BIST 9.722
DOLAR 32,55
EURO 34,83
ALTIN 2.429,41
HABER /  GÜNCEL

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Annelikten vazgeçmek...

Cumhurbaşkanı Erdoğan, KADEM'in yeni hizmet binası açılış töreninde konuştu. Erdoğan, "Tek millet olacaksak, milletin nüvesi ailedir. Güçlü aileler, güçlü milletleri doğrurur." dedi.

Abone ol

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kadın ve Demokrasi Derneği'nin (KADEM) yeni hizmet binası açılış töreninde gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu.

3 çocuk isteğini yineleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Anneliği reddetmek, insanın yarısından vazgeçmektir, daha geniş insanlıktan vazgeçmek demektir. Anne varsa insanlık var. Her fırsatta en az 3 çocuk tavsiyesi yapıyor. Bunu ben yapmıyorum, Rabbim emrediyor, peygamberimiz söylüyor. Nikahlanınız, çoğalınız... Ebedi alemde diğer topluluklara karşı ümmetimin çokluğu ile iftihar edeceğim buyuyor. Kim? Peygamberimiz aleyhüsselatı vesselam" ifadelerini kullandı.



Erdoğan'ın konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:

KADEM'in yeni genel merkez binasının hayırlara vesile olmasını Rabbimden temenni ediyorum. Kuruluşundan bugüne kadar KADEM çatısı altında kadınlarımızın ve demokrasimizin gelişmesi uğrunda verdikleri mücadeleden ve bu yolda emeği geçenlerden de Allah razı olsun diyorum. 3 yılı aşkın bir süredir faaliyet gösteren KADEM'in etkinliklerini başından beri takip ediyorum. Nasıl samimi bir gayret ortaya koyduklarını gayet iyi biliyorum. Kadın ve Demokrasi Derneği, kadınların hakları ile ilgili çalışmayı kendilerine öncelik olarak belirlemiş bir sivil toplum örgütüdür. Kadın demek insanlığın yarısı demektir. Kadın demek insanın bizatihi kendisi demektir. Rahmetli Neşet Ertaş'ın dediği gibi "Kadın insandır, erkek insanoğlu". Kadın yoksa insan da yok. Bu bakımdan biz KADEM'i tüm insanlığın haklarını savunan bir kuruluş olarak kabul ediyoruz. KADEM'in kadın konusu yanında Türkiye'nin her meselesiyle ilgilenen, görüş ve duruş sahibi bir dernek oludğunu gayet iyi biliyoruz.

KADINLARI SAVUNANLAR MEDENİYETİMİZİ TEMSİL ETMİYOR

Türkiye'de kadın haklarının savunulması konusunda tartışmalar uzun süre çarpık bir anlayış etrafında dönüp durmuştur. Kadın haklarını savunmak adına adeta insana dair gerçekleri inkan eden ve kesinlikle bu topraklara, bu medeniyete, bizim insanımıza ait olmayan bir bakış açısı yıllarca bu konuyu tekeline almıştır. Kadını yaratılış fıtratından, toplumsal ve biyolojik gerçekten tecrid eden görüşler aslında onun hakkını savunmuyor. Tam aksine onu özgürlüğünden uzaklaştırıyor. Onu herhangi bir maden haline getirdiğinizde altınla demiri eşitlediğinizde adaleti sağlamış olamazsınız. Kadın tartışmalarını da ben bu çerçevede değerlendiriyorum. Kadın, anneleriyle, evinin ve çocuklarının üzerindeki etkileriyle, zerafetiyle, estetiğiyle kadındır. Erkek ile kadını birbirini rakip olarak gören anlayışı kesinlikle reddediyorum. Türkiye'nin hedeflerine ulaşabilmemiz için milletimizin her ferdini harekete geçirmemiz, potansiyelimizi yüzde yüz değerlendirmemiz gerekiyor. Kadınlarımızın üretimin gizli kahramanları olduğunu biliyoruz. Tarlada, bostanda çalışan evinde hayvancılıktan el sanatlarına kadar pekçok üretimi gerçekleştiren kadınların bu konumları artık daha görünür hale gelmeye başlamıştır.



BİR KADIN İŞ DÜNYASINDA NE KADAR BAŞARILI OLURSA OLSUN...

Kamuda, özel sektörde, ticaret ve siyasette kadınlarımız çok önemli görevler üstleniyor. Çalışabilir nüfusumuz içinde istihdama katılan kadınlarımızın oranı her geçen yıl artıyor. Türkiye'de istihdama katılan kişi sayısı arttığı halde işsizlik oranı aynı düzeyde düşmüyor. Buna dikkat etmemiz lazım. Geçmişte istihdam rakamları içinde gözükmeyen kadınlarımız artık etkin şekilde buradaki yerleri alıyor. Evinin hanımı, çocuklarının annesi olarak zaten çok önemli hizmetler gerçekleştiren kadınlar iş hayatında da artan oranda temsil edilmeye başladılar. 2004 yılında yüzde 20 düzeyinde olan kadınlarımız artık yüzde 32'ye yaklaşmış bulunuyor. Kadının iş hayatındaki konumu, onun anneliğini asla geriye atmamalıdır. Çalışıyorum diye annelikten imtina eden bir kadın, aslında kadınlığını inkar ediyor demektir. Bu benim samimi düşüncem. Anneliği reddeden, evini çekip çekirmeyen bir kadın iş dünyasında ne kadar başarılı olursa olsun özgürlüğü kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyadır, eksiktir, yarımdır.

