BIST 9.548
DOLAR 32,50
EURO 34,65
ALTIN 2.491,30

CHP'nin içinde tuzluklar yok mu?

Gezi olayları sırasında bir iddiada bulunmuş, "Bu ayaklanmaların finali CHP Genel Merkezi'nin önünde son bulursa şaşırmam" demiştim.

Gezi olayları sırasında bir iddiada bulunmuş, "Bu ayaklanmaların finali CHP Genel Merkezi'nin önünde son bulursa şaşırmam" demiştim.

Dün ilçe belediye başkan adayları açıklanır açıklanmaz bir anda parti teşkilatları işgal edilmeye başlandı. Ben bu yazıyı yazarken CHP Genel Merkezi'nin önünde binlerce partili adeta isyan ediyor, patlayan gümbürtü köşe bucak tüm yurda dalga dalga yayılıyordu.

Ankara, Antalya, İzmir, Kırklareli, İstanbul başta olmak üzere pek çok il ve ilçe barut gibi. Bir kıvılcım infilaka neden oldu, olacak.

Aslında ben bu isyanın nedenini anlamadım?

Aday gösterilen isimleri neden beğenmiyorlar ki? Aday gösterilmesini istediklerinin ne farkı var? Neticede hepsinin belediyeciliği bilmemek gibi ortak bir noktası var. Yani Antalya'da, İzmir'de belediye başkanı yaptıkları ne yaptı ki, aday gösterilmeyenler ne yapsın değil mi?

Tabi burada suç Kemal Kılıçdaroğlu'nun...

Gezi olaylarından beri alıştırdı partilileri ayaklandırmaya! Adamlar ayaklanacak bir neden bulamayınca kendi adaylarına karşı ayaklandı en sonunda...

Dün CHP Genel Merkezi'nin önündeki görüntüleri izledim.

Gezi'de Erdoğan'ın Dolmabahçe'deki ofisini, Başbakanlığı, Meclis'i işgal etmeye çalışanlara arka çıkıp, "Bırak yurttaşlarımız demokratik hakkını kullansın" diyen Kılıçdaroğlu, parti binasını basan kendi partililerinin önüne bariyerleri ve güvenlik görevlilerini dizmiş, yetinmemiş bir de "Tayyip'in polisleri"ni çağırtmıştı!

Şimdi paralel yapılanmayı kabul etmiyor ya hani!

Yakında edebilir!

Etmesi de doğru olur hani...

Lakin devlet kadar CHP'nin içinde de paralel bir yapı var! Partiyi "İktidar vaadiyle" yeniden dizayn etmeye çalışan birilerinin verdiği talimatları ister istemez uygulamak zorunda. Bunun için de, ön seçimlerde ve mülakatlarda ismi öne çıkanları aday gösteremiyor. Bunun yerine bazı tuzluklar aday gösteriliyor. Yurttaş da buna isyan ediyor haliyle. Sadece halk değil, Büyükşehir Belediye Başkan adayları da kazan kaldırmış durumda. Aziz Kocaoğlu'nun her an istifa edeceği söylentileri var.

Durum daha şimdiden böyle. 30 Mart'tan sonrasını hayal dahi edemiyorum doğrusu...

Dün bu karmaşa içinde ekranda bir başka görüntüsüne, daha doğrusu açıklamasına daha şahit oldum Kılıçdaroğlu'nun. Yine mikrofona boynunu uzatmış konuşuyordu.

Biliyorsunuz, mikrofona boynunu uzatınca tam bir kuğu görüntüsü veriyor! Köprücük kemiğinin üzerindeki deri ışıkta parlayınca, hele bir de yutkunduğunda gırtlağındaki çıkıntı asansör gibi yukarı aşağı inip çıktıkça daha bir ikna edici oluyor!

Yine öyle ikna ediciydi!

Menekşe gibi kokan nefesiyle 40 yıllık cemaatçi gibi haykırıyor, "Başbakanın kullandığı tek cümle var, paralel devlet bize operasyon yaptı. Senin bakanlarına rüşveti kim verdi? Sen önceden uyarıldın. Neden konuşmuyorsun? Biz kutu diyoruz, o paralel devlet diyor. Kutunun içinde 4,5 milyon dolar diyoruz, o paralel devlet diyor. 700 bin liralık saat diyoruz o paralel devlet diyor. O kasaların içinde milyon dolarlar var diyoruz o paralel devlet diyor" diye sesleniyordu.

Başbakan haliyle cevap vermiyor.

Aslında benim ortayolu bulmak için bir önerim var ama, dinlenir mi bilmiyorum!

Mesela önce Kılıçdaroğlu SSK'nın kendi genel müdürlüğü döneminde nasıl batırıldığını, akrabalarını takım taklavat halinde nasıl kadroya aldırdığını, torununu bile nasıl sigortalı yaptığını anlatsa... Hemen ardından mahkeme kararıyla kesinleşen CHP içindeki yolsuzluğun nasıl yapıldığından bahsetse. Sonra da, "Bak ben açıkladım, sen de açıkla" diye Erdoğan'a seslense cevap almaz mı?

Bence kesin alır!

"Benim hırsızlığımı bırak, sen kendi hırsızlığından bahset" dediğinizde kimse sizi ciddiye almıyor işte...

Sadece Başbakan değil, halk da ciddiye almıyor.

Türkiye'de sosyal demokratların ne kadar tıkanmış ve umutsuz bir vak'a olduklarının apaçık delili nedir biliyor musunuz?

Kılıçdaroğlu'nun deyimiyle ortada bir sürü hırsız var, yolsuz var, rüşvetçi var, vurgun var ve bir de "diktatör" var. Ama buna rağmen CHP halk için bir seçenek olamıyor!

Niye?

Bizim değil, kendisinin yolsuzluk dosyasının önünde böbürlenerek poz verdiği adamı İstanbul'a aday yapıyor. "Senin bakanların hırsızlık yaptı" derken, yolsuzluktan 200 yıl hapsi istenen adamı İzmir'den aday gösteriyor. İlçelerde aday gösterdiği bazı isimlere bakıyorum, haklarındaki iddialar buradan köye duble yol olur!

İşte bundan dolayı CHP tercih olamıyor. 

Ha!

Nasıl olmuşsa olmuş, temiz birkaç isim de aday gösterilmiş.

Mesela bunlardan biri Beyoğlu için aday gösterilen Aylin Kotil. Biliyorsunuz Aylin hanımefendi bundan bir süre önce İstanbul'dan Ankara'ya yürüyerek adından çok bahsettirmişti.

Tillahi böyle olacağını bilsem, kendisine tüm gücümle destek olur, hatta destek verilmesi için konu komşuya resmen yalvarırdım.

Bilemedim, bilmediğimi de diyemedim!

Ah be kardeşim, ah be kardeşim!

Ankara'ya kadar yürüdün Beyoğlu'ndan adaylığı aldın. Iğdır'a veya Kars'a kadar gitsen şu an CHP'nin başındaydın ve ülkeyi Kemal Kılıçdaroğlu'ndan kurtarmıştın ya!

Ne diye durdun sanki ablacım?