BIST 9.525
DOLAR 32,55
EURO 34,71
ALTIN 2.487,26

Cemaat olup bitenden ders çıkardı mı?

Peki gerçekten bir pişmanlık var mı? Geçmişte yaptıkları hataların gerçekten farkındalar mı? Benzer hatalara düşmeyeceklerine gerçekten inanabilir miyiz?

Gülen Cemaati’nin geçmişte neler yaptığını hepimiz biliyoruz.

Bu yazıda birkaç örnek vermek istiyorum.

Çünkü “Cemaat çok büyük hatalar işledi” dediğimizde bizi “dedikodulardan hareketle yorum yapmakla” suçluyorlar.

Fakat önce, “özeleştiri”, “özür”, “geçmiş hatalardan ders çıkarma” meselesini konuşmamız gerek.

Çünkü açık, dürüstçe ve cesaretle herkesin huzurunda bir özeleştiri yapılmadı.

Cemaat’in iyi niyetli kimi mensupları bize "bu tür özeleştirilerin kapalı kapılar ardında çok fazla yapıldığını" söylüyor.

Hatta bazıları “daha ne yapalım her gün tövbe seansları mı düzenleyelim” diye bu tür taleplere sitem bile ediyorlar.

İstiyorlar ki onların gözlerinin içine bakarak pişmanlıklarını okuyalım.

Peki gerçekten bir pişmanlık var mı? Geçmişte yaptıkları hataların gerçekten farkındalar mı? Benzer hatalara düşmeyeceklerine gerçekten inanabilir miyiz?

Bu süreçte kullandıkları üsluba…

Hata yapan, hatta suç işleyen polis ve savcıları cansiperane savunmalarına…

Cemaatin sözcüsü pozisyonuna sokulan tuhaf insanların tehdit dolu mesajlarına… baktığımızda bir pişmanlık göremiyoruz.

Hem “pişmanlık duyuyoruz” deyip hem de bahsedilen hataların baş sorumlusu görülen Zekariya Öz gibilerin arkasına dizilmek…

Hem “pişmanız” deyip hem de onlarca sahte delille insanları hapse atan, makamından eden emniyet müdürlerinin avukatlığına soyunmak…

Hem “hayır Cemaat devlette kadrolaşmadı” deyip hem de “bir bütün olarak cemaat polisleri devletten tasfiye ediliyor” demek…

Tüm bunlar Cemaat’in esasında özeleştiri yapmadığının da bir göstergesi.

Geçtiğimiz ay Cemaat’in kurumlarında birinde yöneticilik yapan biriyle sohbet ettim.

Ona söyle bir soru yönelttim: "Zekeriya Öz, Ali Fuat Yılmazer gibi kişiler cemaat mensubu mu?"

“Bilmiyorum”, “hiç görmedim”, “tanımıyorum” dedi. Bu soruyu, rastladığım Cemaat’in kıdemli mensuplarına soruyorum. Bugüne kadar “Evet o arkadaşlar bizim camiadan” diyen çıkmadı.

“Peki niçin bu kadar cansiperane savunuyorsunuz?” diye sorduğum da “Bilmiyoruz” diyorlar.

Sonra bu arkadaşa şahit olduğum bir olayı anlattım: Star gazetesinde yöneticiyken bugün gözaltına alınan emniyet teşkilatından üst düzey bir yetkili tarafından gazeteye bir dosya gönderildi.

Bir Emniyet müdürünün fuhuş gibi yüz kızartıcı işlere bulaştığını gösteriyordu.

Haber tam yayınlanacakken hakkında iddialar olan polis müdürü bize bir arkadaşımız vasıtasıyla ulaştı.

Şöyle diyordu: “Allah aşkına o belgeleri yayınlamayın. Dindar biriyim. Benim asla öyle bir ilişkim yok, olamaz. Onlar yerime geçmek isteyen kişinin düzenlediği sahte belgeler. Tamam gerekirse kendim istifa edeyim ama ne olur yayınlamayın. Çünkü çolum çocuğum var yüzlerine nasıl bakarım.”

Neyse Star o belgeleri yayınlamadı. Fakat o dönem Sabah dahil birkaç gazete ve TV yayınladı. Ve o arkadaş bizzat başbakan tarafından görevden alındı.

Yerine de bugün Cemaat’in cansiperane savunduğu Ali Fuat Yılmazer atandı.

