Daha ne kadar dibe vuracağız?
Yazık ki şöyle bir ortamda hem milli iradeden yana olup hem de yolsuzlukların karşısında olmak en azından teoride pek mümkün görünmüyor.
"Dibe vurmadan yüze çıkamazsın" sözüyle bir kara
mizah portresi çizmenin ramağında yaşıyoruz.
Çok saçma, çok tutarsız, çok umutsuz günlerden
geçiyoruz.
Elbette inancı olan herkes için umut var,
bu hakkımızı bir yerlerde saklı tutuyoruz.
Fakat safların bir yandan bu kadar sıklaştığı bir yandan bu kadar keskin bir şekilde birbirinden ayrıldığına en azından 11 yıllık AK Parti iktidarında ilk kez tanıklık ediyoruz.
Düne kadar Gülen Cemaati''ne düşman olanların, her taşından altında bir cemaat parmağı arayanların bir anda içlerinde doğan cemaat aşkını vizyona koymaları ya da zamanında cemaatin bir numaralı savunucusu olan, "cemaat paranoyası bunların gözünü bürümüş" diyenlerin şimdi içimdeki düşman moduna geçerek sergiledikleri performansı gişede yarıştırmaları bende asrın en gerçekçi gerilim filmini izliyormuşum hissi uyandırıyor.
Normalde dün mutlak bir dille
savunduklarını bugün aynı dille inkar edebilenlerin düştükleri
durum komediden öteye geçemez.
Fakat oluşan güvensizlik ve
düşmanlık ortamı yüzünüzdeki en hafif tebessümü dahi
silmeye yetiyor. Geriye anlam veremediğiniz bir
yabancılaşma ve gerilim hissi kalıyor.
Cepheleri birbirine karışmış bu savaş halinde
artık neye, kime inanacağını bilmeyen bir insanlar topluluğu
var.
Gerçekliğini yitirmiş olmanın endişesiyle
her gün pompalanan belgelerle, bilgilerle, söylemlerle kafası
davula dönmüş.
İşin daha vahimi ise tarafını ilan etmiş her
tokmağın kurbanı edilmek isteniyor.
AK Parti'ye karşı "iyi hoş da siz de..." diye başlayan cümleler kurduğunuzda iyi-hoş olarak nitelendirdiğiniz tüm ifadeler kifayetsiz kalıyor. "Siz de"den sonra gelen ne varsa bir tahammülsüzlük çemberine hapsediliyor ve kendinizi ansızın "milli irade"nin karşısında duran bir antidemokrat olarak buluyorsunuz.
Aynı durum cemaat için de
geçerli.
Ola ki "iyi hoş da siz de..."
deme gafletinde bulundunuz. Artık konuştuğunuz bir ahbabınız ya da
hatır gönül kurduğunuz bir insan olmaktan çıkıyor.
Sizin için değil belki ama onun için artık siz "yolsuzluk
ve rüşvete" eyvallah diyebilen herhangi birinden farklı
değilsiniz.
Yazık ki şöyle bir ortamda hem milli iradeden yana olup hem de yolsuzlukların karşısında olmak en azından pratikte pek mümkün görünmüyor.
Erdoğan ve cemaatten zaten hazetmeyenlerin işi kolay. Onların "ohh yesinler birbirlerini" naralarını duymayan kalmadı.
Fakat hem cemaate hem de AK Parti'ye bu zamana kadar güvenen, uzaktan yakından iki taraftan da sevdikleri olanların işleri çok zor ve bunların sayısı hiç de az değil.
2010 referandum sürecinde Başbakan
Erdoğan "bitaraf olan bertaraf olur" demişti.
Bugün gördüğümüz manzara karşısında
bertaraf olmak için bitaraf olmanın hiç de gerekmediği aşikar.
Arada kalmışlar orta yolu bulma çabasından çoktan
vazgeçti. Bu sancılı süreçte farklı bir ses duymak istemeyenlerin
sarfettiği vurdumduymazlık, onlarda bir tarafa evrilmekten
ziyade tarafdışı bir yabancılaşma
yarattı.
Kendi savunduğunu herkesin savunmasını isteyen
fanatik bir yapıyla bu filmin sonu nereye gider bilmiyorum. Fakat
artık gözü dönmüş bir tarafgirlikle ortada ne edep ne de
izan kalmadı bunu biliyorum.
Onurlu bir duruşla safını koruyanların sayısı,
saldırmak için kardeşinin etini yiyenlerin yanında devede kulak
kaldı. Seviyeyse diplerde geziyor.
Yüze çıkmak için daha ne kadar dibe
vuracağız?