BIST 9.080
DOLAR 32,37
EURO 34,96
ALTIN 2.325,31
HABER /  DÜNYA

Cezaevleri lafla boşalmıyor

BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, “Cezaevleri boşalacak’ demek kolay ama lafla boşalmıyor. Hasta mahkumlar için bir duyarlılık göste...

Abone ol

BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, “Cezaevleri boşalacak’ demek kolay ama lafla boşalmıyor. Hasta mahkumlar için bir duyarlılık göstermeyen bir hükümet, cezaevlerini nasıl boşaltacak” dedi.
BDP Grup Toplantısı’nda konuşan BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, sözlerine 16 Ekim 2000 tarihinde Paris’te hayatını kaybeden Ahmet Kaya’yı anarak başladı. Demirtaş, “Diasporada halkı ile iç içe mücadelesinden kopmadan, yaşama hasretle giden Ahmet Kaya’yı sevgi ve minnetle anmak istiyorum. Ahmet Kaya şahsında yürütülecek tartışmalar var belki, sembolleşmiş isim olması vesilesiyle belki Ahmet Kaya dostumuz bizim gündemimizde, Başbakan’ın gündeminde ama biliyoruz ki bu ülkede yaşanan benzeri trajedilerin ne ilkiydi maalesef ne de sonuncusu” diye konuştu.

"ÖZÜR DİLEMEK ERDEMDİR"
Özür dilemenin bir erdem olduğunu söyleyen Demirtaş, “Mutlaka devletin, hükümetlerin özür dilemesi gerekiyordu. Cumhuriyet tarihi boyunca yaşanmış bütün zulümlerden dolayı bir bir özür dilemek zorunda kalacaklar. Ahmet Kaya ve onun gibiler bu ülkede onuru ile şerefi ile işini yapan, siyasetini yapan herkes gibi bu ülkenin demokrasi harcına katkı sunmuş herkes gibi bu devletten özür alacakları var. Ahmet Kaya belki bunun örneklerinden birisi, sembolleşmiş isimlerinden birisi ama kendi ülkesinde sürgünde olan on binlerce Ahmet Kaya’nın varlığını unutamayız. 12 yıllık iktidarın sürecinde sürgünde yaşayan binlerce Şivan Perver var, Ahmet Kaya var. Ahmet Kaya Paris’te vatanına hasret bir şekilde hayatını yitirdi ama on binlerce insan Türkiyeli, Kürdistanlı insan kendi ülkelerine dönmenin hasretini yaşıyorlar. Gerçekten Ahmet Kaya için ağlıyorsak, mesela Aran Tigran cenazesinin Diyarbakır’a defnedilmesi vasiyetiyle hala mezarı yurtdışında. Normalleşme adına yapılması gereken adımlar bunlar. Ahmet Kaya bir semboldür. Onun dramı, acısını yaşayan ve yaşatanlar olduğu müddetçe biz daha çok Ahmet Kaya trajedileri yaşarız” diye konuştu.

“SEYİT RIZA YOK SAYILAMAZ”
Seyit Rıza’nın yok sayılamayacağını da söyleyen Demirtaş, “Dersim dramından söz ediyorsak, Dersim ile ilgili gerçekleri konuşacaksak, Seyit Rıza’yı konuşmadan, onun başına gelenleri konuşmadan, şahsında Dersim’de Aleviliği, Kürtlüğe yapılmış hakareti konuşmadan Dersim katliamını konuşmuş olmayız. Eminim ki Dersim’i hisseden ve yüreği Dersim ile birlikte atan tarihsel yaralardan birisidir. Kerbela’da yaşanan tarihsel travmadan Cumhuriyet tarihine nakşedilmiş acılardan birisidir. En azından mezar yerinin tespit edilmesi, hatırasının ailesine iade edilmesi, itibarının iade edilmesi konusunda 12 yıldır bu konuda tık yok. 12 yıldır Dersim’den özür dileyen AK Parti iktidarda. Seyit Rıza gibi bir halk önderini yok sayarak Dersim’in acısı anlaşılabilir mi? Özür dilenmesi gereken, itibarının iade edilmesi gereken örneklerden birisidir. Türkiye’de Alevilerin yaşadığı acılarla ilgili bir açılım yapmak istiyorsanız bu önemlidir. Torununuza Ali ismini koymak önemli fakat Alevilerin derdine derman olan bu değil. Seyit Rıza ile ilgili özür dileyerek, mezar yerini korumaya alarak ancak bu şekilde Alevi halkından özür dileyebilirsiniz” şeklinde konuştu.

