BIST 9.525
DOLAR 32,57
EURO 34,72
ALTIN 2.487,47

Cumhurbaşkanını ziyaret edecekti, hapsedildi!

Yani "bir deli bir kuyuya bir taş atmış kırk akıllı çıkaramıyor" bu olsa gerek. Birde bu fırsattan yararlanmak için fırsat kollayanlar var.

Ülkemizde bazı yasalara enine boyuna anlam verilemediği gibi, kimi emniyet mensubu da işgüzarlık yaparak bazı saygın kimseleri rahatsız etmek için pusuya yatmış gibidirler.

Geçen hafta Yargıtay'ın akıl almaz bir kararını daha duyduk; bundan 3-4 yıl önce akli dengesi yerinde olmayan bir bayan kocasından boşanmak için dava açıyor, iki çocuk annesi bu bayan ayrıldıktan sonra düzensiz olarak bir yabancı bayanın evinde kalıyor.

Bu durumu fark eden eski kocası kayınbabasını arayarak diyor ki; “Baba haberiniz olsun kızınızın açtığı dava boşanmayla sonuçlandı, ancak yabancı bir bayanın evinde kalıyor bence orada durması uygun değildir”

Bunun üzerine kadının babası iki çocuğuyla birlikte kızı almaya gidiyorlar dönüşte Elazığ cıvarında emniyet mensuplarına “Beni zorla alıkoyuyorlar” deyince olay mahkemeye intikal ediyor, mahkeme mahkeme derken baba ile iki oğul üçer yıldan fazla ceza alıyor.

Üstelik bu arada kadın ifadesini değiştiriyor, bir ara akli dengesi bozulunca da bir ay akıl hastanesine yatıyor, sonrasında iki üç evlenme ve boşanma bile, yaşamış bile.

Yani "bir deli bir kuyuya bir taş atmış kırk akıllı çıkaramıyor" bu olsa gerek. Birde bu fırsattan yararlanmak için fırsat kollayanlar var.

Yargıtay kararı, daha düzeltmeyi beklerken, kızın babası olan Hatip Yıldız işin vehametini devletin en tepesine intikal ettirmek için Cumhurbaşkanı Külliyesi'ne çıkmak istiyor.

Bir numaralı ziyaret/kontrol noktasında Hatip Yıldız hocamızın GBT’sine bakılıyor, “2012 yılında bir tutuklama kararı hakkınızda vardır” denilerek tutuklanıyor, bu kararın gereği olarak o zaman tutuklanıp bırakıldığı anlaşılınca da, nasıl olsa cezanız Yargıtay kararıyla kesinleşmiş denilerek Karşıyaka karakolundan Sincan Cezaevi'ne gönderiliyor.

Üstelik Hatip Yıldız hocamızın bir yıldan daha az bir süre emekliliğine kalmıştı, bunun düşününce "acaba bunun içinde bilemediğimiz bir komplo mu var?" sorusu akla geliyor.

Yani soruyorum acaba bu apar topar tutuklama Seyda Hatip Yıldız’a mıdır? Yoksa Cumhurbaşkanımıza saygısızlık mıdır?

Bu işgüzar emniyet mensupları iyi bir işi yaptıklarını sanmasınlar. Bu değerli ilim erbabı Diyarbakır’da imam ve hatiptir, şimdiye kadar aranmadı. Uçakla geldi sıkıntı olmadı, Diyanet reisini ziyaret etti bir terslik oluşmadı, TBMM’yi ziyaret etti yine bir sorun oluşmadı.

Herkeste bir yanlışlık var da Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nin polisleri mi doğrudurlar yani?

Toplumun varlığından huzur ve emniyet aldığı bir insana terörist muamelesini yapmayı reva görmekle ne kazandınız? Bu iş burada bitti sanmayın. Bir köşe yazarı olarak ben bu işin en ince detayına kadar takipçisi olacağım.

Hiçbir haklı tarafı olmayan ama yasa gereği Seyda Hatip Yıldız ve iki çocuklarının aldığı bu ceza, ne insanidir ne de İslami’dir. Bu kararı veren her kimse ya kafası hoş ya da içi boştur. Malumunuz yargı usulümüzde takdir yetkisi ekseri hakimin kararına bırakılmıştır. Bu kadar tuhaf bir durumda hakimin takdir yetkisi nereye kayboldu?

Bu nasıl karar ki bir baba ve iki oğlu akli dengesi yerinde olmayan kız kardeşlerine sahip çıktıkları için bu kadar sıra dışı bir cezaya çarptırılıyor? Hani millet adına bu kararlar veriliyordu, halbuki karar vicdanları sızlatıyor. Daha zamanı gelmeden yakalama/infaz usulü de bu cezanın kabalığını daha da büyütüyor.

Ey Cumhurbaşkanım size sesleniyorum. Külliyenize gelip bu şekilde bir muameleye tabi olan Seyda Hatip Yıldız’dan haberiniz var mı? İşi takip ettirmenizi tüm samimiyetimle bekliyorum.

Ben hem Karşıyaka karakolunu hem de Sincan Cezaevi'ni aradım ama açık bir cevap alamadım. Şüphem daha da arttı.

İlgi gösterip bu mağdur ilim erbabı baba-oğul üçlüsüne sahip çıkmanız dileğiyle.

Saygılarımı sunarım.