma, zaman zaman gerilim, zaman zaman kardeşlik, zaman zaman ortaklık üzerine oluşmuş olan bu birlikteliğini bir kez daha eşitler arası bir hukuk çerçevesinde yeniden inşa etmek istiyor. Bunu ancak sorunların çözümünde birlikte hareket ederek başabiliriz, mesajını veriyor. Eşme'de Süleyman Şah Türbesi, YPG güçlerinin desteği, TSK birlikleri ile koordineli hareket etmesi sonucu ancak başarılmış bir operasyondur. Belki niceliği itibariyle çok kapsamlı bir operasyon olmasa bile niteliği itibariyle aslında kırılmış olan Türk-Kürt ilişkilerini tarihselliğinden koparmadan yeniden inşa etmenin sembolü olarak Sayın Öcalan, ele aldı. 'Sorunları çözmek istiyorsak, Eşme'deki gibi davranmalıyız. Gerekirse siyasi, gerekirse sosyolojik, gerekirse askeri olarak bütün saldırılara karşı halklar birlikte hareket edebilmelidir' mesajını vermek istiyordu. Aslında bu mesaj İmralı'da tartışırken ve mektup yazılırken, devlet tarafının itirazı olmadı. Bunu herkesin bilmesinde fayda var. Sonuçta Sayın Öcalan'ın mesajı hükümet ve devlet kontrolünden geçmeden Newroz alanına ulaşmıyor. Orada okunan metin bir mutabakattır. Fakat Cumhurbaşkanı ve Cumhurbaşkanı'ndan yana tavır aldığı anlaşılan TSK bu mutabakata bağlı kalmadılar, bu mutabakatı tanımadıklarını ilan etmiş oldular.

ocalan-apo.20150325144349.jpg 

KONGRE TARİHİ

Mektupta Sayın Öcalan, kongre toplanması için bir tarih vermiş de, sonradan çıkarılmış gibi söylentiler var. Bizim heyetimizin İmralı'da yaptığı tartışmada hiçbir şekilde tarih üzerinden konuşulmadı. Sayın Öcalan'ın mektubunda da tarih yoktu. Olsaydı da bizim heyetimizin bunu değiştirme, çıkarma yetkisi yoktur. Bunun herkes tarafından bilinmesi lazım. Sayın Öcalan'ın mektubu nasılsa orijinal hali ile esasına ve mesajlarına tek kelime dahi dokunulmadan Amed'de Newroz meydanında okunmuştur. O ana kadar herhangi bir uzlaşmazlık belirtisi göstermeyen devlet ve hükümet tarafı, Newroz mesajının okunmasına bir iki gün kala aniden Cumhurbaşkanı'nın başlattığı bir tartışma ile aslında metnin devletin tümü ile bir mutabakat sonucu ortaya çıkmadığını ilan etmiş oldular. Dolayısıyla biz karşımızda artık tam olarak kim muhataptır, kimin söylediği süreci bağlar, bütün bunları bu tartışmalar sonucunda görmüş ve netleştirmiş olacağız. Şu anda hükümet kendi sözcüsü aracılığıyla Newroz mesajını olumlu karşıladığını ilan etti. Çünkü hükümetin bilgisi dahilinde gerçekleşti bu çalışmalar. Cumhurbaşkanı da bunu tanımadığını ilan etmiş oldu. Kendi aralarındaki bu çelişki giderilmediği müddetçe de süreçte yeni bir ilerlemenin olması çok zor görünüyor.

Sayın Cumhurbaşkanı'nın dün de yaptığı açıklamadan da görülüyor ki, 'Süreci ben başlattım, benim fikrim önemlidir' noktasında ağırlığını koymaya çalışıyor. Kestirmek zor doğrusu. Bu sıradan bir iç çatışmanın, iç çelişkinin çok ötesinde bir yarılmaya doğru gidiyor. Buradan ne çıkar bizim bunu bugün itibariyle net olarak ifade etmemiz zor.

TARİH TARTIŞMASI NEREDEN DOĞDU?

Hükümet ve devlet kanadı, 15 Nisan'da bir kongre toplanması isteğini belirtmiş olabilirler Sayın Öcalan'a. Bunu bilemiyoruz. Belki de bunu talep ettiler fakat böyle bir yaklaşım ne İmralı görüşmesinde ne de mektupta ortaya çıkmadı. Biz buna tanıklık etmedik. Olsaydı, olduğu gibi biz kamuoyuna aktarırdık. Hükümet kendi temennisini ifade ediyor.

"İZLEME KURULU GİDİP NEYİ İZLEYECEK?"

Sayın Öcalan'la görüşme yapan heyetimizin yaptığı açıklamalar bağlayıcıdır. Elbetteki Cumhurbaşkanı da 'tek adam' olma, AKP üzerindeki hegemonik duruşu ve tavrı nedeni ile belirleyici durumdadır. Fakat burada sadece İzleme Heyeti'nin oluşup oluşmaması tartışmalarının çok ötesinde esaslı bir sorun var: Cumhurbaşkanı 'Kürt sorunu yoktur' diyor. Bu konu netleşmediği müddetçe, hükümet de meseleye böyle baktığını ya da bakmadığını netleştirmediği müddetçe çözüm sürecinde İzleme Kurulu'nun olup olmaması artık çok anlam ifade etmiyor. İzleme Kurulu gidip neyi izleyecek? Ortada Kürt sorunu yok. Ortada kendi deyimleri ile bir 'terörist başı' var ve O'nun meşrulaştırılmaması lazım. 'Kürt yurttaşların ufak tefek sorunları var, geri kalanı silah meselesidir' deniyorsa ve hükümet de meseleye böyle bakıyorsa bu iş esastan, işin özünden itibaren ciddi bir kriz ile karşı karşıya kalır. Fakat hükümet eğer 'Ortada bir Kürt sorunu var ve biz sorunu sosyal, siyasal, ekonomik yönleri ile bu 10 temel başlıkta tartışmaya hazırız' derse, İzleme Kurulu'nun dahil olması lazım. Hükümet ile İzleme Kurulu konusunda uzlaşma sağlanmıştır. Daha önce de ifade ettik. İki yıldır konuşulan bir konudur. Sayın Öcalan bu konuda ısrarcıdır. 'İzleme Kurulu, gözlemci heyet huzurunda tartışma ve müzakereyi yapmamız lazım' diyor. Gelinen noktada en son İmralı görüşmesinin ardından İzleme Kurulu'nun sürece dahil olması kararlaştırılmıştır. İsimler tümüyle netleşmese bile İzleme Kurulu'nun bir sonraki heyet ile birlikte İmralı'ya gitmesi kararlaştırılmıştır. Bu hem heyetimiz hem de hükümet tarafından teyit edilmiştir. Başbakan Yardımcısı Sayın Yalçın Akdoğan, 'İsimler netleşmemiş olsa da İzleme Kurulu sürece dahil olacak' demiştir. O nedenle Cumhurbaşkanı'nın müdahalesine kadar bizim belirttiğimiz çerçevede süreç işlemişti ve belli bir noktaya gelmişti.