“CEZAEVLERİ BOŞALACAK’ DEMEK KOLAY, LAFLA CEZAEVLERİ BOŞALMIYOR”
Güneydoğu’daki cezaevlerinden 300 tane mahkumun batıya sürgüne gönderildiğini söyleyen Demirtaş, “Sürgünler için Diyarbakır’da ağlarken 300 mahkumu ailesinin göremeyeceği, ziyaret edemeyeceği bir cezaevine gönderiyorsan, hiçbir makul açıklaması olmadan, sabah ani bir baskın ile 300 siyasi mahkumu Türkiye’nin öbür ucuna gönderiyorsan senin sürgün anlayışında bir yanlışlık var. Adalet Bakanlığı’ndan bir açıklama bekliyoruz. Yetmedi mi bu kadar siyasi tutsak, yeni operasyonlar, yeni tutuklamalar için yer mi açıyorsunuz. Oradaki cezaevlerini boşaltmanın yöntemi bu mudur? Bunların hepsinin açıklanması gerekiyor. Bunlar bizim için basit meseleler değil, siyasi tutsaklar Kürt sorunu ile doğrudan bağlantılı kişilerdir. Serbest bırakmak yerine onları Tekirdağ’a, Edirne’ye sürgüne gönderiyorsun. Cezaevleri ile ilgili somut bir şey yapılmazsa kimsenin yapabileceği bir şey yoktur. Cezaevleri konusunda bu kadar saygısız bir yaklaşım savaş döneminde bile yapılmayacak uygulamalardır. İki eli ve ayağı tutmayan insanlar cezaevinde kalabilir anlayışıyla savcılar, yargıçlar, bakanlık tarafından hücrede tutuluyor. Bu insanların son günlerini aileleri ile geçirmek gibi bir hakları var. Yasa buna izin veriyor. Kimse bir lütufta istemiyor, bu yasal hakkın kullanılması bile engellerle bu hükümet tarafından hayata geçirilmek isteniyor. Adalet Bakanlığı, Başbakan hasta tutuklularla ilgili serbest kalmalarıyla ilgili arkalarında oldukları mesajı verseler, kendilerinin ağzının içene bakan savcılar bu konunun gereğini yapacaklardır. Adalet Bakanlığı’nın bu konuda siyasi ve hukuki sorumlu olduğunu söylüyoruz. Hükümet bu konuda ‘ben kimseye taahhütte bulunmadım’ diyemez. Yasal hakların yapılması gereken bir meseleydi. Bu konudaki taahhütlerini de bugüne kadar yerine getirmediler. Adalet Bakanı ile defalarca bu konu konuşuldu, hükümet defalarca bilgilendirildi, ‘ben bilmiyorum, haberim yoktu’ diyemezsiniz. ‘Cezaevleri boşalacak’ demek kolay ama lafla boşalmıyor. Hasta mahkumlar için bir duyarlılık göstermeyen bir hükümet cezaevlerini nasıl boşaltacak. Biz cezaevlerinin acısını unutacak bir parti değiliz” ifadelerini kullandı.