PEK ÇOK İMKANI DEVREYE SOKTUK

Üretmek, hayatın her alanında varolmak kesinlike anneliğe engel değildir. Özellikle çalışan kadınların anneliğini teşvik için çok önemli düzenlemeler yaptık. Annelik, doğum ve süt izinlerinden esnek çalışmaya, işyerlerinde kreş sorumluluğuna kadar kadınlarımızın anneliğini kolaylaştıracak pek çok imkanı devreye soktuk. Başbakanlığımdan Cumhurbaşkanlığım dönemine kadar aileye desteği hiçbir yerde olmadığı kadar biz verdik. Olaya sadece kadın olarak baktık. Tek millet olacaksak, milletin nüvesi ailedir. Güçlü aileler, güçlü milletleri doğrurur. Her alanda kadınları çocuklarıyla birlikte kollayan, destekleyen, yasal düzenlemeler gerçekleştirdik. Kadınlarımızı pekçok işi evinden, çocuklarının yanından yürütebilmesine fırsat veriyoruz.



İŞ HAYATI KESİNLİKLE ANNELİĞİN ALTERNATİFİ DEĞİLDİR

İş hayatının anneliğin alternatifi haline getirilmesini kesinlikle kabul etmiyorum. Bir devletin en önemli görevi neslin güvenliğidir. Devlet bunu da yapmak zorunda. Hem hayırlı evlatlar yetiştirilmesi konusunda ben kadınlarımıza güveniyorum, KADEM ailesine güveniyorum. KADEM'in kadınlarımızın bu doğrultuda teşvik edilmesine öncülük edeceğine inanıyorum. Bu gece ilk teravih kılınacak. Ardından ilk sahura kalkacağımız yarın ilk orucumuzu tutacağımız Ramazan ayının  sizler, milletimiz ve tüm İslam Alemi için hayırlara vesile olmasını Rabbimden niyaz ediyorum. Bizim için Ramazan asla aylardan bir ay değildir. Ramazan bize sorumluluklarımızı hatırlatma yönüyle ayrıca önemlidir. Soframızı öncelikle mazlum, mağdur, garip, gureba ve ailemizle paylaşmıyorsak Ramazan'ın idrakine varamamışız demektir. Beş yıldızlı otellerde lüks iftarlar Ramazan ayının idrakine varamamak demektir. Fakirle biraraya gelebiliyorsak, bu işi mütevazı bir sofralar şeklinde yapabiliyorsak, hani "Muhabbetten Muhammed oldu hasıl, Muhabbetsiz Muhammed ne hasıl?" anlayışıyla bunu yapabiliyorsak.

RAMAZAN ŞATAFATLI SOFRALARDA İFTAR AÇMAK DEĞİLDİR

Ramazan asla seçkinlerin birbirini en şatafatlı sofralarda ağırladığı bir ay değildir. Ramazan asıl hak edenlere açılması gereken bir aydır. Bugün ülkemizde 3 milyon mülteci var. Bunun yanında vatandaşlarımız içinde hayatlarını zor şartlarda sürdüren insanlar var. Haziran sıcağında ailesinin nafakasını kazanmak için sokakta, fabrikada, tarlada çalışan kardeşlerimiz var. Ramazan sofralarının asıl hakedenleri işte bunlardır. İmkanı olanlar her gün iftar sofrasını bu insanlardan bir kısmıyla paylaşmıyorsa Ramazan'ın ruhuna uygun davranmıyor demektir. Fitre, sadaka, zekat, hayırla mazlumların derdine derman olamıyorsak Ramazan'ı hakkıyla değerlendiremiyoruz demektir. Ramazan midemizi aç bırakmak değil, gönlümüzü alabildiğine doyurmak demektir. Bu konuda en büyük görev yine kadınlarımıza düşüyor. Kadınların şefkat ve merhamet isteği çok daha güçlüdür, çok daha baskındır. Ramazan'ın ruhuna uygun şekilde değerlendirilmesi hususunda sizlerin gereğini yerine getireceğinize inanıyorum. İtikadi noktada çalışmalarımıza güç vermeliyiz. Bu noktada gençliğimizi takviye eden çalışmalar yapmamız lazım. Bütün yurtlarımızda, pansiyonlarda bunların olması lazım. Ahâk abidesi bir nesli özellikle KADEM'in de yetiştirmesi lazım. Bu noktada üzerinizde önemli görevler olduğuna inanıyorum. Her şeyi devletten değil STK'larımız bu noktadaki görevi çok şeyleri değiştirecek. Muameletta da yine çok önemli görevleri ifa edecek şekilde, hocalarımızla, burada verilecek seminerlerle çok iyi bir noktaya taşımamız lazım. Biz tek devlet, tek millet, tek bayrak, tek vatan anlayışıyla bizi bölemeyecekler. KADEM'in bu yeni faaliyet merkezi, hizmet binası inşallah tüm yöneticilere hayırlı olsun diyorum. Hayırsever kardeşlerimizin katkıları sebebiyle çok çok teşekkür ediyorum. Şimdiden Ramazan Bayramınızı tebrik ediyorum.