Sonra hakkında dosya hazırlanan polis müdürü dava açtı. Davayı kazandı. Çünkü medyaya servis edilen delillerin hepsi sahteydi. Haberi yayınlayan yayın organları tazminat ödemeye mahkum edildi.

Bir gün o müdüre sordum: “Ne oldu senin o mesele?” “Davayı kazandım. Hatta haber yapan bir Tv yöneticisi sırtıma elini vurarak bana şöyle dedi: ‘Hakkını helal et sana çok haksızlık yaptık. Ama ne yapalım o makam bize lazımdı.”

Bunu anlattığım Cemaat mensubu arkadaşın tepkisi şöyleydi: “Levent bey siz anlatırken benim tüyerim diken diken oldu. Biz böyle insanlar değiliz.”

Sadece bu değil.

Star gazetesi yazarı İbrahim Kiras geçtiğimiz günlerde Twitter’da başından geçmiş bir olayı açıkladı.

Olay şu: İbrahim Kiras medyada Hanefi Avcı’ya yapılan haksızlığa ilk günden beri dikkat çeken yazarlardan biri.

Kiras, Hanefi Avcı’nın mağduriyetine sık vurgu yapınca, bugün tutuklu olan müdürlerden biri ona şöyle bir mesaj gönderiyor: “İbrahim’e söyleyin bu Hanefi Avcı meselesini fazla kurcalamasın. Çocukları var, sonu Ahmet Şık ve Nedim Şener gibi olur.”

Buna benzer daha onlarca olay biliyorum.

Bu olaylar hepimizin gözü önünde gerçekleşti. Aktörler de belli.

“Geçmişte yaptığımız hatalardan dolayı pişmanlık duyuyoruz” diyen Cemaat’in bu olayların faillerine sahip çıkmasını nasıl yorumlayacağız?  

Bu tutukluların usule uygun yargılanmamasına itiraz etmek başka, onları kahraman ilan etmek başka.

Cemaat, Twitter’da düşük profilli agresif bir muhalefet yürüten savcı Zekeriya Öz’ün arkasına dizilerek topluma güven verebilir mi?

Ya da hakkında onlarca “sahte delil üretti” iddiası dolaşan Ali Fuat Yılmazer gibi emniyet müdürlerinin avukatlığına soyunarak yalnızlıktan kurtulabilir mi?

Diğer taraftan Cemaat’in şaibelerle malul “Selam-Tevhid” dosyasını bu kadar gündemde tutup silaha dönüştürmesi de anlaşılır gibi değil.

Hem “pişman olduk” deyip hem de 28 Şubatçıların temelini attığı dosyalara dayanarak hala insanlara ajan, satılmış, hain damgası vurmak neyin nesi?

Selam- Tehvid  dosyasındaki İddiaları çok ciddiye alabilirsiniz.Toplumun dikkatini konuya çekmek için haber de yapabilirsiniz.

Fakat bu dosyayı tehdit unsuru olarak kullanmak gizli bir amacın göstergesidir.

Hepimizden, İsrail’in “İran ajanı” diye damgaladığı Hakan Fidan’a İran ajanı demimizi istiyorlar.

Hakan Fidan’ın yaptığı işleri beğenmeyebilirsiniz. Kaldı ki ben de beğenmiyorum. Fakat “ajan” demek, “İran için çalışıyor” demek izaha muhtaç.

Evet Cemaat’e haksızlık yapılıyor. Gözaltı süreçlerinde hukuk ayaklar altına alındı. ‘Paralel yapı’ ile mücadelede cemaat tümüyle hedef haline getirildi. Bu süreç hukuk yoluyla ilerlemesi gerekirken hakaretle, iftirayla ilerliyor.

Medyada da bu olup bitene çok sayıda itiraz var. Fakat cemaat mensuplarının etrafa yaydığı tehdit dolu mesajları, bu şaibeli insanları bütünüyle aklama çabaları itirazları yüksek sesle dile getirilmesini engelliyor.

Tayyip Erdoğan’ın defoları, Cemaat’i bütünüyle haklı kılmaz.

Cemaat’in bu gerçeği akıldan çıkarmaması gerekir. Cemaat toplumun güvenini sarstığını, kendi mensuplarının kafasını karıştırdığını görmesi gerekir.

Cemaat’i, Bunca yıllık emeğin boşa çıkmaması için büyük bir sınav bekliyor.

Bizler toplum olarak itimat edebileceğimiz odaklar arıyoruz.

Tayyip Erdoğan’dan kaçarken cemaate yakalanmak istemiyoruz. twitter.com/acikcenk