“BDP’Lİ GENÇLER 30 KASIM’DA DİYARBAKIR’DA TOPLANACAK”
30 Kasım’da Diyarbakır’da BDP Büyük Gençlik Kongresi’nin gerçekleştirileceğini belirten Demirtaş, “O kongreye bizde katılacağız. Bu hareketin her zaman en dinamik, en fazla bedel ödeyen yapısı olarak gençliğin hepimizin önünde yürümesi için orada onlara güven vereceğiz. Dünya 10 yıl önceki dünya değil, bu kadar küreselleşmiş bir çağda siyaset yapabilmek artık kolay bir iş değil. Siyasetin bütün araçlarını kullanabilen bir gençlik anlayışı olmadığı müddetçe bizim ilerlememiz mümkün değil. Bunu başarabilmek, hayata geçirebilmek, geçmişten aldığımız direniş mirası ile özgür geleceği yaratabilmek gençliğin ruhuyla mümkündür. Bu partiye geleceğe taşıyacak olan gençliğin ateşidir. Gezi’de direnen gençler ile Kürt halkının gençleri birleşirse işte o zaman biz Ortadoğu halkları için bir umut modeli haline gelmiş olabiliriz” açıklamasını yaptı.
“Gençlerin tam sınav dönemi, okul hayatlarını karartacak şekilde tutuklamalar, eğitim hayatlarını engelleyecek şekilde yargısal mekanizma saldırılarla birlikte hayata geçiyor” diyerek üniversitelerde yaşanan olaylara dikkat çeken Demirtaş, BDP’nin susturulmaya çalışıldığını, gençliğe yönelik operasyonlar düzenlendiğini, üniversitelerde gençliğin susturulmaya çalışıldığını öne sürdü.

“İKİ KİŞİ İLE İLGİLİ HESAP SORUN SAMİMİYETİNİZİ ANLAYALIM”
Başbakan’a yönelik eleştirilerini sürdüren Demirtaş, “Diyarbakır’da ahkam kesmek kolay, Rojova sınırına duvar çekmek, sınırdan geçen siviller infaz ediliyor, bunun hesabını vermek zor. 72 kişi sokakta devlet eliyle katledildi, tıpkı Rojova sınırında sınırı geçiyorlar diye katledilenler gibi. Bırak 72 kişiyi iki kişi ile ilgili hesap sorun, biz sizin samimiyetinize inanalım. Bunlarla ilgili kim özür dileyecek. Sizin döneminizde yapılanlarla ilgili kim hesap soracak. Kendiniz de hesap verdiğiniz gün bu halka samimiyetle yaklaşmış olursunuz” dedi.

ANAYASAYA UZLAŞMA KOMİSYONU’NDAKİ TIKANIKLIK
Kürt sorununun çözülmediği bir anayasanın tartışılmasının gereksiz olduğunu ifade eden Demirtaş, “Bizsiz anayasa olmaz’ diyormuşuz. Sayın Başbakan bizsiz anayasa olur, hiç paniklemenize gerek yok. Korkmanıza gerek yok. Ama o anayasa sizin anayasanız olur. Bir tane değil, on tane yapabilirsiniz bizsiz. Bizim anayasamızı yapmak istiyorsanız, bizim içinde olduğumuz hepimizin anayasasını yapmak istiyorsanız bizim olmamız lazım. Masadan kalkmak istemenizin sebebi budur, sizin anayasanızı yapmak için o masayı deviriyorsunuz. Hepimizin anayasasını yapmak için içinde CHP de, MHP de, BDP de olacak, dışarıdaki partiler de olacak. Türkiye’nin en büyük sorununu çözmek için biz bu Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nu kurmadık mı? Kürt sorununu bu anayasada çözmeyecekseniz niye anayasayı tartışıyoruz ki, Kenan Evren en güzelini yapmış, bozmayalım onu, onu tartışacaksak onun yasakladığı en kilit şey Kürt sorunudur, Kürtlerin haklarıdır. Bu Uzlaşma Komisyonu işte burada tıkanmıştır. AK Parti, CHP, MHP Kürt karşıtlığında uzlaşmış ve yeni anayasanın yapılamayacağını ilan etmiştir. Uzun süreden beri takke düştü kel göründü, Sayın Cemil Çiçek ısrarla teneşirdeki cenazeyi kaldırmaya çalışıyor. Bu partilerin topluma verdiği sözü yerine getirecekleri yok, Cemil Çiçek’in çıkıp bunu ifade etmesi gerekiyor. Biz şunu teklif ettik, devam edeceksek açık yürüyecek, şeffaf olacak, basın gelsin izlesin, birinci şartımız bu. İkincisi Venedik Komisyonu, birçok ülkenin anayasa yapım sürecinde Venedik Komisyonu gözlemci oldu, Türkiye’de de gözlemci olsun. Varsanız buyurun. Çok uzatmaya gerek yok. Toplumu kandırmaya gerek yok, biz özgürlüklere varız, oyalama bizim bu saatten sonra alet olacağımız bir politika değildir” diye konuştu.
(İHA)